Utangaçlığı yenmenin yolları

31 Temmuz 2012 yazildi.

Utangaçlığı yenmenin yollarıAraştırmalara göre, her geçen yıl özellikle kadınlar daha çok utangaçlık problemi yaşıyor. Tanımadığınız ya da yeni tanıştığınız insanlara karşı utangaç mısınız? Bu soruya cevabınız "Evet" ise, telaşa gerek yok. Çünkü siz tamamen normal birisiniz.

Yüzünüz mü kızarıyor?

Eğer yeni iş ortamında, ayağa kalkıp kendinizi tanıtmanız istendiğinde, yüzünüz kızarıyor, sesiniz titriyorsa, kalabalık önünde konuşmanızı gerektirecek durumlardan uzak durmaya çalışıyorsanız, maalesef utangaçsınız. Ancak "herkes konuşkan, girişken olmak zorunda değil" gerçeğini de aklınızdan çıkartmamanız gerekiyor.

Kendinizi kontrol edin Ama utangaçlığınız yüzünden bazı fırsatları kaçırdığınızı düşünüyorsanız, davranışlarınızı kontrol altına almanın zamanı gelmiş demektir. "Daimi Mutluluk" adındaki projesi sayesinde, kadınların birçok problemini çözerek, mutlu bir yaşam sürmesini sağlayan ABD'li psikolog Artest Battler, utangaçlığın çözülemeyecek bir problem olmadığını belirtiyor.

Nedenini araştırmak gerek ABD'de birçok bayan hastasının utangaçlık problemi yaşadığını belirten Battler, "Birlikte bu konuya yoğunlaşarak, her 100 utangaç hastamdan 85′inin bu sorununu çözmeyi başardık. Öncelikle utangaçlığın temelini bulmak gerekiyor. Bunu konuşarak başarıyoruz. Eğer siz de tavsiyelerime uyarsanız, eski utangaçlığınızdan büyük bir bölümünü attığınızı göreceksiniz" dedi. İşte Battler'ın tavsiyeleri:

Gereksiz bazı düşüncelerden kurtulmalısınız Utangaçlıkla iç içe yaşamak zor bir duygudur. Çevredeki insanların gözünde utanılacak duruma, aptal durumuna düşme, onlar tarafından reddedilme ya da yetersiz görülme korkusu, sizi yıldırmasın. Utangaç kadın, daima kötü düşüncelerle kendisini daha zor durumda bırakır. Aşağıdaki düşüncelerden kurtulmaya bakın, çünkü bunlar size uygun değil.

- Eyvah, biraz daha konuşursam, kendimi aptal durumuna düşüreceğim.
- Ya burada bulunan herkes benim için "salak" derse.
- Söyleyecek bir şey bulamazsam ne yapacağım.
- Şu anda konuşursam mutlaka sesim tuhaf çıkacak.
- Ya kendimi kontrol edemez de saçmalarsam…
- Kızaracağım, titreyeceğim…
- Kalbim fena halde çarpmaya başladı, ya aniden kalp krizi geçirirsem…
- Çıldırabilirim.
- Acaba çok tuhaf görünüyor muyum?
- Şu ortamdan bir kaçabilsem.
- Herkes beni izliyor.
- Ne kadar sıkıcı olduğumu mu düşünüyorlar?

Probleminizi bol bol konuşun Psikolog Battler, utangaçlıktan kurtulmanın ilk yolunun utangaçlık hakkında bol bol konuşmaktan geçtiğini belirtiyor. Eşinizle, dostunuzla utangaç olduğunuz konuları bol bol konuşun. Ancak bunların temelde, bu kadar büyütülecek problemler olmadığını unutmadan. Örneğin yeni bir ortamda bulunmak sizi utangaçlığa itiyorsa, korkmayın. Eşinizle veya sevdiklerinizle, yeni ortamlara girmeye gayret edin. Gerçekten isterseniz, utangaçlığı yenmeye başladınız demektir.

Arkadaşınızdan yardım isteyin Eğer kendinizi insanlarla tanışamayacak kadar utangaç hissediyorsanız, daha konuşkan ve sosyal bir arkadaşınızdan bu konuda yardım istemeniz çok akıllıca olacaktır. Arkadaşınızın sizi yeni insanlarla tanıştırmasını sağlamalısınız. Ancak, sizin hakkınızda abartılı şeyler söylemesini değil, tam tersine sizin ifade edemediğiniz bazı önemli ve güzel özelliklerinizi söyleyerek işinizi birazcık kolaylaştırmasını söyleyin. Bunu dostlarınızdan kolaylıkla isteyebileceğinizi unutmayın.

