Hemoroidle baş atmenin 9 altın kuralı

27 Eylül 2012 yazildi.

Hemoroidten kurtulmanın ilk yolu dengeli beslenerek kabızlıktan kurtulmaktan geçiyor. Mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalık olan hemoroidle baş etmenin 9 altın kuralı bu yazımızda...

Anadolu Sağlık Merkezi Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Ayhan Erdemir, “Sürekli kanaması olan ve bu nedenle yaşam kalitesi etkilenen hastaların tedavisinde de cerrahi yöntem öncelikle düşünülmelidir” diyor.

Yaşam Kalitenizi Bozmasın!

Hemoroid, barsak alışkanlıklarındaki değişiklikler, başta gebelik olmak üzere karın içi basıncının arttığı durumlar, hareketsiz yaşam, çalışma şartları ve kalıtsal yatkınlık gibi nedenlerle oluşuyor. Yakınmaya neden olan birinci ve ikinci derecedeki hemoroidlerde tıbbi tedavi uygulanması gerektiğini söyleyen Dr. Ayhan Erdemir, şöyle devam ediyor:

“Üçüncü ve dördüncü derecede ise öncelikle yine tıbbi tedavi ama başarısızlık durumunda ise cerrahi tedavi yapılmalıdır. Ayrıca sürekli kanaması olan ve bu nedenle yaşam kalitesi etkilenen hastaların tedavisinde de cerrahi yöntem öncelikle düşünülmelidir.”

Dr. Erdemir, hemoroid oluşumunun en sık nedeninin yanlış beslenmeyle meydana gelen kabızlık olduğunu söylüyor. Posadan fakir beslenme biçimi ve az sıvı tüketimi ise kabızlığın başlıca nedenleri arasında gösteriliyor. Bitkilerin içeriğinde bulunan ve sindirim enzimleri ile parçalanmayan posalar, barsak çapının genişleterek hareketlerini artırıyor ve dışkının yumuşamasını sağlıyor. Hemoroid tedavisinde dışkıyı yumuşak tutmak için bol sıvı tüketmenin ve dengeli beslenmenin önemine değinerek, ayaküstü beslenme alışkanlığın hemoroid, hatta kalın barsak kanser riskini artırdığına dikkat çekiyor.

9 Altın Kural

Meyve kabuklarının posa açısından çok değerli olduğunu söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Genel Cerrahi Uzmanı Dr. Ayhan Erdemir, hemoroidle baş etmenin yollarını şöyle sıralıyor:

1- Meyve suyu yerine meyvenin kendisini tüketin. Günde 3-5 porsiyon meyveyi posa açısından zengin olan kabuğuyla birlikte yiyin.

2- Günde 0,5- 2,5 litre arasında sıvı tüketin. Sıvı ihtiyacı gün içerisinde değişiklik gösterebilir. Aldığınız kalori kadar sıvı tüketin. Sıvının ancak posalı besinlerle birlikte etkili olacağını unutmayın.

3- Beyaz un yerine siyah unu tercih edin. Kepek ekmeği, buğday kepeği, yulaf ekmeği veya çavdar ekmeği tüketin. Buğday unu, beyaz una göre daha fazla posa içerir. 100 gr buğday kepeği 44 gr posa içerirken aynı miktarda beyaz un 3,2 gr posa içerir. Pilav, makarna, çorba yaparken de, kepekli unu tercih edin ve bol sebze ekleyin.

4- Sebze yemeyi ihmal etmeyin. Brokoli, enginar, kereviz, pırasa, ıspanak ve bezelye gibi sebzeler posa bırakarak hemoroid sıkıntılarının azalmasına yardımcı olur. Ancak bu gıdaların aşırı tüketilmesi gaz yakınmalarını artıracağı unutulmamalıdır.

5- Haftada iki kez kurubaklagil tüketin. İyi bir protein kaynağı ve posa bakımından zengin olan kuru fasulye, nohut, bulgur ya da mercimek haftada iki kez tüketilince barsakları yumuşatır ve hemoroid yakınmalarını azaltır.

6- Acıya dikkat edin. Acının direkt hemoroid yapıcı etkisi yok ancak acı, makat ağzındaki yanma hissi ve tam boşalamama nedeniyle ıkınma ihtiyacı artırır. Aşırı ıkınma ise hemoroidlerin büyümesine, şişmesine ve kanamasına neden olur. Acının direkt etkisi olmasa da hemoroidleri olumsuz etkiler.

7- Keskin lezzetlerden uzak durun. Acılı, ekşili, mayalı besinler, baharatlı gıdalar, hardal, kırmızı et, kızartma, çay ve kafeinli içeceklerden uzak durun.

8- Kilo verin. Fazla kilo, makat ağzına bası yapar ve hormonal etkilerle hemoroidal yakınmalarını artırır. Makat ağzındaki hemoroidal damarları saran bağ dokusundaki gevşemeler; damarların genişlemesine, şişmesine, ıkınma ile makattan dışarı sarkmasına, yapısının frajil olmasına ve hafif bir travma ile kanamasına neden olur.

9- Egzersiz yapın. Beslenme biçimine dikkat etmek önemli. Ancak tuvalet alışkanlığını düzene soktuğunuzda ve egzersiz yaptığınızda, hemoroidal yakınmalarınız daha güçlü bir şekilde düzene girer.

Tekrarlamaktan vazgeçemediğimiz hatalar

yazildi.

İnsanlar hayatı hata yaparak öğrenir. Ancak hepimizin sıkça yaptığı ortak hatalar da vardır. İşte ders almamız gereken en sık yapılan hatalar ve hedefinize ulaşmanızı sağlayan öneriler…

Sorunları ve hedeflerinizi ertelemek
Sorunlarınızı her zaman ertelemek insanların yaptıkları hatalardan en yaygını.. Hedeflerinizi asla ertelemeyin. Sorunlarınızın üstünü örterek görmezden gelmeyin. Yeni yılın ilk ayını doldurduk bile, hala hedeflerinizi gerçekleştiremediyseniz daha fazla ertelemeniz için neden yok. Yavaş yavaş hedefinize doğru ilerlemeye gayret edin. Yapılması gereken değişiklikleri, ne zaman ilerleyeceğinizi ancak siz bilirsiniz. Bir süre bununla ilgili planlar yapın ve uygulamaya koyun.

Acele etmek
Beklentilerinize ulaşmak için acele etmeyin. Yeni yılla ilgili beklentilerinizi olduğundan yüksek tutmuş olabilirsiniz ancak vazgeçmeyin. 3, 6, 9 ay içinde yaşamınızda büyük değişiklikler yapabilmeniz çok düşük bir ihtimaldir. Yaşamınız 6 ay ve 1 yıl arasında değişebilir. Hedefinize ulaşmanız için gereken zamanı doğru hesaplayın. Hayalinizin kısa sürede olmasını ya da size altın tepsi de sunulmasını beklemeyin.

Tek başına hareket etmek
Yanız kalmayın, birine danışın. Kilo vermek istiyorsanız zayıflayan birine nasıl başardığını sorun, sigara bırakmak için sigarayı bırakan birinden destek alın, işinden ayrılan biri varsa sonrasını öğrenin. Doğru yolu bulmak için deneyimlere, bilgiye ihtiyacınız var. Bunu yalnız yapmaya çalışmayın. Bir plana ihtiyacınız var. Hedeflerine ulaşan iyi insanların biyografilerini okuyun. İstediğiniz gibi bir değişikliği kimlerin yaşadığını biliyor musunuz? Ne kadar çalıştılar, ne kadar zaman aldı, ne yaptılar öğrenin.

Kaldıramayacağınız yükün altına girmek
Üstesinden gelemeyeceğiniz, kaldıramayacağınız yükler edinmeyin. Hayatınızda 5 şeyi değiştirmek isterseniz hiçbir şeyi değiştiremezsiniz. Eğer bu yıl sigarayı bırakma, taşınma, ruh eşinizi bulma, kariyer değişikliği ve iyi maaş beklentiniz varsa üzerine soğuk su içebilirsiniz. Gerçekten istediğiniz şeyi elde etmek istiyorsanız en çok iki tanesini belirlemeniz doğru olacaktır.

Kendinize sorun; “Bu yıl gerçekten mutlu olmak için ne yapmalıyım?” Beyniniz istediğiniz şeye daha iyi odaklanacaktır.

Geçmişte yaşamak
Sorunların en büyüğü günü takip edememek, geçmişte yaşamaktır. Geçmişe aşırı bağlı biriyseniz umduğunuz şeyleri elde etmeniz daha zor olacaktır. Geçmiş, gelecekte yapacağınız yanlışları bildirmez. Geçmişte edindiğiniz sizi engelleyen hayalet korkularınızdan kurtulun. Kendinizi affedin, geçmişte yaşadıklarınızı kabul edin ve olumsuz tecrübelerinizden ders alarak geleceğinizi şekillendirin. Geleceğinizi siz şekillendirin.

Şıklık erkekler için de önemli

yazildi.

Giyim-kuşam, şıklık, zerafet artık sadece kadınlar için değil erkekler için de büyük önem taşıyor. Her gün gardırobun önüne geçip "ne giyeceğim" diye düşünen erkeklere bazı öneriler. 

Sadece kadınların giyim-kuşama özen gösterdiğini düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Etrafımızdaki ya da aynı evi paylaştığımız erkekleri gözlemlediğimizde, yaşı kaç olursa olsun, tıpkı kadınlar gibi, "acaba bugün ne giysem" stresi yaşadıklarını görüyoruz.

Her erkeğin gardırobunda aşağı yukarı 6-7 pantolon, 4-5 blue jean, 15 gömlek, 15-20 tişört, 4-5 ceket, 7-8 kazak, 20-25 iç çamaşırı ve 6-7 ayakkabı bulunuyor. Amaç; bunları yerinde ve birbirleriyle uyumlu kullanabilmek.

Erkeklerin giyim konusunda düştükleri en büyük hata; cüzdan dolusu para harcayıp, pahalı markalardan alışveriş yaparak daha yakışıklı ve şık görüneceklerini düşünmeleri. Oysa önemli olan kendinize yakışanı giymek. Sahip olduğunuz giysilerle, yaratıcılığınızı kullanarak farklı kombinasyonlar yaratabilirsiniz. Böylelikle kendi modanızı oluşturmuş, kendinizi, tarzınızı ve zevkinizi kıyafetlerinize yansıtmış olacaksınız.

Kadınların zevki de önemli!
FHM dergisinin yaptığı bir araştırmaya göre, kadınların yüzde 45′i, "günlük bir takım elbise ve gömlekli" erkeği ve pamuklu kumaşları seksi buluyor. "Ayakkabı" türleri arasında ise, çoğunluk bağcıklı botu tercih ediyor. Şunu da belirtmekte fayda var: Bir kadın, erkeğin kılığında ilk olarak ayakkabılara dikkat ediyor.

Altın yüzük, künye, kolye, rengarenk tatil kılıkları, şalvar kesim blue jean'ler ve püsküllü ayakkabılar ise, kadınların erkeklerde görmeye tahammül edemediği giysi ve aksesuarların başında geliyor.

Erkeklerin ayağında sandalet tarzı ayakkabılar görmeye geçen yıl alışmıştık. Sandaletler, bu yıl daha da yaygınlaşmışa benziyor ama birçok kadın sandaletli erkeklerin "Alman turistlere" benzediğini düşünüyor!

İyi bir gardırop oluşturmanın yollarının da sıralandığı dergide, erkeklerin alışveriş ve giyimde yaptığı "ölümcül hatalar"dan da bahsederek, önerilerde bulunuluyor. İşte bazıları…

- İçinde kendinizi iyi hissettiğiniz ve iltifat işitmenizi sağlayan, vücudunuza iyi oturan, her zaman giyilebilme özelliği olan ve klasik giysileri gardırobunuzdan eksik etmeyin ve sakın elden çıkarmayın.

- Asla giymediğiniz, üzerinizden düşecek gibi duran, vücudunuza oturmayan, alırken eskimiş gibi görünen şeyler ve aynının daha iyisine sahip olduğunuz şeyleri ise hemen atın!

hakkını helal et

26 Eylül 2012 yazildi.

cenaze namazında hoca cemaate dönüp yime soracak??
haklarınızı helal ediyormusunuz diye....
orada olamayacağım ama ey şehidim , biz uyurken sen terörist peşinde koştuğun için ,biz sıcaktan bunalıp klima karşısında serinlerken sen ağır postallar içinde kanayan ayaklarınla dağlarda gezindiğin için, biz facebookta geyik muhabbeti yaparken sen anneni bile arayamadığın için , biz tatil planları yaparken sen bir sigaranı sonuna kadar rahat içemediğin için ve henüz hayatının baharında bir fidanken  sen ey şehidim sen ey kınalı kuzum biz bu ülke güzelliklerini yaşayalım diye bize canını feda etmişsin . benim sende ne hakkım olabilirki? 
kaldır başını ve söyle bize
hakkını helal ediyormusun??? :((

Yağlarınızdan 15 dakikada kurtulun

yazildi.

Bu antrenmanla hem triceps ve biceps kaslarınızı şişirecek hem de metabolizmanızı hızlandıracaksınız. İşte size 15 dakikada yağlarınızı yakmanızı sağlayacak süper program…

1. Squat

İki elinizde birer dumbbell olacak şekilde ayakta durun. Üst bacaklarınız yere paralel gelene kadar vücudunuzu yere yaklaştırın. Bir saniye duraklayın ve tekrar başlangıç pozisyonuna dönün. Hareket boyunca sırtınızı düz tutmaya özen gösterin.

2. Shoulder Press

Omuzlarınızın üstünde birer dumbbell olacak şekilde ayakta durun. Avuç içleriniz karşıya doğru baksın. Ağırlıkları kollarınız gergin olana kadar kafanızın üstünde havaya kaldırın ve tekrar başlangıç pozisyonuna dönün. Dumbbell’ların birbirine değmemesine dikkat edin.

3. Swissball incline triceps extension

İki elinize birer dumbbell alın ve sırtınızın üst bölümü ve omuzlarınız swissball ile temas edecek şekilde oturun. Kollarınızı, kafanızın arkasına doğru uzatın. Dirseklerinizi kırın ağırlıkları kafanızın arkasına doğru götürün.

4. Swissball biceps curl

Sırtınızla duvar arasına bir swissball alın ve durun. İki elinizde de birer dumbbell olsun. Omuzlarınızı ve üst kollarınızı sabit tutarak dumbbell’ları yukarı doğru kaldırın. Bunu yaparken bileklerinizi de çevirin.

Program nasıl yapılmalı?

İlk olarak programda bulunan 1. ve 2. hareketi 8-12 tekrardan süper set olarak yapın. Bu süper set bittikten sonra bir dakika dinlenin ve süper seti tekrarlayın.

Daha sonra triceps ve biceps kaslarınızı çalıştıran 3. ve .4 egzersizleri yine süper set olarak üç dakika yapın. Aralarda yine 1 dakika dinlenin.

Buharla Temizlik Dünyası

yazildi.


Daha iyi, daha hızlı, daha kolay!

Arçelik Buharika ile kimyasal madde kullanmadan hijyenik temizlik, deodorizasyon


Zemin, Döşemeler, Camlar ve Perdeler

Cihazla birlikte verilen mikrofiber havluyu silici veya üçgen fırçaya takarak, seramik, taş, laminat, parke, halı, kilim, koltuk ve kanepe yüzeylerini buhar gücü ile herhangi bir temizlik maddesi kullanmadan hijyenik olarak temizler ve onları adeta yenilersiniz. Mikrofiber havlu, ipek elyafın onda biri inceliğinde özel bir elyafla  üretilmiş olup, toz ve kirleri adeta üzerine çeker, temizler, silerken onları geri bırakmaz. Camlar,  önce  cam silicisi  ile buhar  verilip,  sonra yukarıdan aşağıya çekilerek en kolay ve en iyi şekilde temizlenir. Perdeler asılı oldukları yerde,  cam silicisi ile buhar verilerek ütülenebilir.

Tekstil ürünlerinin temizliğinde tercihinizi özel havlulu aksesuarlardan yana kullanın; direkt buhar uçlarını kullanmamaya özen gösterin.


Bebek ve Çocuk Odaları

Buharla temizlik, bebek ve çocuk odaları için daha da önem kazanmaktadır. Mama sandalyesi, mama kapları, biberon, oyuncaklar, ayakkabı tabanları ve daha birçok malzeme, püskürtücüler ve fırçalar yardımı ile, herhangi bir kimyasal temizleyiciye gerek olmaksızın temizlenir. 100 °C’nin üzerindeki buhar sıcaklığı ile gerçek hijyenik temizlik sağlanır.


Mutfak, Banyo
  
Mutfak, banyo temizliğinde püskürtücüler ve fırça kullanılır. Bu aksesuarlarla temizlenecek yüzeye sıcak buhar püskürtülür ve yapışmış, yerleşmiş kirler, yağlar kabartılır, daha sonra kuru bir bezle silinir veya su ile yıkanır. Bu işlem sırasında mikroorganizmalar da çok büyük oranda ölür, sinmiş kokular yok olur.

Banyo ve mutfak duvar fayansları cam silicisi ile temizlenir. Fayanslar buhar gücü ile pırıl pırıl olurken, koku, kir ve mikroorganizmalardan da arındırılır.


Otomobil, Bisiklet

Buharlı temizleyiciyi ev dışında da birçok alanda kullanabilirsiniz. Otomobilinizin motoru, jantları, koltukları, bisikletiniz, buhar gücü ile çok kolay temizlenir. Koltukları üçgen fırça ve havlu ile, diğer bölümleri uygun aksesuarlarla buhar püskürterek, kuru bir bezle temizleyiniz.


Buharı daha birçok alanda kullanabilirsiniz.

Panjurlar, jaluziler, havuz kenarları, seramik derzleri, mücevherlerin temizliği ve daha pek çok alanda buharla temizlik yapılabilir. Çiçeklerinizin yapraklarını da uzaktan buhar tutarak temizleyebilir, tazeleyebilirsiniz.

Detaylı bilgi için; http://www.arcelik.com.tr/ev-aletleri-buharli-temizleyici.html

• 444 0 888

• Arçelik Yetkili Satıcıları

arcelik.com.tr /onlinesatis

Bir bumads advertorial içeriğidir.


Regl dönemlerinde inanılmaz değişim!

yazildi.

Pek çok bayanın ortak sorunu adet öncesi gerginliği. Kadınlar regl dönemlerinde işte böyle değişiyor!

Baş ağrısından öfkeye kadar bir dizi şikayete yol açan bu sendroma karşı çeşitli tedavi yöntemleri uygulanıyor. Acıbadem Maslak Hastanesi Adet Öncesi Gerginlik Sendromu Kliniği Sorumlusu Kadın Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Özkan Öztürk, bu durumun bir hastalık olmadığı için kadının yaşam kalitesini ve sağlığını artırmak için tedavi uygulandığını söylüyor.

Kadınlar her ay adet dönemlerine yakın fiziksel ve ruhsal gerginlikler yaşıyor. İşyeri ve aile içi tartışmaları en çok bu dönemde oluyor. Çünkü kadınların hoşgörüsü, sabrı, dayanma gücü en aza iniyor. Gece sürekli delinen uyku, şiddetli baş ve karın ağrıları, halsizlik, aşırı tatlı yeme isteği, mutsuzluk, karamsarlık duygusu kadınları esir alıyor. Her ay tekrarlanan Adet Öncesi Gerginlik Sendromu olarak tanımlanan bu değişiklikler, kadınların hayatını zorlaştırıyor. Kadınların bu zor anlarıyla başa çıkmalarına yardımcı olmak ve hayatını kolaylaştırabilmek amacıyla Acıbadem Maslak Hastanesi'nde Adet Öncesi Sendromu yaşayan kadınlara özel bir klinik kuruldu.

"Adet Öncesi Gerginlik Sendromu Kliniği" Sorumlusu Kadın Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Özkan Öztürk, adet öncesi dönemde her 100 kadından 95'inin fiziksel ve ruhsal gerginlikler yaşadığını, yüzde 40'ının ise bu gerginlik yüzünden günlük yaşamda sorunlarla karşı karşıya kaldığını, bunların da yüzde 5-10'unun çok ciddi boyutlarda rahatsızlık duyduğunu ifade ediyor.

Üstelik bu belirtiler her kadına göre de değişiyor. Sendrom; adetten 2–14 gün öncesinden başlayan fiziksel ya da ruhsal çok değişik bulguların ortaya çıkması fakat adet kanamasıyla birlikte 10–12 günlük süre içinde kaybolması, adeta değişik bir kişilik yapısında hayatını sürdürmesi, ay ve ay tekrar etmesi ile kendini belli ediyor.

SARA, MİGREN ATAKLARINI ARTIRIYOR

Adet öncesi dönemde kendi tanısını almış birçok tıbbi rahatsızlık (sara, migren, astım nöbetleri, alerjik reaksiyonlar gibi) artabiliyor. Bu hastalıklar kendilerine özgü tedavilerinin yanısıra, Adet Öncesi Gerginlik Sendromu'nun tedavisinden de yarar görebiliyorlar. Sara hastası bir kadın adet öncesinde hastalığıyla ilgili bir alevlenme yaşıyorsa, Adet Öncesi Gerginlik Sendromu tedavisinden de sara adına yarar görebiliyor.

PROGESTERON HORMONU VÜCUDUN DÜZENİNİ ALTÜST EDİYOR

Adet öncesi döneminde salgılanan progesteron hormonuna vücut ve beyin uygunsuz tepkiler gösterebiliyor. Tamamen doğal ve fizyolojik olan bu biyolojik süreç de vücudun progesteron hormonunun azalıp yükselmesine verdiği bir anlamda uygunsuz tepki veriyor. Kültürel yapıda ağrının algılanmasında önemli bir etken. Kadının ekonomik ve sosyal özgürlüğüne kavuştuğu kültürlerde bu bulgular daha çok ruhsal yönden ortaya çıkıyor. Ruhsal bulguların ortaya konmasının kabul görmediği kültürlerde fiziksel bulgularla ortaya çıkıyor, eşine bağırmanın hoş karşılanmadığı kültürde bel ağrısıyla kendini gösterebiliyor.

HASTAYA 'ADET GÜNLÜĞÜ' TUTTURUYORUZ

Adet Öncesi Gerginlik Sendromu Kliniği Sorumlusu Kadın Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Özkan Öztürk, çeşitli yakınmalarla gelen hastanın dikkatli dinlenerek bulguların adet düzeniyle karşılaştırılması sonucunda tanı konulduğunu belirtiyor.

Dr. Öztürk, sözlerine şöyle devam ediyor: "Bir iki ay süresince hastanın tuttuğu günlükler bize yardımcı oluyor. Her gün hangi bulguları ne şiddette hissettiğini böylece ölçebiliyoruz. Altta yatan bir hastalık olmadığından yapılacak testlerin tanıda fazlaca bir faydası yok, hepsi genelde normal çıkacaktır. Ancak benzer şekilde rahatsızlıklar varsa bu hastalıkların tek tek değerlendirilmesi ve şikayetlerin bu nedenlerden kaynaklanmadığından emin olunması gerekiyor.

ADET ÖNCESİ GERGİNLİK SENDROMUNU AZALTAN UYGULAMALAR

- Tedavide ilk nokta kadının bu konuda bilgilendirilmesidir. Bunun bir hastalık olmadığının anlatılması gerekiyor. Tedavinin kendi yaşam kalitesini ve sağlığını artırmak için verildiğinin ifade edilmesi gerekiyor.

- Sağlıklı bir beslenme önemli. Daha az işlemden geçmiş doğal yiyecekler, sebze, meyve tüketilmesi, pirinç, patates, yulaf türevi yiyecekler, düşük yağ oranlı beyaz etler, baklagiller, doymamış yağ karbonlarını içeren bitkisel yağlar, sağlıklı beslenmenin temelini oluşturuyor. Adet döneminde daha da çok dikkat etmek gerekiyor.

- Çikolatadan, çok şekerli, tuzlu yiyeceklerden uzak durulması öneriliyor. Doğal isteğe karşı kan şekerini dengede tutmak lazım. Çikolata yenilince şeker yükseliyor, aniden düşüyor. Vücut ani artış ve azalmaya olumsuz tepki veriyor.

Kilo alımı ruhsal problemlere yol açıyor

yazildi.

Kıyafetlerin birçoğu dar geliyor. Birçok kişi zayıflamak adına diyet yapıyor ve spor salonlarına gitmekte..