Farkınızı ortaya çıkartın Utangaç kadının ilk etapta karşı cinsin ilgisini çekmesi için biraz farklı olması gerekiyor. Kalabalığın içinde fark edilmenizi sağlayacak bir özelliğinizi öne çıkarın. Yoksa bunu yaratmak, sizin becerinize kalıyor. Farklı olduğunuzu hissettirdiğinizde utangaçlığınızı bir gizem perdesi arkasına bile saklamanız mümkün. Bu ilk bakışta biraz zor gözükebilir ancak siz artık utangaçlık probleminizden kurtulmak istiyorsunuz. Önünüze çıkan hiçbir olay sizi korkutmasın.

Doğru hamleler yapın Kendinizi biriyle sohbet etme ile utangaçlığınız arasında sıkışmış durumda bulduğunuzda, karşınızdaki kişiye hemen bir soru yöneltin. Ancak dikkat edin soru, saçma olmasın. Hiç konuşmadan suratına bakmaktansa, sorduğunuz soru onun konuşmasını sağlayacak, böylece sohbet kesilmemiş olacaktır. Onun verdiği cevabın arkasından aynı soruya siz de kendi cevabınızı vererek, konuşmayı akıllı bir şekilde uzatabilirsiniz. Bunu kolaylıkla başarabilirsiniz. Çünkü bu imkânsız değil.

Cinsel isteksizlik ile biten ilişkiler

yazildi.

Avrupa Cinsel Sağlık Birliği’nin 2003-2010 yılları arasında telefon danışma hatlarını arayan iki bin 500 evli çift üzerinde yaptığı araştırmada, her üç çiftten birinde cinsel isteksizlik olduğunu belirlendi. 

Aynı çalışmanın bir başka sonucuna göre evli çiftlerin yüzde 20’si yılda 10 defadan daha az seks yapıyor. Burada söz konusu olan yatak odalarını ayırmış çiftler değil.

Evlilik seksi bitiriyor mu?

Bu mutsuzluğunun kaynağı partnerlerin birbiri tarafından umursanmaması veya önemsenmemesinden kaynaklanıyor. Cinsellik evliliklerin çok önemli bir parçası. İyi olduğunda çifti fiziksel tatminin çok ötesinde duygusal ve ruhsal olarak bağlıyor. Çiftin arasında derin bir ortaklık kuruluyor. Seks sona erdiğinde, çiftlerde dokunma, öpüşme ve diğer fiziksel yakınlaşmalar da son buluyor. Eşler birbirlerinden duygusal olarak da uzaklaşıyor. Genellikle eşlerden biri sorunu geçici bir durum gibi algılıyor. ‘Çok stresli, çok çalışıyor’ gibi bahaneler buluyor ama bir süre sonra öyle olmadığını görünce huzursuzluk duymaya başlıyor. Evlilik mekanik bir hal alıyor. Arkadaşlık bitiyor. Öfke duygularıyla birlikte duygusal boşanma süreci geliyor.

İsteksizlik tek taraflı mı?

Partnerlerden biri karşı tarafı reddettiğinde, öncelikle çekiciliklerini kaybettiklerini veya aldatıldıklarını düşünüyor. Özgüvenlerini kaybediyorlar. Karşı tarafa hislerini anlattıklarında genellikle, ‘Seks manyağı oldun, benle çalışsaydın ne kadar yorulduğumu anlardın’ gibi cevaplarla karşılaşıyorlar. Bir süre sonra da talep etmekten bıkıyorlar.  Çünkü hep talep eden kişi kendisi olduğu için gururu kırılıyor. Hatta kendini sürekli cinselliği isteyen histerik biri gibi hissetmeye başlıyor. Bunun üzerine artık o da cinselliği istemez hale geliyor.

Cinsel isteksizliğinin çözümü yok mu?

Cinsel isteksizlikler ortadan kaldırmak için yapmanız gereken seks hayatınıza biraz renk katmaktan fazlası değil. Cinsellikte, eğlenceden sakınmayın. Yatakta şakalar yapın, yeni şeyler deneyin. Parterinize seks yapmıyoruz artık diye söylenmek yerine ona iyi davranın.