Kışın alınan kilolar psikolojiyi bozuyor

Bahar mevsimi ve havalar ısındıkça insanın da içi ısınıyor. Kış boyunca alınan kilolar artık daha fazla göze çarpıyor. Kıyafetlerin çoğu dar geliyor. Birçok kişi zayıflamak adına diyet yapıyor ve spor salonlarına gidiyor.

Kilolar sadece bedenen değil ruhen de bizi etkiliyor. Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet Yavuz, kilo kontrolünün özellikle kadınlarda depresyonu tetikleyen bir unsur olduğunu belirtiyor ve depresyona varabilecek kilo problemleri ile ilgili şunları anlatıyor.

Kilo alımı ruhsal problemlere yol açıyor

Beslenmedeki yanlış alışkanlıklar, yaşanan iş stresi ve benzer birçok problem ile kilo alımı hızlı olarak gerçekleşebilir. Alınan kilolar ise fiziki ve ruhsal birçok probleme yol açabiliyor. Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet Yavuz, kilolu olup da "ben kendimle barışığım" diyenlerin çoğunun gerçeği yansıtmadığını ifade ediyor ve ekliyor:

'Aslında kilo, başlı başına yoğun bir anksiyete nedenidir." Kilo almanın depresyona neden olabileceği gibi depresyonda olmanın da kilo almayı beraberinde getirebileceğini belirten Yavuz, kilo almanın muhtemelen artan stres veya duygusal bir aksaklık sonucu ortaya çıkacağını söylüyor.

Kilo almaya başlayan kadın kendini sorgulamalı

Dr. Yavuz, yemek yemenin birçok kadın için hem rahatlama hem de kızgınlık kaynağı olabileceğini, spor yapmaktan kaçan ve kilo almaya başlayan bir kadının mutlaka kendini sorgulaması gerektiğini söyledi. Durumun kısa bir süre sonra kısır döngüye dönüşeceğini ve kilolu olma gerçeğine daha fazla yemek yiyerek karşılık verip spor yapmaktan kaçınarak kiloların alıp başını gidebileceğini vurguladı.

Depresyon sonucu kilo alan bayanların antidepresan konusunda dikkatli olmaları gerektiğini aktaran Dr. Yavuz, "Böyle bir tedavinin sonucu yine kilo almak olabilir, bu antidepresanlardan kaçmak için bir neden değildir fakat fazla kilolarla baş etmek için kullanılacak bir yöntem de değildir" açıklamasını yaptı. Depresyon nedeniyle ilaç kullanan kişilerin kilolarını sık sık takip etmeleri, eğer kontrolsüz bir kilo alma söz konusu ise derhal hekimleri ile görüşmeleri gerektiğini özellikle vurguladı.

Hamilelik geçirenler ve masa başı çalışanlar risk altında

Dr. Mehmet Yavuz, kadınların kilo almaya en müsait oldukları dönem olarak bilinen gebelik dönemi ve sonrasında vücutta kalan fazla kiloları atmak için bir çaba harcanmıyorsa ve gerçekleşen birden fazla doğum varsa yine şişman adayı bir kadınla karşı karşıya kalırız açıklamasında bulundu. Doğum dışında kadının hayatında oluşan çeşitli değişiklikler nedeniyle fiziksel aktivitelerinin azalması, örneğin bedensel olarak aktif olduğu bir işten masa başı bir işe geçmesi, iş bırakma veya emeklilik, araba kullanmaya başlamak gibi nedenlerle enerji tüketiminin azalmasının da kilo kontrolünde sorunlara yol açtığını söyledi.

Dr. Yavuz, şişmanlığın artışına neden olan etkenler arasında yaşlılık, beslenme alışkanlığının ayaküstü yenen tost, sandviç, pizza gibi hazır yiyeceklere kaymasının da bu duruma zemin hazırladığını belirtti. Ayrıca toplumda yaşamanın, evliliğin, alkol tüketimindeki artışın ve en önemlisi genetik özelliklerin de kilo almada etkili olduğunun altını çizdi.

Depresyondan kurtulmak için beslenmenizi değiştirin

Toplum olarak beslenme tarzının özelliklerinin de şişmanlık için belirleyici olduğunu vurgulayan Dr. Yavuz, çok yağlı yemek türleri fazlaca tüketiliyorsa ya da özellikle sanayileşmekte olan ülkelerde tercih edilen hazır yemek türleri tüketiliyorsa şişmanlığın toplumsal bir sorun haline gelebileceğini belirterek bireyleri beslenme alışkanlıklarını değiştirmeleri konusunda uyardı.

Dr Mehmet Yavuz, kişilerin daha sağlıklı beslendikleri sürece hem kilo vereceklerini hem de depresyondan kurtulabileceklerini açıkladı.

Kilo Depresyonundan Kurtulmak için öneriler…

Dr. Yavuz, kilo vermek için ya da almamak için dikkat edilmesi gereken hususları şöyle sıralıyor:

- Sabah kahvaltısı yapın. Öğün sayısını azaltmadan 3 öğün yemek yiyin, hatta ara öğünlerle günlük öğün sayınızı arttırın.

- Sebze ve meyve tüketimini artırın.

- Alkol tüketiminizi azaltın veya tamamen bırakın. Alkol, yüksek kalorisi nedeniyle gün boyu tatlı isteğinizi de artıracaktır.

- Çikolata, bisküvi gibi besin değeri düşük ama kalorisi yüksek besinler yerine taze veya kurutulmuş meyve yiyin.

- Yemeğinizi yavaş yiyin. Hızlı yemek yediğinizde, doyduğunuzu anladığınız zaman zaten gerektiğinde fazla yemişsinizdir.

- Hayvansal yağlardan kaçının. Tavukların derilerini, etlerin yağlı kısımlarını ayırın.

- Katı yağlar yerine, zeytinyağı, ayçiçeği yağı ve mısırözü yağı gibi bitkisel yağlar kullanın.

- Bol su için.

- Mümkünse her gün aynı saatte kalkın.

- Yemeklerden sonra dişlerinizi fırçalayın. Diş fırçaladıktan sonra muhtemelen canınız bir şey yemek istemeyecektir.

- Tatlı yemekten kaçının. Daha az tatlı tüketin.

- Tuz ve şeker kullanımınızı azaltın.

Bu kontroller hayat kurtarıyor!

23 Eylül 2012 yazildi.

Sadece hastalandığınızda ya da bir sorun olduğunu hissettiğinizde jinekolojik kontrole gidiyorsanız hemen bu durumu düzene sokmanızda fayda var. 

Rahim ağzı kanserinden, cinsel yolla bulaşan uçuklara; adet düzensizliğinden, kısırlığa kadar pek çok rahatsızlık düzenli jinekolojik muayene ile henüz ortaya çıkmadan önlenebiliyor. Memorial Hizmet Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Op. Dr. Hakan Peker, kadınlarda düzenli jinekolojik muayenenin önemi hakkında bilgi verdi.

Sinsi Seyreden Hastalıklara Karşı Önleminizi Alın

Tıbbın her branşında düzenli kontrollere devam etmek ve check up programlarına dahil olmak, sinsi seyreden hastalıkların tanı ve tedavisinde ayrıca kanser gibi ölümcül rahatsızlıkların erken teşhis ve tedavisinde önemli yer tutar. Jinekoloji açısından da düzenli kontroller, kadınlar için hayat kurtarıcıdır.

Yaş Arttıkça Jinekolojik Problemler de Artıyor

Kadınlarda “reprodüktif dönem” dediğimiz üreme çağının başlamasıyla birlikte, yaş arttıkça jinekolojik problem sıklığı da artmaktadır. Jinekolojik problemler; çevresel faktörler, kötü alışkanlıklar (sigara, alkol vs.), kullanılan ilaçlar, ailesel genetik yapı gibi sebeplere bağlı olarak meydana gelebilir. Düzenli kontrollere giden ve doktoru tarafından muayene ve tetkikleri düzenli olarak kayıt altına alınan hastanın, jinekolojik takip açısından problem yaşaması mümkün değildir.

Senede Bir Kez Mutlaka Smear Testi Yaptırın

Rutin yapılan jinekolojik muayenede; kadının dış genital bölgesini (vulva), doğum yolunu(vajina), rahim ağzını (serviks), rahim (uterus)  ve yumurtalık (over-adneks) bölgesini, ultrason kullanılarak muayene edilir. Ayrıca pap-smear testi ile rahim ağzının mikroskobik muayenesini, patolog desteği sayesinde yapmış oluruz.  Bu muayene ve smear tetkiki sonucunun kayıt altına alınması ile birlikte, senede bir kez yapılan düzenli smear ve ultrasonlu muayene ile takip edilen kadında en ufak problemi saptamak ve tedavisini yapmak mümkün olur.

Rahim Ağzı Kanserini Yüzde 100 Önlemek Mümkün

Genelde hastalar, dış genital bölgede (vulva) olan HPV veya uçuk (herpes) virüsüne bağlı lezyonlar ile kist gibi ele gelen kitleleri fark ederek uzmana başvururlar. Fakat vajina, rahim, rahim ağzı gibi görülemeyen yerlerdeki sinsi problemleri fark edemeyebilirler. İşte düzenli kontroller sayesinde bu bölgelerdeki problemler saptanıp, tedavisi yapılır. Düzenli kontroller ile vajinada sinsi bir enfeksiyon veya ileride kansere dönüşebilecek öncü lezyon saptanabilir. Dünyada rahim ağzı kanseri sıklığı, meme kanserinden sonra ikinci sıradadır. Gelişmekte olan ülkelerde ise ilk sırada yer alır. Günümüzde düzenli kontroller sayesinde erken tanı ve smear testi takip programı ile rahim ağzı kanseri yüzde 100 önlenebilir hastalık durumundadır. Hem de erken tanı ile kanser öncü lezyonlarını yakalayıp, rahim alınmasına gerek kalmadan tedavi imkânı mümkündür.

Yumurtalık Kistleri Kansere Dönüşebiliyor

Rahimde yeni gelişen bir miyom veya menopoz dönemindeki endometrial hiperplazi (Rahim içi zarı kalınlaşması), belirti vermeyip düzenli kontrollerde saptanabilir. Endometrial hiperplazinin bazı tipleri ve tedaviye dirençli olanları rahim kanserine dönüşebilir. Düzenli muayeneler ile rahim kanserine karşı önlem alınmış olur. Rahim içi kalınlığını artıran diğer sebepler ise polip ve rahim içine doğru büyüyen urlardır (Submuköz miyom). Düzenli kontrollerle bu patolojik durumlar saptanıp, ilerlemeden histereskopik (Rahim içinin gözlenmesi) yöntemle tedavisi yapılır. Doğum kontrolü için spirali olan bayanların düzenli senelik kontrollerinde, hem enfeksiyon hem smear testi hem de spiralin yeri konusunda gerekli muayene yapılarak, destek sağlanır. Yumurtalıklarda olan kiste ait problemler, adet düzensizliği veya ağrı yapabildiği gibi sinsi de seyredebilir. Yumurtalık kistleri, kişinin yaşı arttıkça kanser olma ihtimalini de artırmaktadır. Yapılan düzenli muayeneler ve tetkiklerle, yumurtalık bölgesi problemlerinin önüne geçilir.

Mutlu evliliğin reçetesi

yazildi.

Yapılan araştırmalar, çiftlerin evliliklerinde mutluluğu yakalayabilmeleri için dikkat etmesi gereken noktaları araştırdı. İşte bu araştırmalar sonucu elde edilen bulgular ışığında mutlu evliliğin reçetesi.

Amerikalı psikolog Gottman, evlilikte mutlu olmanın sırlarını açıkladı. Gottman’a göre erkekler hanımlarının sözünü dinlemeli, duygular kesinlikle ifade edilmeli.

Deliler gibi aşık olduğunuz adamla nihayet evlendiniz. Ancak hesaplarınızda hiç olmayan şey karşınıza çıktı; mutsuzluk. Onu hayatınızın erkeği yapmışken yeniden kaybetmemek için nerelere başvurmalı. Amerikalı psikolog Dr. Dr. John Gottman, evliliklerinde sorunlar yaşayan çiftler için bir reçete hazırladı. Bakın Dr. Gottman reçetesinde nasıl önerilere yer veriyor:

Bir uzmandan yardım alın

Evliliklerin çoğu ilk 7 yıl içinde bitiyor. Bu sonu yaşamak istemiyorsanız ilişkinizde sorun çıkmaya başladığı an uzman yardımı alın; 5-6 yıl beklemeyin. Profesyonel yardım sayesinde boşanma ihtimalinizi azaltabileceğiniz gibi mutsuzluğun süresini de kısaltabilirsiniz.