Seksi olayım derken...

yazildi.

Seksi olayım derken...Ayak problemleri kadınlarda erkeklere göre 4 kat daha fazla görülüyor, bunun en önemli nedeni ise topuklu ayakkabılar.

Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde görevli spor hekimi Şefika Kızıltoprak, ayak problemlerinin kadınlarda erkeklere göre 4 kat daha fazla görüldüğünü belirterek, bunun en önemli nedeninin topuklu ayakkabılar olduğunu söyledi.

Kızıltoprak, yüksek topuklu ayakkabı kullanımının, ayak başparmağı, ayak bileği ve dizde kireçlenmeler başta olmak üzere bel ve sırt kaslarında ağrıya neden olduğunu belirtti.

Daha uzun boylu, stil sahibi ya da daha profesyonel görünmek için bazı kadınların topuklu ayakkabı giymeyi tercih ettiğini belirten Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde görevli spor hekimi Şefika Kızıltoprak, bu durumun kadınlarda ciddi sağlık sorunlarına hatta ameliyatlara neden olduğunu söyledi. 5 santimetreden fazla topuğun yüksek topuklu ayakkabı olarak kabul edildiğini belirten Kızıltoprak, "Topuklu ayakkabı kullanımı vücudun dengesini ve yürüme mekanizmasını bozuyor. Sadece insanların çok azı ayak problemleri ile birlikte doğarlar.

Yaşanan sağlık sorunları ayağınıza nasıl baktığınız ve ihmalkarlıklarınızla ilgilidir. Kadınlar bu problemlere özellikle daha eğilimlidirler. Her türlü ayak problemi erkeklere oranla 4 kat daha fazla görülür. Bunların çoğu yüksek topuklu ve ortapedik olmayan ayakkabı seçimi ile ilgilidir. Ayrıca kadınlarda yapılan ayak ve ayak bileği ameliyatlarının büyük bir çoğunluğu topuklu ayakkabı kullanımına bağlıdır" dedi.

Topuklu ayakkabı kullanımının ayak başparmağında ağırlığın ve basıncın artmasına neden olduğunu belirten spor hekimi Şefika Kızıltoprak, bu durumun başparmağın yanında eklem ve yumuşak doku çıkıntılarının oluşmasına ve kireçlenmeye neden olduğunu belirtti. Yürürken vücut kaslarının rahat bir şekilde esnemesi gerektiğini dile getiren Kızıltoprak, "Topuklu ayakkabı ile kasların esneyebilme kapasiteleri azalıyor. Yüksek topuklular, uyluk kaslarının çalışmasını zorlaştırır, etki uyluktan diz eklemine kadar iletilerek diz eklemi ve bağları üzerine ekstra yük bindirir. Çıplak ayak yürüme ile kıyaslandığında, yüksek topuklar, diz eklemi içinde yüzde 25’in üzerinde daha fazla basınç artışı oluşturur. Uzun dönemde bu basınç artışı, dizde kireçlenmeye neden olur" diye konuştu.

Yüksek topuklu ayakkabı ile yürürken vücudun ağırlığının öne doğru arttığına da dikkat çeken Kızıltoprak, "Ortapedik olmayan bu ayakkabı kullanımı sadece ayak ve bacağa değil bel ve sırtta da sorunlara neden oluyor. Bel ve sırt kaslarında ağrı ve spazmlarla başlayan rahatsızlıklar görülebilir" dedi.

Zayıflamak için 8 dakika yeterli!

yazildi.

Dört hafta boyunca her sabah kendinize sadece 8 dakika ayırarak ideal kilonuza kavuşabilirsiniz. Yeter ki kilo verebileceğinize inanın ve kendinize güvenin.

Jorge Cruise, Amerika'da milyonlarca insanın hiç kaçırmadan izlediği televizyon programı 'Sabahları 8 Dakika' nın yaratıcısı... Fakat Cruise kendini iyi bir vücuda sahip olmaya adamış 'bay vücut'lardan biri değil... Her sabah 8 dakikalık bir egzersiz ve doğru beslenme programıyla sadece 4 haftada forma girmeyi öneren bir uzman... Fazla kilolu olmaktan utanmanın ne demek olduğunu biliyorum çünkü yaşadım' diyen Jorge Cruise küçüklüğünden beri sağlıklısız bir hayat sürmüş: "Enerjim yoktu, her gün baş ağrıları çekiyordum ve ciddi astım rahatsızlığım vardı."