Küçümseyici konuşmayın

Hassas konularda ağzına her geleni söylemeyen çiftler, söyleyenlere oranla daha mutlu. Tartışmalar, fikir ayrılığından ziyade, daha söze başlar başlamaz ağızdan çıkan sivri sözler yüzünden büyüyor. Bu sebeple küçümseyici ve tenkit edici konuşmaktan kaçının.

Hanımınızın sözünü dinleyin

Bir evlilik, erkeğin karısının sözünü dinlediği oranda yürüyor. Mesela “Akşam annem gelecek. Erken gel de hazırlanmama yardım et” diyen karısına, “İşim var” diyerek cevap veren erkeğin evliliği pek de sağlam değildir. Oysa kadınlar erkeğin sözünü dinlemeye alışıktırlar. Erkekler de aynı oranda söz dinlerse, durum eşitlenir.

Tartışma kızıştıysa kaçın

Başarılı çiftler tartışmadan nasıl çıkılacağını bilir. Tartışma kontrolden çıkmadan durumu düzeltir. Bunun için ya konu bambaşka bir yöne çekilir ya da bir espriyle ortalık yumuşatılır. Eğer tartışma zaten çok kızıştıysa, 20 dakika ara verip konuşmaya devam etmek için anlaşabilirsiniz.

Bardağın dolu kısmını görün

Mutlu çiftler, ilişkilerindeki olumlu yönleri olumsuzlara nazaran 5 kat daha fazla dile getiriyor. Siz de duygusal bankanıza yatırım yapmaktan kaçınmayın ve hislerinizi ifade edin.

O kadar da alttan almayın

Mutlu çiftlerin evliliklerinin her döneminde kırıcı davranışları kabul etmediği görülüyor. Yani kötü muameleye tolerans göstermeyin.

Evliliğin ömrünü 15 dakikada ölçün

Bir evliliğin yürüyüp yürümeyeceğini anlamanız mümkün mü? Evet mümkün. Hem de 15 dakikalık bir süre içinde. Nasıl olur demeyin. Çünkü bu iddia, bilimsel bir ağızdan çıkıyor. Amerikalı Psikolog Dr. John Gottman’a göre bir evliliğin yürüyüp yürümeyeceğini anlamak için 15 dakika yeterli. Evet, yanlış duymadınız, sadece 15 dakika…

1980 yılından bu yana 3 binden fazla çift üzerinde araştırmalar yapmış olan Gottman, eşlerin kullandığı sözcük ve davranışları çözümleyerek karar veriyor. Yani bir çift herhangi bir konu üzerinde sohbet ederken, karşısındakini kıstırmaya, aşağılamaya çalışıyorsa, bu evlilik kesinlikle tehlikede. Gottman’a göre bu durumdaki iki insanın değil karı-koca, arkadaş olması bile imkansız.

Bakın psikolog Gottman neler söylüyor:
“Eşi hor görmek evliliğin tehlikede olduğunun en belirgin göstergesi. Eşler birbirini elbette eleştirmeli. Ancak ‘Sen bir hiçsin’ lafı ilişkiyi tamiri mümkün olmayan yerlere götürür.”

Aşk acısını dindirmenin 10 farklı yolu

yazildi.

Ayrılık acısı hayatınızı mı kararttı? Aradığınız kişinin o olduğunu sanmıştınız ama siz istemediğiniz halde ayrılmak zorunda kaldınız. Üzülmeyin, yalnız değilsiniz. Ayrılıklar hep acı verir ve zaman en iyi ilaçtır. Yaşamakta olduğunuz bu sürecin ‘geçici’ olduğunu bilmelisiniz.

İnsanlara yardımcı olmak isteyen medyum ve tarot okuyucusu Brenda, ayrılık acısı çekenlerin bu sıkıntılı süreci mümkün olduğunca çabuk atlaması için tavsiyelerde bulunuyor.

1. Gereksiz bütün iletişimi kesin

Çok gerekmedikçe ayrıldığınız kişiyle konuşmayın. Ayrıldığınız kişiden çocuğunuz varsa veya aranızda henüz kapatmadığınız parasal ve maddi konularınız vs. o kişiyle (sadece bu konuları konuşmak amacıyla) temas kurabilirsiniz. Ama ortak arkadaş ve dostlarınızla sohbetlerinizde bile o kişiden bahsetmeyin. Ortak sosyal çevre nedeniyle aynı ortamlara girmeniz gerekiyorsa, nazikçe selamlaşmak dışında o kişiyle yalnız kalmayın ve konuşmayın.

2. Sizin için duygusal anlamı veya anısı olan, o kişinin size verdiği eşyalardan derhal kurtulun

Hediyeler, notlar, mektuplar vs. Bunları ayrıldığınız kişiye geri vermeyin. Maddi değeri olmayan eşyaları atın. Satılabilecek olanları (giysiler vs) satın veya hayır kurumlarına bağışlayın. Hiçbir koşulda bunların size geri gelmeyeceğinden emin olun.

3. Arkadaşlarınızla daha sık vakit geçirin

Zor zamanlarda arkadaş desteği önemlidir. Ama arkadaşlarınızı ağlama duvarına çevirmeyin. Onlarla birlikte yapacağınız başka etkinlikler sizi oyalayacaktır.

4. Hemen başka bir ilişkiye atlamayın

Çivi çiviyi söker diyerek hemen başkasıyla ilişkiye giren insanlar vardır. Ama bu yanlıştır! Başka insanlarla tanışmak tamam ama başka insanlarla duygusal ve cinsel ilişkiye başlamak için çok yanlış bir dönemdesiniz. Kalbinizde ayrılık acısı varken doğru kişiyi bulsanız bile doğru ilişkiyi yaşayamazsınız.

5. Eğlenceli ve yaratıcı bir şeyler yapın

Daha önce vakit ayıramadığınız için başka bir zamana ertelediğiniz bir şeyler yapın. Dans kursuna gidin, egzersize başlayın.

6. Ayrıldığınız kişinin hiç hoşlanmadığınız negatif yanlarını düşünmeye çalışın.

İnsanlar ayrılmışsa bir sebebi vardır. Ayrılık acısı yaşarken insanlar hep ‘yaşanan mutlu günleri’ düşünür ama bu düşüncenin size bir yararı olmaz. Kendinize “Ayrılmamız iyi oldu, çünkü…” diye başlayan bir liste yapın. Ayrılık sürecini bir ‘arınma’ süreci olarak düşündüğünüzde psikolojik değişiminizi olumlu bir raya oturtabileceksiniz.

7. Ayrıldığınız kişi hakkında duygularınızı ve düşüncelerinizi bir kâğıda yazın

Bu kâğıdı asla o kişiye göndermeye kalkmayın! Bu kâğıdı bir süre sakladıktan sonra yok edin gitsin. Ayrıldığınız kişiye artık duygularınızı açıklamanın anlamı yoktur. Çünkü o artık sizin duygularınızı önemsemediği için sizin hayatınızdan çıkıp gitti. Ona olan duygularınızı açıklamanız onu geri getirmez. Aksine sizi zayıf ve patetik gösterir.

8. Yalnız kalmaktan korkmayın

Dünyanın sonu değil bu. Bu sizin yaşadığınız acıları ve sıkıntıları yaşayan milyonlarca insan var yeryüzünde. Kendinizi tekrardan iyi hissedecek ve yeni birini nasıl olsa bulacaksınız.

9. Duygusal meselenizi aklınızda ve kalbinizde tam olarak bitirmeden önce ayrıldığınız kişiyle arkadaş olmayı falan düşünmeyin

Ayrılırken “dost kalmak” nazik bir temennidir. Ama insanlar ayrıldıkları kişilerle çok nadiren dost kalabilirler. Duygusal dengenizi tekrar yoluna koyduktan sonra, ancak o zaman o kişiyle arkadaş olarak devam etmek isteyip istemediğinize karar verebileceksiniz. Daha önce değil.

10. Ayrılık acısı çekerken alkole ve yemek yemeye sardırmayın

Acınız unutmak için başkasıyla seks yapmaya da kalkmayın. Hiçbir faydası olmaz. Yaşadığınız bu acılı sürecin en iyi ilacı zamandır. Bu süreçte kendinize karşı sabırlı ve nazik olun. Ayrılıktan ötürü kendinizi suçlamayın. Bu deneyimden bir şeyler öğrenmeye çalışın. Yaşananların bir hata değil, ileriye giden yolda yaşadığınız bir öğrenme süreci olduğunu düşünün…

Çocuklarda beslenme bozukluğu

yazildi.

Bağışıklık mikroorganizmalara (virüs bakteri vb.) karşı vücudun direncini ifade eder. Bağışıklık sistemi karmaşık yollar izleyen ve mikrobesinlerin kullanıldığı kimyasal etkileşimlerle çalışmaktadır.

Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu (AHEF) Başkanı Dr. Hasan Eraydın beslenme bozukluklarının çocukların bağışıklık sistemini nasıl etkilediğini anlattı.

Aktif ve pasif olmak üzere iki tipi vardır:

Aktif bağışıklık: Hastalığın geçirilmesi ile oluşur ( kabakulak geçiren kişinin bağışıklanması gibi.)

Pasif bağışıklık: Aşılama ile (ölü mikrop veya gücü azaltılmış mikropla) vücuda bağışıklanma meydana gelir. Dünyamızda sağlık için en temel iki öğe temiz su ve aşıdır. Bu ikisinin yanında direncimizin yeterli olabilmesi için dengeli ve yeterli beslenmemiz, sanitasyonumuzu optimum düzeye getirmemiz gereklidir.

“Bağışıklık doğumla başlar”

Bağışıklık bebeğin doğumu ile başlayan sürecin başlangıcıdır. Dış ortamla karşılaşan bebek için en önemli koruyucu elbette ki anne sütüdür. Hatta ilk 3 – 4 günde salgılanan ve ağız olarak adlandırılan sarımsı, kıvamlı süt bebeğin ilk doğal aşısı olarak kabul edilmekte ve mutlaka çocuğun emmesi istenmektedir.

İçerdiği besleyici ve koruyucu maddelerden dolayı anne sütü alan bebekler alerji, bronşit, bronşioilit, menenjit, kulak hastalıkları, kusma, ishale karşı koruma şemsiyesi altına girmiş olurlar.

Ayrıca sindirimi kolay olduğu için gaz, kabızlık, karın ağrısı, rahatsızlıkları en aza iner. Salınımı ve içeriği bebek ay yaşına göre değişik formülasyondadır. Örneğin erken doğanlar için içerik daha farklıdır.

Bebek anne ilişkisi ile ruhsal rahatlıkla bağışıklıkta psikolojik rol oynar. Bütün bu nedenlerden dolayı ilk 6 ay anne sütü ve mümkünse 2 yıl emzirme Dünya Sağlık Örgütü tarafından önerilmektedir.

“Beslenme bozukluğu bağışıklık sistemini olumsuz etkiler”

Beslenme, yiyeceklerin çeşitliliği bağışıklık sistemini doğrudan etkilenmektedir. Bazı besinlerin sınırda yetersizlikleri dahi bu sistemi olumsuz etkilemektedir. Bu besin ögeleri

Vitaminler-madenler-elementler-proteinler ve yapıtaşları aminoasitler vb. beslenme bozuklukları bağışıklık sisteminin çalışmasını baskılar ve hastalık sıklığında artışa neden olur. Hastalıklarla ortaya çıkan iştahsızlık, ishaller emilim bozuklukları, sıvı yetersizliği de sistemi olumsuz etkileyen kısır döngüye neden olmaktadır.

Ortaya çıkan sorunları şöyle özetlemek mümkün:
- Besin alımı azalır
- Besin emilimi azalır
- Besin ögeleri kaybolur
- Besin ihtiyacı artar ve bütün bunlar enfeksiyonun şiddetini ve süresini etkiler. Mikro besinler bağışık sistemi üzerinde önemli role sahiptirler.