Haftalarca mide ağrısı çeken, bol bol su ve bitki çayları içen, yemek yiyemeyen ve hızla kilo kaybetmeye başlayan Jorge Cruise, ağrısı artıp acilen hastaneye kaldırıldığında apandisitinin patladığını öğrenmiş. Bu olaydan sonra yeme alışkanlıklarını kökten değiştirmiş. "Fazla süt ürünü ve kırmızı et yemeyi bıraktım, işlenmiş gıdalardan tam tahıllara ve sebzelere geçiş yaptım, bol su içmeye, soya ürünleri yemeye başladım. Bir gün baş ağrılarımın ve astımımın kesildiğini fark ettim. Kendimi sağlıklı ve enerjik hissediyordum" diyen Cruise, şimdi insanların sağlıklı olmalarına ve bunu korumalarına yardım etmek istiyor. Jorge Cruise yaşamını başka insanlara en iyi ve en verimli kilo verme bilgilerini öğretmeye adamış.

Nasıl Uygulanır?
28 günde kilo vermek ve ideal kiloya ulaşmak için mucizeler vaad eden 'Sabahları 8 Dakika' programı üç temel kurala dayanıyor:
1- Sabahları 8 dakika uygulamasından önce yapacağınız günlük 'Uyanma konuşması'yla kendi iç motivasyonunuzu yaratacaksınız. Bu size yeni yaşam biçiminizi sevme konusunda kendinizi motive etmeniz için gerekli olan heyecanı sağlayacak. Bu konuşma sırasında kilo verme hedeflerinizi saptayın, bu kilolardan kurtulmak için yeni ikna yolları keşfedin. Kendinizi olumsuz düşünen birinden olumlu düşünen biri haline dönüştürün.
2- Nefes alma şeklinizi değiştirerek gizli bir enerji kaynağı yaratın, hareketlerinizi değiştirmek için gözünüzde canlandırma gücünden yararlanın. Sahip olduğunuzu bilmediğiniz zamanı ortaya çıkarın, bir saniye içinde ruh halinizi düzeltin, özgüveninizi ortaya çıkarın.
3- Ayrıca sabahları yapacağınız uyanma konuşmasına ek olarak programın bir başka öğesi de 'Günlük'. Bu bölümde; kaydettiğiniz ilerlemeyi, yaptığınız atılımları ve yaşamınızda sizi mutlu kılan şeyleri yazmak yeterli.

Yağ Yiyin, Forma Girin!
Takip etmesi son derece kolay olan 'yağ yiyin forma girin' beslenme programı kişide yemekten yoksun bırakılma duygusu uyandırmıyor. Bu programda, hemen her diyette söylendiği gibi, sadece omega yağlarını yemek zorunda değilsiniz. Yemeklerinizde her türlü yağı, hatta tereyağı gibi doymuş yağları bile kullanabilirsiniz. Ayrıca mısır yağı veya hoşlandığınız diğer yağları da kullanabilirsiniz. Sadece bunları az miktarda kullanmaya dikkat edin.

Sevgiliniz yok diye üzülmeyin

yazildi.

Sevgiliniz yok diye üzülmeyi bir kenara bırakın ve bekarlığın inanılmaz hafifliğini yaşayın.Yalnızlıktan sıkılıyor ve sevgiliniz yok diye üzülüyorsanız tüm bunları bir kenara bırakın ve bekarlığın keyfini çıkartın.

Arkadaşlarınız eşleri ve sevgilileri ile mutluluk tabloları çiziyor, her yere beraber gidiyor ve siz kendinizi onların yanında çok yalnız hissediyorsunuz. Sevdiğiniz kişiden ayrılalı çok uzun zaman oldu ve artık hayatınızda birisinin olması gerektiğini düşünüyorsunuz. Sabahları onunla uyanmak, beraber televizyon izlemek...

İşte size bu düşüncelerden uzaklaşıp yalnızlığınızın değerini anlamanız ve kendinizi daha  iyi hissetmeniz için öneriler

Uzun zamandır yalnızsınız. İstediğiniz zaman istediğiniz yere hesap vermeden, sorun yaşamadan gidiyorsunuz. Eğer hayatınıza birisi girerse bu özgürlüğünüz elinizden alınacak. Kız - kıza buluşmalarınız bir süre sonra hayatınızdaki kişinin gözüne batmaya başlayacak ve siz ya arkadaşlarınızdan ya da sevgilinizden uzaklaşmak zorunda kalacaksınız.

Sevgiliniz varsa sabah uyandığınızda yanınızda bir çift göz sizi izliyor olacak. Saçınız dağılmış, gözleriniz şiş ve hatta ağzınız kokuyor olabilir.  Bu durumu sevgilinizin görmesi size kendinizi nasıl hissettirir?

Bekarlık dönemi boyunca çok yakın erkek arkadaşlar edindiniz. Onların yanında içip dağıttınız, kollarında ağladınız, yanında bornozunuzla gezdiniz, hatta belki sarılıp uyudunuz. Aranızda asla seks gibi birbirinizi çeken duygular oluşmadı. Ama hayatınıza birisi girdiği an erkek dostlarınızla aranıza mesafe koymanız gerekecek.

Sarımsak ve soğan yemeyi çok seviyorsunuz. Mümkün olsa her öğün bol soğanlı lahmacun, mis gibi kayseri mantısı yiyeceksiniz. Ama hayatınıza biri girdiği zaman bu lüksünüzden mahrum kalmak zorunda olacaksınız. Öpüştüğünüz adama kokmak istemezsiniz değil mi?

Kafaya takacaksınız. İş stresi yetmiyormuş gibi birde 'beni neden aramadı, acaba o kızla aralarında ne var, benim hakkımda ne düşünüyor, beni seviyor mu?' gibi fikirlerle zihninizi meşgul edecek ve mutsuz olacaksınız.

Harcamalarınız artacak. Buluşacağınız yerlere gidebilmek için ekstra masraf yapacaksınız, sürekli buluşup vakit geçireceğiniz için ayakkabıya verebileceğiniz parayı bu buluşmalarda harcayacaksınız.

Hayatınıza farklı insanlar katmak durumunda olacaksınız. Sevgilinizin çevresiyle tanışacak, onlarla arkadaş olmak zorunda kalacaksınız. Gülümsemek, konuşmak, evinizde ağırlamak, ikramlamak... Ve sevgiliniz gittiği an onlarda gidecek...

Sevgilinizin çamaşırlarını yıkamak ve ütülemek, yemek yapmak, kahvaltı hazırlamak sizin görevleriniz olacak.

kafanıza göre tatil planları yapamayacaksınız ve hatta kız arkadaşlarınızla düşündüğünüz Mikanos tatilini iptal etmek zorunda kalacaksınız.

Özel günlerin telaşına kapılacaksınız. Bayramlara bile önem vermeyen siz, doğum günleri, yıl dönümleri, başarıların kutlanması gibi durumlara kapılacak ve ihmal edilirse hüsrana uğrayacaksınız. Tabi bunların ekstra masraflarını söylememize gerek yok.

En mutlu olduğunuz, içinizin en huzurlu olduğu anda sevgilinizin gerginliği sizin moralinizi bozacak. Durup dururken bir stres içine gireceksiniz.

Sevgiliniz yoksa sürekli aramak ve hesap vermek zorunda olduğunuz birisi yoktur. En güzeli kimse size küsmeyecek sizde bunun rahatlığıyla bulunduğunuz ortamın tadını çıkaracaksınız.

Küçük küçük flörtlerle hayatınızı renklendirip, erkeklerin ilgisiyle gönlünüzü hoş tutabilirsiniz..

 Pembe dizileri ağlaya ağlaya izleyebilirsiniz. Bunun için kimseye açıklama yapmak zorunda kalmazsınız.

İç çamaşırlarınızı, kirli kıyafetlerinizi, çoraplarınızı saklamanıza gerek yok. Her şeyinizi evin herhangi bir köşesinde çıkartabilirsiniz.

Kimseye hesap vermeden dilediğinizce alışveriş yapabilirsiniz.

Kaynak: HT Hayat

Geleneksel kına gecesi nasıl yapılır?

yazildi.

Gelinin eline kına yakılırken “Gelin elini açmıyor…” denir ve bunun üzerine erkek tarafı gelinin avucuna küçük bir altın koyar.

Geleneksel kına gecesi düğünden bir gün önce kız evinde yapılır. Bizim önerimiz düğünden iki veya üç gün önce yapmanız!
 