Örneğin bakır-çinko-selenyum-magnezyum-c vitamini-e vitamini-antioksidanların (vücudun pas gidericileri olarak da bilinirler) eksikleri kendine özgü bazı hastalıkları ortaya çıkarırlar. Erişkinler günde ortalama 45 gr protein almalıdırlar, yetersizliklerinde hastalık eğilimi artar.

Sadece meyve, sebze ve tahıllı ürünlerle beslenmek vücudun korunmasında yetersizliklere neden olmaktadır. Sağlıklı iken vücudun ihtiyaçlarını ilaçlarla değil de doğal besinlerle karşılamak önerilmektedir.

Ailede yemek kültürü çocuklar için çok önemli!

Çocukluk yaş gruplarında kendine özgü bazı özellikler vardır. Anne sütü dışında ek besinlere geçildiğinde ve ileri yaşlarda ailenin dikkat etmesi gereken önemli noktalar vardır. Örneğin abur cubur tabir edilen gofret, çikolata, şekerlemeler, hızlı şeker içerdikleri için sürekli atıştırma hissi uyandırırlar.

Paketlenmiş mısır gevrekleri aslında 70 kiloluk bir erişkin için hazırlanmıştır bunu 15-20 kiloluk bir çocuğun tüketmesi katlarca vücuda zararlı atılamayan kalıcı mikro maddelerin birikimine ve ilerleyen yaşlarda çeşitli hastalıkların temelinin atılmasına neden olurlar.

Ailede yemek kültürü oturtulabilmeli, aile fertlerinin hepsi aynı anda sofrada bulunabilmelidir. Özellikle çocuklarımıza en önemli öğünün sabah kahvaltısı olduğunu aşılamalıyız. Okulda yanlarına meyve gibi doğal yiyecekler konabilir. Brokoli, kivi, enginar, domates evde yapılmış yoğurt, havuç gibi antioksidan ve vitamin içeriği yüksek doğal besinleri öncelikli tercihlerimiz arasına almalıyız.

Okullarda yönetimler hazır işlenmiş – hızlı tüketilebilen yiyecekler yerine kantinlerde doğal yiyeceklere geçmelidirler. Aileler dış tüketim yerine ev yemeklerini tercih etmelidirler. Her gıdayı mevsiminde tüketmeli mevsim dışındaki üretimlere rağbet edilmemelidir.

Alışveriş merkezlerine gitmeden önce evde yemek faslı halledilmelidir. Unutulmamalıdır ki ‘Önce insan, Önce sağlık’ hedefimiz olmalıdır. Büyük hedeflerimizi küçük zaaflarımıza yenik düşürmeyelim.

Cinsel sorunlarınızla yüzleşin!...

20 Eylül 2012 yazildi.

İnsan yaşamının çok önemli bir parçası olan cinsellik, aynı zamanda, kadın ve erkek arasında yakın ilişkinin kurulması ve sürdürülmesinde de çok büyük bir rol oynuyor. Bu yüzden cinsel sorunlar, çiftler için haz ve doyum duygusunu kaybetmekten öte bir sıkıntı yaratıyor.

Cinsel ilişki, istek, uyarılma, doyum ve rahatlama olmak üzere dört aşamadan oluşuyor. Bu basamaklardan herhangi birinde veya birkaçında sorun yaşanması, cinsel işlev bozukluğunun ortaya çıkmasına neden oluyor.

Erkeklerin en sık yaşadığı sorunların başında erken boşalma, kadınlarda ise cinsel isteksizlik geliyor. Cinsel işlev bozukluklarına tıbbi, psikolojik ve sosyo-kültürel etkenleri bir bütün olarak dikkate alarak yaklaşmak gerektiğini söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Psikiyatri Uzmanı Dr. Evrim Erbek, “Cinsel işlev bozuklukları organik ve psikolojik nedenlere bağlı oluşabilir. Çoğu zaman organik nedenlere psikolojik nedenler de eşlik ettiği için cinsel işlev bozukluklarının multi-disipliner olarak ele alınması gerekir. Değerlendirme psikiyatri, üroloji ve jinekoloji uzmanlarınca yapılır.

En sık karşılaştığımız organik nedenler, damar hastalıkları, hipertansiyon, diyabet, kronik hastalıklar, ilaç yan etkileri ve uyuşturucu madde kullanımıdır. Bunlar dışlandıktan sonra kişide psikolojik etkenler aranır” diyor.

Yetiştirilme Tarzı Etkiliyor...

Cinsel işlev bozukluklarına yatkınlık yaratan ve sorunun sürmesinde rol oynayan birçok psikolojik faktörün de bulunduğunu hatırlatan Dr. Erbek, ailenin ve toplumun cinselliğe bakış tarzının, yetiştirilme biçiminin cinselliği önemli ölçüde etkilediğini söylüyor.

Bunun yanında eksik ya da yanlış bilgilendirilmelerin, cinsellik hakkındaki kalıplaşmış yanlış düşüncelerin de cinsellik üzerinde olumsuz etkisi bulunduğu belirterek, “Psikiyatrik rahatsızlıklar, ilişkide uyumsuzluk, çiftler arasında çekiciliğin kaybolması, aldatılma, hamilelik ve doğum sonrası ruhsal durumlar, partnerdeki cinsel problemler, fiziksel ve cinsel şiddete maruz kalma, travmatik cinsel deneyimler, cinsel açıdan özgüven eksikliği ve performans anksiyetesi en sık gördüğümüz psikolojik ve kültürel nedenlerdir” diyor.

Vichy'nin Yeni Nesil Cilt Bakım Kremiyle Tanışmaya Hazır mısınız?

yazildi.

Kırışıklıkların orta yaşın bize bir armağanı olduğunu düşünürken son zamanlarda yaşıtlarımın güneşin verdiği zararlı ışınların etkisiyle, aynaya daha sık bakmaları ve yeni oluşan kırışık, leke ve kızarlıklar karşısında ne yapacaklarını bilememeleri bizi yeni bir arayışa sürükledi.

Ideal cildin hayal olduğu bir dönemde hassas cilt tipleri de dahil olmak üzere her türlü cilt tipini pürüzsüz ve ışıltıya kavuşturacak bir krem ararken Idealia ile karşılaştık. Bu kremin kırışıklık karşıtı olmasının bir adım daha ötesine geçerek kişilerin ideal cildini ortaya çıkartmasını sağlayan ve cildin kalitesini iyileştiren yeni nesil bir bakım kremi olduğunu söylemek isteriz. Kremin yapısında bulunan ve biyoteknoloji ile elde edilen eşsiz bileşimi cilde katman katman etki ediyor. Kremin bileşiğindeki Kombucha adlı aktif maddenin içeriğinde vitamin, polifenol ve doğal olarak AHA bulunuyor.
Her kadının kendine özgü ideal bir cilt görünümü vardır ve buna kavuşmak hepimizin en doğal hakkı. İdealia’yı bizim dünyamızı ideal kıldığı ve renk tonu düzenli, kırışıklıkların belirginliği azalmış bir cilde kavuşturduğu için seviyorum. Sizde ideal cilt görünümünüzü ortaya çıkartmak isterseniz; Vichy’nin Facebook ve Twitter hesaplarını takip ederek bu fırsatı yakalayabilir, #idealiabenimkremim hashtag’i ile Twitter üzerinden konuşmaya dahil olabilirsiniz.

https://www.facebook.com/VichyTurkiye
https://twitter.com/VichyTurkiye

Bir bumads advertorial içeriğidir.

Kimler şiddete daha meyilli?

14 Eylül 2012 yazildi.

Günümüzde şiddet toplumsal bir sorun haline geldi. Peki toplumumuzda şiddetin bu denli artış göstermesinin sebepleri neler? Kimler şiddete başvurmaya daha fazla meyilli? İşte yanıtlar...

Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları E.A. Hastanesi (BRSHH) Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Ahmet Türkcan, alkol veya madde kullanım bozukluğu olan, daha önce suç davranışları olan, topluma karşı kişilik bozukluğuna ilişkin özellikleri olan bireylerde şiddet eğiliminin daha fazla olduğunu söyledi.

Şiddetin oluşmasında, hizmet alan ve veren kişilerin ruhsal durumları ve iletişim yöntemleri, işyerinin yapısı, çevresel ve kültürel faktörler, yasal düzenlemelerin önemli rol oynadığını belirten Dr. Ahmet Türkcan, “Sağlık alanında, sıkıntılı, ızdıraplı kişiler ve bunların yakınlarının şiddet davranışına sık rastlanılır. Uzun bekleme süreleri, bekleme bölümlerinin konforunun düşük olması gibi faktörler şiddet davranışlarının oluşmasına yol açabilir” dedi.

Şiddete başvurarak sorunları çözmeye çalışmanın öğrenilmiş ve tekrarlanan bir davranış şekli olduğunu aktaran Dr. Ahmet Türkcan, “Sorunlarla alternatif ve şiddet dışı yöntemlerle başa çıkmayı öğrenememek şiddet davranışına başvurmayı artırabilir” diye konuştu.

Çocukları Korumalıyız

Günümüzde toplumda şiddetin bu denli artış göstermesinin birçok sebebi olduğunu da ifade eden Dr. Ahmet Türkcan, şöyle devam etti:

“Bir toplumda şiddetin artışına etki eden ekonomik, kültürel, sosyal, yasal pek çok faktör bulunmaktadır. Toplum ruh sağlığına etki eden faktörleri tanımlayarak bunlara ilişkin düzeltici müdahalelerde bulunmak önemlidir.

Örneğin ebeveyn eğitimi, anne baba okulları, bireylerin ruhsal ve bedensel sağlıklarının düzeltilmesi, erken dönemde ruhsal sorunların saptanarak bireysel-ailesel terapötik girişimlerin yapılması, yaşam şartlarının iyileştirilmesi, eğitimin iyileştirilmesi, güven duygusunun ve toplumsal sorumluluk ve dayanışma duygusunun geliştirilmesi ve yasal düzenlemelerle şiddetin engellenmesi gibi pek çok yöntemin uygulanması gereklidir.
Kitle iletişim araçlarında şiddet içeriğinin azaltılması, denetlenmesi, çocukların bu açıdan korunması önemlidir.”

İlaç Tedavisi ve Psikoterapi Uygulanabilir

Psikiyatride güncel sınıflandırma sistemlerinde “şiddet bağımlılığı” isimli bir hastalık tanısı bulunmadığını hatırlatan Dr. Ahmet Türkcan, şunları kaydetti:

“Şiddet davranışları, psikotik bozukluklar, duygudurum bozuklukları gibi psikiyatrik bozukluklarda görülebilir. Antisosyal kişilik bozukluğu, borderline kişilik bozukluğu vb. bazı kişilik bozuklukları ve özellikleri olan bireylerde, alkol madde kullanım bozukluğu olanlarda, beyin hastalıklarına bağlı bilişsel bozukluğu olan bireylerde şiddet davranışları görülebilir. Şiddet davranışları tekrarlayıcı nitelik kazanmış olgularda, psikiyatrik değerlendirmelerle ilaç tedavileri ve psikoterapiler uygulanabilir. Örneğin çabuk öfkelenen ve şiddete başvuran olgulara öfke kontrolüne ilişkin bilişsel davranışçı terapilerle yardım edilebilir.”

İşinizin sizi ele geçirmesine izin vermeyin!

yazildi.

Etkili bir şekilde ev ve iş hayatınızı ayırarak daha mutlu olmak ister misiniz? İş hayatınız yüzünüzden evinize ve kendinize vakit ayıramıyorsanız ve bu durumdan sıkıldıysanız doğru yerdesiniz...

Bunları okuduktan sonra günün sonunda eve gitmeden önce iş stresini çalışma masanızda bırakacaksınız!
'Çok yorgunum' Bu ses tanıdık geliyor mu? İş planınız kaydı, bitmek bilmeyen büyük projeler, toplantılar, sunumlar. Sürekli iş hayatınızda başarılı ve daimi olmak için çırpınıp duruyorsunuz. Tüm boş zamanlarınızı ve dikkatinizi işinize harcamak zorundaymış gibi hissediyorsunuz. Rahatlamalısınız...  İşinizde sizden başka birde ekip üyeleri var!

Tüm bu koşuşturma, plan program ve stres içinde işten çıkıyorsunuz ve 30 dakika içinde çocuğunuzu okuldan almanız gerekiyor. Eşiniz iş gezisinde ya da belki de ayrısınız. Eve döndüğünüzde proje üzerinde çalışmanız gerek. Çocuklarınızla vakit geçirmek ve iş stresinden kurtulmak için ne yapabilirsiniz?

Hayat adil değildir bunu kabul edin. Bazen en kolay yerine her zaman en zoru seçen sizsinizdir ve bunun bedelini en az seviyede ödemeye çalışın. İşler ters gitse bile elinizden geleni yaptığınız ve çocuklarınızla ilgilenemeseniz bile hala yanınızda oldukları için şükredin. Şunu düşünün 'ben çocuklarıma iyi bir gelecek sağlamak için bu kadar çok çalışıyorum'. Bu perspektiften bakmak sizi rahatlatacaktır.

İş planınızda değişiklikler yapabilirsiniz. Her zaman uyguladığınız yolu daha akıllı bir yöntemle değiştirin.

Projeler, ilişkiler, aile ve duygularınız için belki de enerjiniz kalmamıştır. Kendinizi güçsüz ve bir dram sahnesinde kıvranan kadın olarak hissettiğiniz an hayatınızı değerlendirip neyin önemli olduğunu anlamaya çalışın. Sıkıntılarınızı öncelik sırasına göre ele alın ve teker teker yönetilebilir hale getirin.

Bazen işteki konumunuzun ne olduğunun gerçekten farkında olmanız size ekstra bir sorumluluk yükler. O kadar emek, yıllarca baş ettiğiniz insanlar ve durumlar... Bunları düşünmek stresle başa çıkmanın yollarından değildir.

Boğulmuşluk hissi ile stresle başa çıkamazsınız. Bu durumda belkide profesyonel bir yardıma başvurabilirsiniz.

Kaplumbağa olmayın. Yavaş ve istikrarlı bir şekilde de yarışı kazanabilirsiniz. Kendi hızınızla gidin ve tavşanı geçin!

İşten çıktıktan sonra eve gitmeden önce kendinize 15 dakika ayırın. Zihninizi boşaltmak için bu 15 dakika size kısa ama güzel bir tatil gibi gelecektir.

Çocuklarınızla bir alışveriş merkezinde ya da yol üzeri bir kafede yemek yiyin.

Arabanızla eve dönmek yerine belli bir yere kadar tek başınıza yürüyün.

Çocuklarınızla parka gidin, onlar oynarlarken siz bir bankta durup hiçbir şey yapmadan dinlenebilirsiniz.

Küveti doldurun, mumları yakıp ışıkları kapatın ve sadece tadını çıkarın.

Çocukları babaannelerine bırakın ve eşinizin tadını çıkarın.

Kız arkadaşlarınızla hafif alkollü bir içki için ve  biraz sohbet edin.

Uzun ömrün 7 anahtarı!...

yazildi.

Amerikan Kanser Araştırmaları Enstitüsü (AICR),vücudu ciddi rahatsızlıklara karşı koruyan besinlerin listesini açıkladı. O listeye göre uzun ömrün anahtarı olan 7 gıda şöyle:

Badem: Her gün, bir çay fincanın yarısını dolduracak miktarda, yani 30 gram badem yemeyi ihmal etmeyin. Omega-3 asitli yağları açısından oldukça zengin bir besin olan badem, kandaki kötü kolesterol (LDL) oranını yüzde 4.4 oranında düşürüyor. Badem böylece damar tıkanıklıklarını önleyerek, dolaşım sisteminin düzenli olarak çalışmasını sağlıyor; kalbi koruyor.

Kahve: Günde iki fincan kahve, özellikle orta yaşlardan sonra görülen Parkinson ve Tip-2 diyabete karşı vücudu koruyor. Kahvede bulunan kafein maddesi, diyabete yakalanma riskini yüzde 35 azaltıyor. Ayrıca ağrı kesici özelliği de bulunuyor. Ancak kahveyi mutlaka kalsiyum deposu olan sütle için. Böylece kafeinin kemikleri zayıflatmasını engellemiş olursunuz.

Tarçın: Her yemekten sonra içinde bir miktar tarçın bulunan bir tatlı yemeyi unutmayın. Tatlı yemek istemiyorsanız, küçük bir çay kaşığı dolusu tarçını doğrudan suya ekleyerek içebilirsiniz. Tarçın kan şekerini düzenliyor, ayrıca sinir sistemini rahatlatıyor. Öte yandan köri baharatının içinde bulunan Tumerik adlı maddenin eklem iltihabını ve romatizmayı önlediğini unutmayın.

Patates: Antioksidanlar yönünden çok zengin. Amerikan Tarım Dairesi'ne göre en yararlı 100 besinler arasında 17. sırada yer alıyor. Akciğer kanseri, diyabet ve kalp krizine karşı koruyor. Ancak patatesi kızartmak yerine, yağsız bir şekilde haşladıktan veya fırında pişirdikten sonra yemeyi tercih edin.

Sebze Çorbası: Doyurucu ancak kalorisiz bir yiyecek olduğu için özellikle kilo vermek isteyenlerin bir numaralı tercihi. Ayrıca, özellikle sebze çorbası sodyum bakımından zengin. Bir kase sebze çorbasında 500 miligram sodyum bulunuyor. Sodyum, sinir sistemi ve kasların düzenli olarak çalışmasını sağlıyor. Ayrıca vücuttaki sıvı miktarının dengesini düzenliyor. Ancak günde 1500 miligramdan fazla sodyum tansiyon ve kalp rahatsızlıkları konusunda tam bir ters etki yaratıyor.

Zeytinyağı: Zeytinyağı kanser riskini azaltıyor. Günde 25 ml. zeytinyağı alanların idrarlarında, hücrelere zarar veren ";8oxodG"; adlı maddenin seviyesinin azaldığını ortaya çıkardı. Zeytinyağı kanserin yanı sıra iyi kolesterol (HDL) oranın artmasını sağlayarak kalbi koruyor, 1 çorba kaşığı zeytin yağında 120 kalori bulunuyor. Bu nedenle günde 6 çorba kaşığını geçmeyin.

Çay: Siyah veya yeşil olsun, çayın her türü kanser riskinin azaltılmasında etkili bir rol oynuyor. Çay, kadınlarda rahim kanserine yakalanma riskini yüzde 50 azaltıyor. Göğüs kanseri içinse bu oran yüzde 60'a kadar çıkıyor.  Çay ayrıca Alzheimer ve kalp krizine karşı vücudu koruyor. (Hürriyet)

Tepeden tırnağa kışa hazırlık bakımı

yazildi.

Yaz aylarının bittiği, sonbahar aylarının sürdüğü ve kış soğuğunun da kapıda olduğu bugünlerden cildinizin etkilenmemesi imkansız! Tam bir geçiş dönemi yaşadığımız böyle bir dönemde tepeden tırnağa özel bir bakım yapmakta fayda var.

Medical Park Bahçelievler Hastanesi Cilt Hastalıkları Uzmanı Dr. Neslihan Dolar, cildine özen gösterenler için bakım reçetesi yazdı…

En hassas bariyer cildimiz

Sıvı ve ısı dengesini sağlayan, salgı yapan, duysal ve immünolojik pek çok işlevi olan cildimiz, aynı zamanda iç ortam dengesi ile dış çevrenin potansiyel zararları arasında bir bariyer oluşturarak yaşamsal bir rol oynamaktadır. Dolayısıyla çevrede oluşan değişiklikler ilk ve doğrudan cildimizi etkiler. Şüphesiz bu çok sayıda işlevlerin dışında cilt, yumuşak, parlak, temiz ve pürüzsüz görünümü ile estetik açıdan da büyük önem taşır.

Mevsim geçişleri yıpratır

Özellikle mevsim geçişlerinde cildin yeni hava koşullarına ayak uydurması için bazı önlemlerin alınmasında fayda vardır. Yazın güneşin ve nemin etkisiyle yıpranan hasar gören cildimiz sonbaharın gelmesiyle özellikle rüzgâr ve ani ısı değişikliklerinden olumsuz yönde etkilenir.

Güneş yaşlandırır

Özellikle son zamanlarda ozon tabakasının da incelmesi ile birlikte güneşin bazı zararlı ışınları yeryüzüne daha kolay ulaşmakta ve ciltte basit bir lekeden deri kanserine kadar pek çok olumsuzluklara neden olmaktadır. Güneş ışığından etkilenen kişilerde öncelikle deri kalınlaşması olur ve derinin doğal korumasını artırmak için derinin rengini veren hücreler daha fazla renk maddesi salgılarlar (bronzlaşma). Uzun süre güneşe maruz kalan deride zaman içerisinde incelme, elastikiyetin bozulması (kırışıklık), kuruluk, lekelenmeler, kılcal damarların belirginleşmesi, fotoyaşlanma görülür ve en önemlisi deri kanserinin oluşma riski artar.

Lekelenmemesi için nemlendirin

Güneşin kuruttuğu cildin nemlendirilmesi çok önemlidir. Özelikle bronzlaşma ile birlikte cildin tekrar kendini yenilemesi sürecinde cildin üst ölü tabakaları kepek kepek dökülür. Bu süreçte uygun bir nemlendirme yapılmazsa ciltte homojen olmayan renk farklılıkları ve lekeler ortaya çıkar. Yalnız dikkat etmek gereken husus cildinizi nemlendirirken yağlandırmayın. Cilt tipine uygun temizleyiciler ve nemlendiriciler kullanılmadığı zaman gözenekler tıkanıp siyah nokta, komedon ve akne oluşumu kaçınılmazdır.

Kalınlaşan cilde peeling gerek

Yaz sonrası güneşin ve nemin etkisiyle kalınlaşan, lekelenen, kırışan ciltleri sadece sonbahar ve kış aylarında uygulanan kimyasal peeling ile tedavi etmek mümkündür. Kimyasal peeling yani soyma işlemi deri yaşlanmasının önlenmesi ve tedavisi amacıyla kullanılan etkin ve güvenilir bir yöntemdir. Bu amaçla doğal meyve asitlerinden üretilen çeşitli ajanlar deri tipine, ciltteki leke, kırışıklık veya akne izlerinin derinliğine göre çeşitli konsantrasyonlarda kullanılır. Dermatolog tarafından uygulanan bu yöntemle ince kırışıklıklar, kuruluk, leke ve akne izleri tedavi edilir. En az senede bir defa tüm ciltlerde uygulanabilecek olan bu yöntemle yaz sonrası kalınlaşan derinin üst tabakası ölü hücrelerden arındırılır. Böylece derinin mat ve soluk görünümü giderilir daha parlak gözenekleri sıkılaşmış taze bir cilt oluşturulur.

Genç bir cilt için mezolifting

Kimyasal peeling yöntemiyle derinin üst tabakaları tedavi edilirken mezolifting yöntemiyle de derinin alt tabakaları tedavi edilir. Mezolift yöntemiyle yaz boyunca güneş nem ve sıcaktan etkilenmiş cildinizi gençleştirirken kış mevsimine de yepyeni sağlıklı bir görünümle adım atabilirsiniz. Mezolift; stres, hava kirliliği, güneşin zararlı ışınları ve geçen yılların ciltteki olumsuz etkilerini ortadan kaldırmayı amaçlayan bir tedavi yöntemidir. Sigara ve alkol kullanımından da zarar gören cildin yeniden yapılanmasını sağlar. Cildin kaybettiği nem, vitamin, aminoasit ve mineral desteği deri altına ufak iğneler yardımıyla enjekte edilir. Yüz, boyun, dekolte ve özellikle el bölgesinde oluşan kırışıklıkları ve yaşlanma etkilerini geriletir.

Boynunuzu ve ellerinizi unutmayın

El ve dekolte bölgesinin bakımı da, en az yüz bakımı da önemlidir. Özellikle yazın güneşe korumasız maruziyet; ellerde ve dekolte bölgesinde istenmeyen lekelenmelere, kollagen ve elastin liflerde harabiyete bağlı olarak da gevşeme ve sarkmalara neden olur. Ayrıca deri altı yağ dokusunun azalmasıyla, incelme ve kırışıklıkların derinleşmesiyle damarlanmanın belirginleşmesine yol açar. El dersinde oluşan gevşeme, sarkma ve kırışıklıklar, mezolifting uygulamaları ile tedavi edilebilir. Eldeki lekeler yeni başlamış ve çok derinleşmemişse, özel renk açıcı kremlerle ve peeling yöntemleri ile düzeltilebilir. Daha ileri vakalarda çeşitli lazer tedavileri uygulanabilir. Bazı durumlarda kriyoterapi (soğuk azot ile dondurma) iyi bir seçenek oluşturur.