Gelin ve damadın yakın akrabaları ve arkadaşları kına gecesine katılır. Kınanın yakılacağı gün kız evine düğünün başladığı anlamına gelen bayrak asılır. Geline yakılacak kına oğlan evi tarafından alınır. Çoğu zaman kız evine bir gece öncesinde çerezlerle birlikte gönderilir. Titizlikle hazırlanan kına tepsisinde çerezler, tatlılar ve kına helvası bulunur. Oğlan evinden gelen misafirler kız evinde karşılanarak ağırlanır. 

Gelin ilk başta yöreye göre değişebilen tuvalet veya şık bir elbise giyer, daha sonra kına yakımı başlamadan önce “bindallı “ denilen kadifeden ve işlemeli, ayak bileklerine kadar uzanan kaftan türünde bir giysi giyer. Gelinin başına kırmızı bir örtü örtülür.

Daha sonra bakır bir taş içerisinde, başından ayrılık geçmemiş, mutlu bir evliliği olan bir kadın tarafından kına karılır. Kınanın içine, bereketin hayatlarında hep olması dileği ile bozuk para konur.

Kına yakılmadan önce gelinin oturması için salonun ortasına birer sandalye konur. Erkek tarafının getirdiği kına, etrafı mumlarla süslü bir tepsi içine hazırlanır. Bayan misafirlerin ellerine birer mum verilir. Önce elinde kına tepsisiyle genç bir hanım arkasından gelin onun arkasından da ellerinde mumlar olan genç kızlar türkü söyleyerek boş sandalyelerin etrafında dönerler. Daha sonra gelin sandalyeye oturur. Bu arada içli kına türküleri söylenir. Amaç gelini ağlatmaktır. Kına gecesinde gelin kız mutlaka ağlar. Eğer ağlamazsa benden söylemesi ayıplanır, “amma da hevesliymiş evlenmeye” şeklinde dedikodulara maruz kalır!
Gelinin eline kına yakılırken “Gelin elini açmıyor…” denir ve bunun üzerine erkek tarafı gelinin avucuna küçük bir altın koyar. Duyduğuma göre ev anahtarı veya araba anahtarı da verilebiliyormuş; bilginize...

Avucunu açan gelinin avuçlarına kına yakılır, ellerine tülbent bağlanıp eldivenler geçirilir. Kına yakıldıktan sonra gelinin başındaki kırmızı örtü açılır ve kına misafirlere dağıtılır. Dağıtım sırasında kına içindeki altın para kime çıkarsa “yakında kısmeti çıkacak gelin adayı bulunmuştur”. Tüm bunlardan sonra türküler söylenmeye devam edilir; eğlence kaldığı yerden geç saatlere kadar devam eder.
 
Hazırlayan: Meltem Öksüm

 

Sezonun öne çıkan 10 makyaj trendi

yazildi.

Sezonun öne çıkan 10 makyaj trendi Bu sezonun trendlerine göre makyaj yapmak istiyorsanız aşağıdaki tavsiyelerimize bir göz atın.

2011 kışında makyaj trendleri sonbaharın gizemli havasını yansıtıyor. Bu sezon damgasını vuracak makyaj trendleri arasında özellikle dikkatimizi çekenler can alıcı kırmızı dudaklar, belirgin kaşlara ve belirgin elmacık kemikleri var. Bu sezonun trendlerine göre makyaj yapmak istiyorsanız aşağıdaki tavisyelerimize bir göz atın.


Dumanlı  gözler
Bu makyajı elde etmek için gözlerinizin etrafına çekeceğiniz siyah bir kalemle işe başlayalabilirsiniz. Daha sonrasında göz kapağınızın dıştan içe doğru yarısına kadar kömür rengi farlardan uygulayın. Bu görünümü daha belirgin hale getirmek için göz kapaklarınızın kömür rengi fardan arta kalan kısımlarına uygulayacağınız parıltılı turuncu veya altın rengi göz farı makyajınızı tamamlayacaktır.

Şarap rengi dudaklar
Koyu şarap rengi dudaklar derin etki yaratır. Bu nedenle eğer bu renk bir ruj uygulayacaksanız makyajınızın geri kalanının  sade olmasına özen gösterin. Uyguladığınız kırmızı rujunuzun ortasına parlatıcı sürdüğünüzde dudaklarınızın daha dolgun görünmesini sağlayabilirsiniz.