Kuruyan saçlar mezoterapi ile canlanır

Güzelliğin tamamlayıcısı olan saçlar da en az cildimiz kadar yaz mevsiminden güneş, deniz ve klorlu sulardan etkilenir. Yaz sonu özellikle saçlarda cansızlaşma kuruma, kırılma meydana gelir. Kurulukla birlikte saç dökülmesi de sonbaharla birlikte artan problemlerdendir. Böyle bir durumda saç mezoterapisi kuruluk ve dökülmenin önlenmesinde iyi bir seçenektir. Saç mezoterapisi saç dökülmesini durdurmak, var olan saçın kalitesini artırmak ve yeni saç çıkışlarını aktif hale getirmek için belli periyotlarla saçlı deriye uygulanan bir tedavi şeklidir.

Saçlar da vitamin ister

Saç mezoterapisi sayesinde; saç ve saçlı derinin ihtiyaç duyduğu vitamin, mineral, aminoasit ve destek maddeleri, nemlendirici ajanlar ve kıl köklerini uyarıcı maddeler direkt saçlı deriye ve saç köklerine uygulanır. Bu yöntemin diğer klasik ilaç tedavilerine göre üstünlüğü; yan etki riski olmaksızın ve ağızdan ilaç takviyesine gerek kalmadan sorunlu bölgenin direk tedavisi ile etkili sonuçlar alınmasıdır.

Kaliteli Sperm ve Yumurta İçin...

yazildi.

Ateşli bir hastalık mı geçirdiniz? Ağır idmanlar mı yapıyorsunuz? İçki ve sigara gibi zararlı alışkanlıklarınız mı var? Hamam ve saunayı çok mu seviyorsunuz? Zayıflamak için diyet mi uyguluyorsunuz? Tüp bebek tedavisi öncesi bunları bırakmalısınız.

Çiftlerin, çocuk sahibi olmaya karar verdikleri andan itibaren kaliteli sperm ve yumurtaya sahip olabilmeleri için yapılması gerekenleri anlatan Avrupa Tüp Bebek ve Kadın Sağlığı Merkezi Doktorlarından Op. Dr. Serhat Partalcı; doğal yolla çocuk sahibi olamayan ve tüp bebek yaptırmak isteyen çiftlere tavsiyelerde bulunuyor.

Erkeklere Tavsiyeler

Erkeklerin tüp bebek tedavisi öncesi 39 C'yi aşan ateşli bir hastalık geçirdilerse mutlaka doktorlarını uyarmaları gerektiğini belirten Op. Dr. Serhat Partalcı, ateşli hastalıkların erkek üreme hücresi olan spermlerin kalitesini olumsuz yönde etkilediğini ve tedavi şansını azalttığını vurguluyor. Op. Dr. Serhat Partalcı, ağır idmanların yapılmamasını, son üç ayda günde sadece 4 km. koşu yapılmasını, sigara içki ve gibi zararlı alışkanlıkları terk edilmesini, kullanılan ilaçların nedenlerini doktorunuzla paylaşarak öneri almanızı tavsiye ediyor.

Kadınlara Tavsiyeler

Kadınlara ise karın bölgelerine yönelik ağır egzersizlerden kaçınmalarını, zayıflamak için diyet programı uygulamamalarını tavsiye eden Op. Dr. Serhat Partalcı, günde ikinden fazla kafeinli içecek içmemelerini, sigara ve içki gibi alışkanlıkların gebelik şansını azaltmanın yanı sıra düşük riski oluşturduğunu belirtiyor.

Tüp Bebek Öncesi Cinsel İlişki

Avrupa Tüp Bebek ve Kadın Sağlığı Merkezi Doktorlarından Op. Dr. Serhat Partalcı, tedavi sırasında uygulamanın olacağı tarihin çiftlere belirtileceğini, bu tarihten üç gün içinde kesinlikle ilişkide bulunulmaması gerektiğinin, 7 gün içinde haftada bir kez cinsel ilişkinin sperm ve yumurta kalitesini arttırdığının altını çiziyor. Uygulama sonrası ise on gün cinsel ilişkide bulunulmamasını öneriyor. Bunun yanı sıra son 3 ay içinde erkek üreme hücrelerinin kalitesini olumsuz etkileyen hamam ve saunadan kaçınılması gerektiğinin altını çiziyor.

Genetik şifrenize uygun diyet alır mıydınız?

yazildi.

Eski diyet yöntemlerini unutun! Çünkü artık genetik şifrenizi çözerek beklenenden 2,5 kat daha hızlı ve kolay kilo vermeniz mümkün.

Muhtemelen başınıza gelmiştir. Arkadaşınızın yaptığı diyet onda mükemmel sonuçlar yaratırken sizde aynı etkiyi göstermez. Aynı diyeti yapmanıza rağmen o kilolarını kaybeder sizinkilerse yerli yerindedir. Bunun nedeni; ne arkadaşınızın size diyet listesini yanlış vermesi, ne de kendinize bile söylemeye korktuğunuz gizli çikolata kaçamaklarınız. Nedeni genleriniz! Çünkü kişiden kişiye farklılık gösteren genler nedeniyle, yediğimiz yiyeceklerden aldığımız fayda ve zararlar da değişiklik gösteriyor.

Genlerin zayıflama ve diyetle ne gibi bir ilişkisi var?
Kilo verme çabalarının sonuçsuz kalması veya kalıcı olmamasının en önemli nedeni karbonhidrat, yağ ve proteinlerle genlerimizin birbirlerinden etkilendiğini unutarak diyet önerilerinin verilmesi. Çünkü belirli bir miktar yenilen bir besinden alınan besin öğeleri, bazı bireyler için risk oluştururken, bazı bireyler için aynı miktar besin yararlı etki sağlayabilir. Bu önemli metabolik olay bireyin sadece genetik farklılığından kaynaklanır. Çünkü genetik yapımız farklı. Eğer aynı olsaydı benzer çevre koşullarında aynı diyeti uygulayan herkesin kilo verimindeki yanıtı aynı olurdu.

Siz nasıl bir yöntem uyguluyorsunuz?
Fark Etmeden Diyet ile beslenme önerilerini bireylerin genlerine ve bireysel özelliklerine göre planlanıyorum. Çünkü daha önce de değindiğimiz gibi genlerin etkisi çok büyük. Daha açıkça söylemek gerekirse bir bireyin sağlığını destekleyen, zayıflamaya yönelik diyet programı başka bir kişide şişmanlık ve metabolik sendroma yol açarak yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilir. Bu nedenle kilo vermek isteyen bir kişi genetik şifresini bilme hakkına sahip.

Peki ama genetik şifremizi nasıl öğreneceğiz?
Türkiye'de sadece Elab Laboratuar'da Uz. Dr. Aytaç Keskineğe kontrolünde yapılan Weight Management Genetic Test ile bunu öğrenmek mümkün. Bu testle bireyin genetik farklılıkları bulunur ve her bir kişinin yiyeceği besin ve besinden alacağı besin öğesi dediğimiz karbonhidrat, yağ ve proteinin günlük beslenmeyle alınması gereken miktarını açık bir şekilde gösterebilir.

Hamileler aşırı kilo almamak için bu diyeti uygulayabilirler mi?
Elbette. Bu test ile kilo vermek için karbonhidrat, yağ veya proteine duyarlılığımızı bulabilecek ve kilo veriminde ona dikkat edebileceksek tam tersi kilo almak isteyen hem sağlıklı hem de hamilelikte doğru kilo almak için de bu testin yardımıyla sağlıklı diyetin sınırlarını belirleyebileceğiz. Ayrıca hamilelik sonrası alınan aşırı kiloların verilmesinde de % 100 işe yarayan bir yöntem bu.

Bu yöntem çocuklara da uygulanabilir mi? Çocuklarda nasıl işler?
Çocukluk çağı şişmanlığının tedavisinde de çok yarar sağlar. Büyüme ve gelişme döneminde ne kadar protein, yağ ve karbonhidratı vererek, aynı zamanda çocuğun gelişimini de hızlandırarak, besinsel eksiklik yaratmadan kilo verdirmeye yol gösterecek beslenme planının temelini bize söyleyebilir.

Uzman Diyetisyen
Selahattin Dönmez

Hangi masaj hangi soruna iyi geliyor?

yazildi.

Masaj, cildi güzelleştiriyor, gençleştiriyor, ışıltı katıyor. Ancak en önemlisi sağlığınıza sihirli bir dokunuş sunuyor.

Peki hangi masaj neye iyi geliyor, nasıl seçim yapmalısınız? İşte rehberiniz…

Kendimizi fiziksel ve ruhsal olarak iyi hissetmemizde masajın faydası çok. Araştırmalar da bunu kanıtlıyor. 40’dan fazla terapinin olduğu spa’larda 30 dakikadan 90 dakikaya kadar farklı masaj türü var. Sağlık sorunlarınızı kökten çözmüyor belki ama fiziksel ve duygusal olarak fark yarattığı da kesin. Bu eğlenceli terapi, gergin ve stresten sıkışmış bedenleri açıyor, uykuyu düzenliyor, vücut postürünü düzeltiyor, hazmı ve nefes alışını rahatlatıyor, cilde ışıltı katıyor, depresyon ve anksiyateye iyi geliyor. Haydi şimdi can alıcı soruyu soralım; hangi uygulamayı/masajı seçmeli? Masajdan olumlu bir sonuç alabilmek asıl noktalara ulaşmakla olur. Biz çoğunluğun yakındığı problemleri çözmeye yardımcı olacak en iyi masaj çeşitlerini veriyoruz.

PROBLEM...
BEL TUTULMASI

ÇÖZÜM: HOLİSTİK, MASAJ DERİN DOKU MASAJI, ROLFING VE SHIATSU
Yanlış duruş bozukluğu ya da egzersiz yoksunu iseniz bu problemi yaşamanız doğal. İyi bir holistik ya da derin doku masajı bu soruna büyük fark yaratabilir. Eğer belinizi incittiyseniz öncelikle bir osteopat uzmanına görünmelisiniz. Rolfing, vücudu, kasları ve dokuları yönlendirerek bir uyuma sokmayı hedefliyor. Kaslar ve dokular masaj sonrası gerçek uzunluk ve esnekliğine kavuşuyor. Diğer bir seçeneğiniz de shiatsu olabilir. Parmaklar ve avuçiçi kullanılarak, meridyen olarak adlandırılan bölgede baskı uygulanarak vücudu çalıştırmayı amaçlıyor. Vücuda enerji yüklüyor. Spesifik parmak baskıları, belinizdeki baskıyı ve stresi azaltarak sinir sistemini sakinleştiriyor. Terapi üzerinizde özel giysilerle yapılıyor.

PROBLEM...
BACAKDA ŞİŞME VE AĞRI

ÇÖZÜM: Sporcu masajı , holistik masaj ya da manuel limpatic drenaj
Sporcu masajı, en üst performansı sağlaması için özellikle koşucularda sakatlanmayı önlemek, kas gerilimini ve bacaklardaki şişliği azaltıp rahatlatmak amacıyla yapılan bir masaj. Ancak bu tip masaj, eğer jimnastik ya da jogging yapıyorsanız, performans sırasında yaşanabilecek incinmeleri önlemeye ve tedavi etmeye yardımcı olabilir. Alternatif olarak; bacaklarınızda çok ağrı, ağırlık, şişlik (genellikle hamilelikte görülür) ya da ödem problemi varsa, holistik masaj ya da manuel limpatik drenaj (MLD) çözümünüz olabilir. Limpatik sistem vücudun bağışıklık sisteminin bir parçası ve besinleri hücrelere taşıyor, kullanılmayanları elimine ediyor, onları atmaya yardımcı oluyor. MLD, sıvı sirkülasyonuna teşvik ediyor ve hücre yenilenmesini sağlıyor.

PROBLEM...
BAŞ AĞRISI VE UYKU SORUNU

ÇÖZÜM: Yüz MASAJI VE YÜZ REFLEKSOLOJİSİ
Uyku problemleri çok karışıktır. Çoğunlukla anksiyete, sırt ve boyun problemleri, duygusal travma ve kronik ağrıdan kaynaklanır. Fakat bu sorunu yaşayanlar günlük rutinlerine masajı dahil ettikten sonra daha iyi hissettiklerini söylerler. Yüz refleksolojisi, başlangıç için en iyi seçimdir. Çünkü, uyku problemlerine ve baş ağrısına neden olan enerji bloklanmasını elimine eden, merkezi sinir sistemi vasıtasıyla spesifik organlara direkt uyarı gönderen 500’den fazla nörolojik yüz noktasını çalıştırıyor. Alternatif olarak basic yüz masajı yi sonuç veren bir diğer masaj türüdür. Yüzünüzde ve kafatasınızdan baskıyı uzaklaştırıp konsantre olmanızı kolaylaştırıyor. Terapistinizden size birkaç anahtar noktayı göstermesini isteyebilir, bu noktalara evde kendiniz de masaj uygulayabilirsiniz. Kasların uyarılması, kan sirkülasyonunu artırmaya yarıyor ve bu da beyne daha fazla oksijen gitmesi demektir. Ki bu da daha rahat bir uyku sağlıyor ve baş ağrısını geçiriyor. Ancak yüz masajında dikkat etmeniz gereken en önemli nokta, bunun vücut masajının bir parçası olmasıdır, güzellik bakımı değil. Yüz masajı; omuz, dekolte ve boynu da kapsıyor.

Masaj, gergin ve sresten sıkışmış bedenleri açıyor, uykuyu düzenliyor, vücut postürünü düzeltiyor, hazmı ve nefes alışı rahatlatıyor, cilde ışıltı katıyor, depresyon ve anksiyeteye iyi geliyor.

PROBLEM...
STRES VE TRAVMA

ÇÖZÜM: KAFATASI VE SAKRUM TERAPİSİ YA DA HOLİSTİK MASAJ
Düzenli masaj (ideali ayda iki), 21. yüzyıl yaşamının zorlayıcı ve stres dolu yüküne karşı mükemmel bir ilaç. Holistik masaj, İsveç masaj teknikleriyle kombine edilmiş enerji çalışmaları ve derin doku masajı muhteşem. Eğer daha yumuşak bir masaj tercih ediyorsanız kafatası ve sakrumu içine alan bir terapi daha iyi bir seçenek olacaktır. Bu masaj, terapistin ellerini bedeninizin belli bölgelerinde, düzenli masaj hareketleriyle vurma ve yoğurma hareketini içeriyor. Çalışma temeli; tüm fiziksel sağlığımızı etkileyen fonksiyonların derinine inmektir. Hassas eller yardımıyla gönderilen uyarılar dokuları harekete geçiriyor. Eğer yoğun stres altındaysanız ya da travma geçiriyorsanız vücudunuz bloke olur, hatta ağrır. Terapist, masaj boyunca ellerinin sesine kulak veriyor, sıkışan enerjiyi serbest bırakmak için harekete geçiyor. Vücutta sıkışan enerji boşaldığında vücut da rahatlıyor. Böylelikle fiziksel ve duygusal dengeyi ayarlıyor.

Hepimiz masajdan hızlı geri dönüş almak isteriz ancak her şey gibi o da zaman alır. Masajı hayatınızın bir parçası yapın.

İYİ MASAJIN ALTIN KURALLARI
Buradakiler ana kurallardır. Masaj sonrası gelişimi takip edin ve nasıl bir geri dönüş aldığınıza dikkat edin. Maksimum sonuç almak için ayda iki kez gitmeye çalışın. Masajın efektif olması ve vücut mekanizmasını yeniden düzenine sokması zaman alır. Masajı hayatınıza düzenli olarak sokarsanız vücudunuz da size karşılık verecektir.

- Hiç masaj yaptırmadıysanız, arkadaşlarınızdan tavsiye alın. İlk izlenim önemlidir. Herhangi bir masaj merkezine telefon açtığınızda sorularınıza seri yanıtlar veren, iyi izlenim bırakan kişi sizi doğru yönlendirecektir. Eğer tatmin olmadıysanız muhtemelen masaj deneyiminden de efektif dönüş alamazsınız.

- İlk uygulamada kısa süren bir deneyim size hoşlanıp hoşlanmayacağınızı anlama şansı verir. Terapist size hem öncesinde hem de sonrasında su önerecektir. Bu mutlaka olması gereken bir şeydir. Masaj boyunca pek çok toksin atılır. Eğer sonrasında yeterli miktarda su almazsanız baş ağrısı baş gösterebilir.

- Genel sağlığınızla ilgili soruların olduğu bir form doldurmalısınız. Bu soruları ve formu es geçmeyin ve ciddiye alın. Her masaj herkese uymaz. Yapılmaması gereken durumlar olabilir.

- Eğer kendinizi rahat hissetmezseniz masajı sonlandırabilirsiniz. Terapistinize uygulama sırasında durmasını söyleyebilirsiniz. Bu tamamen size kalmış. Sessizliğe ve gerçekten rahatlamaya ihtiyacınız var. Öte yandan uygulama sırasında rahatsız olduğunuz herhangi bir şeyi terapistinize söylemeniz önemlidir çünkü onlar masaj sırasında vücut dilinizi okuyup ancak ona göre şifa sunabilirler. Sizin vereceğiniz ipuçları da bu nedenle büyük önem taşır.

GÜZİDE YÜLEK
Seninle Dergisi

En Hızlı Doktor Sitesi

yazildi.


Doktorların hastalara birinci elden ulaşma mekanı: Cevapsepeti.com.

Sorununuza çare bulmak mı istiyorsunuz, ne olduğuna karar veremediğiniz bir hastalığınız mı var? Hastalığınızın kararı çoktan verildi de sizin içinize sinmeyen bir şeyler mi var? Girin Cevapsepeti.com’a uzmanlar emrinize amade.

Doktorlara sorular sorun, anında yanıtlasınlar. Sorunlarınıza uzman görüşüyle çözüm sağlansın. Hasta olmaktan korkmayın. Yanlış bilgi edinmekten korkun.

Hastalığınız ne olursa olsun, hastane kalabalığında hastalığınız hakkında bilgilenmeniz çok mümkün değil maalesef. Sorun Cevapsepeti.com’a, anlatsınlar.

Doktorlarının hepsi kendi alanlarında uzman. Size hizmet için bekliyorlar. Hastalığınızın uzmanını seçin ve arkanıza yaslanın. İşte bu kadar basit. Tek yapmanız gereken aklınıza takılan neyse onu sormak, gerisini cevapsepeti.com uzmanlarına bırakmak.

Cevapsepeti.com size en doğru ve hızlı bilgiyi sağlamakla görevli. Bilginin doğruluğu uzmanların güvencesi. Hızında ise iddialılar. Bir yere soru sorup cevap beklemekten farkını siz de hissedeceksiniz.
Kendinizi farklı ve özel hissetmenin yolu Cevapsepeti.com.

Anında ve uzmanından yanıtlar için Cevapsepeti.com.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

Menisküsler de hastalanır!

yazildi.

Gençlerde spor yapmaya, ev hanımlarında yoğun ev işlerine, yaşlılıkta ise doku eskimesine bağlı olarak gelişebilen menüsküs yırtıkları hareket kabiliyetini ciddi ölçüde sınırlarken, tedavi edilmediği takdirde ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor. 

Memorial Antalya Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Turan Aydın, menüsküs ve tedavisi hakkında bilgi verdi.

Menisküs, diz ekleminde bulunan kıkırdak bir yapıdır. Eklemde temas yüzeyini artırırken, ağırlıktan oluşan kuvvetlerin eklem yüzeyine dengeli dağılımını şok emici özelliğiyle sağlar. Menisküs benzeri yapılar çene eklemi, köprücük kemiğinin kürek kemiğiyle yaptığı eklemlerde de bulunmaktadır.

Sporcular İçin İç Menisküsler Çok Önemli!

Özellikle iç menisküs sporcular açısından çok önemlidir. Çapraz bağı yırtılmış dizlerde sağlam iç menisküs dizin stabilitesini sağlar ve öne kaçışı engeller. Çapraz bağ yırtılmasıyla birlikte iç menisküs yırtığı da dizin instabilitesinde aşırı bir artma olur. Menisküs yırtıklarında şok emici özelliği ortadan kalkacağından yüklenmenin yoğunlaşacağı temas yüzlerinde kıkırdakta dejenerasyon ( yaşlanma ) başlar.

Menisküs Kendini Hissettirir…

Menisküslerde meydana gelebilecek patolojiler üç grupta incelenebilir:

- Sıklıkla dış menisküste görülen doğuştan anomaliler (diskoid menisküs)
- Sporcularda meydana gelen travmatik menisküs yırtılmaları
- Yaşla birlikte gelişen menisküs dejenerasyonu (yaşlanması)

Doğuştan menisküs anomalilerinde en temel bulgu yeni doğan çocukların dizlerinden ses gelmesidir. Ebeveynler bunu fark edebilir. Böyle bir durumda mutlaka dış menisküs anomalisinden şüphelenilmeli ve araştırma yapılmalıdır. Dış menisküste sık görülen doğuştan anomali (diskoid menisküs) hiçbir travmatik neden yokken menisküs yırtığı belirtileri de verebilir.

Sporcularda meydana gelen travmatik menisküs yırtılmaları, kişinin ani yön değiştirmesi, ani durması sırasında ortaya çıkabilir. Çoğunlukla uzunlamasına olan bu yırtıklar, yer değiştirerek dizin kilitlenmesine neden olur. Ayrıca diz de ağrı ve şişlikte oluşur. Menisküs yırtıklarında görülen  emniyetsizlik hissi  hastalar tarafından “dizin bağının çözülmesi” şeklinde ifade edilir.

Yaşlanmayla birlikte menisküslerde de değişiklikler olmaktadır. Yavaş yavaş içindeki suyunu kaybederek kolay yırtılabilirler. Öte yandan dizlerini kullanarak çalışan bazı meslek gruplarında ( madenciler, din adamları ) menisküslerin dejenerasyonu ( yaşlanması ) daha erken yaşlarda görülebilir.

Menisküs Yırtıklarına Karşı Koruyucu Yaşam Tarzı

Hastanın menüsküsündeki yırtık belirti vermiyor ve hastayı rahatsız etmiyorsa, bu yırtıklara “sessiz yırtıklar” denir. Başka bir nedenle yapılan dizin MRG tetkiklerinde bulunurlar. Belirti verinceye kadar izlenme önerilir. Yırtılan menisküsler kendiliğinden veya eksersizle iyileşmemektedir.  Eğer oluşan yırtıklardan dolayı hastada mekanik semptomlar varsa ( kilitlenme, boşalma gibi ) bu durumda artroskopi adını verdiğimiz kansız ve kapalı yöntemle yırtılan menisküs kısmi olarak temizlenmeli, bütünü korunmalıdır. Yırtık dikilmeye uygun ise dikilmelidir. Tedavide temel ilke menisküsün korunmasıdır.  Menisektomi uygulanan hasta 2 ila 3 hafta sonra normal hayatına dönebilmekteyken, menisküs dikildiyse yaklaşık  6 hafta içinde iyileşme gerçekleşmektedir. Her iki durumda da rehabilitasyon dönemi sona erdiğinde, hasta operasyonlardan önce yaptığı aktiviteleri sürdürebilmektedir. Spor yaparken menisküs yırtılmasından kaçınmak ve  günlük yaşamda menisküsleri koruyucu yaşam tarzını benimsemek, menisküs yırtığı varsa erken tanı ve tedavisinin sağlanmasını önemsemek çok önemlidir.

65 Yaş Üstü Hastalar Tedavi Olmazsa…

Menisküs yırtığı olan yaşlı hastalar, “Tedavi olmazsam ne olur?” sorusunu sık sormaktadırlar. Dejeneratif karekterde olan bu yırtıklar eğer eklem aralığının daraldığı eklem artrozu ile birlikteyse dokunulmamalıdır. Ancak eklem aralığının normal olduğu dizlerde mekanik belirti varsa artroskopik kısmi menisektomi yapılmalıdır. Bu tip yırtıkların tedavisinin geciktirilmesi veya ihmali (3 ayı geçen) yırtığın altındaki kıkırdakta harabiyete neden olarak; eklemin yaşlanmasını hızlandırır.