Tek renk göz ve dudaklar 
Sade makyaj her zaman sıkıcı olmak zorunda değildir. Daha taze ve çekici bir görünüm için doğal gölgeleri tercih edin. Açık kahverengi göz kalemi onları çok öne çıkarmadan belirginleştirmenize yardımcı olur. Göz makyajınızı tamamlamak için etrafına uygulayacağınız doğal tonlarda krem farlar ile bir bütünlük yakalayabilirsiniz. Makyajınıza son dokunuşu ise şeftali tonlarında uygulayacağınız açık renkli bir ruj ile yapabilirsiniz.

Dramatik kirpikler
Gözlerinizi daha belirgin hale getirmek için rimelinizi birkaç kat uygulamanız yeterli olacaktır. Daha geniş bir göz etkisi bırakmak için, göz kaleminizi çektikten sonra birkaç kat rimeli üst kirpiklerinize uygulayın.

Çiçek renklerinde mat dudaklar
Birbirinden nazik pembe tonları dudaklarınızı daha hassas ve narin gösterecektir. Ortaya doğru artan renk yoğunluğu ile dudaklarınız daha dolgun gözükecektir. Bunun için rujunuzu önce dudağınızın ortasına uygulayın ve bir fırça yardımı ile ortadan kenarlara dağıtın.

Kızarmış yanaklar
Daha inandırıcı ve doğal yanaklar için, birkaç saat yanaklarınızı asıp oturabilirsiniz ya da basit yöntem olarak krem allıklardan tercih edebilirsiniz. Fuşya tonlarında tercih edeceğiniz allık ile elmacık kemikleriniz daha canlı ve taze bir görünüme sahip olacaktır.

Parlayan şeftali dudaklar
Moda da ten rengi kıyafetlerin yokmuş gibi görünmesine denir. Fakat konu dudaklara geldiğinde biraz renk vermek en iyisi. Eğer abartısız doğal bir görünüm istiyorsanız, şeftali tonlarında kullanacağınız rujunuzu hafif bir parlatıcı ile tamamlarsanız bu sizi hem doğal hem de canlı bir görünüm kazandıracaktır.

Parlayan elmacık kemikleri
Yüzünüze aşağıdan mum tuttuğunuzu düşünün en çok ön plana çıkacak bölgeniz tabi ki elmacık kemikleriniz olacak. Son senelerde neredeysen tüm defilelerde vurgulanan elmacık kemiği görünümünü yakalamak için ten renginize en uygun şeftali tonlarından birini seçmeniz yeterli olacaktır. Fakat olayı çok abartıp korkunç bir ifadeye sahip olmamaya dikkat edin.

Parlak gözkapakları
Parlayan dudaklardan daha seksi olan tabi ki parlayan ve göz kamaştıran dudaklardır. Sepya tonlarında uygulayacağınız far ile duygusal bir görünüm yakalayabilirsiniz. Bu etkiyi artırmak için farınızın üzerine vazelin sürebilirsiniz.

Belirgin kaşlar
Belirgin kaşlar her zaman tüm dikkati gözlerinize çekmenizi sağlar. Kaşlarınızı bir kalemle belirginleştirin ve kaşlarınızın alt ve üst kısımlarına pudranızdan uygulayarak daha şekilli bir belirginlik kazandırın.

Kaynak: HT Hayat

Gülüşünüz karakterinizi yansıtıyor mu?

yazildi.

Bembeyaz dişlerle etrafa sağlıklı ve dikkat çekici gülücükler yaymak herkesin hayalidir.

Bu hayali gerçekleştirmenin tek yolu da kendinden emin bir gülümsemeden geçiyor. Peki, yüzünüzün en dikkat çekici unsurlarından olan dişleriniz karakterinizi gerçekten yansıtıyor mu? Diş Hekimi ve Protez Uzmanı Çağdaş Kışlaoğlu, kişiliğinizi kolaylıkla dışarıya yansıtabileceğiniz gülüş tasarımı hakkında merak edilenleri anlattı…

Karakter Analizine Göre Gülüş Tasarımı
Gülüş tasarımında en önemli nokta estetik gülüşü yakalamak ve yapılan değerlendirmeler sonucunda kişiye uygun olan tasarım alternatiflerini sunmaktır. İlk randevu doktorun hastayla konuştuğu ve dış görünüşüyle ilgili beklentilerini dinlediği bir seans niteliğindedir. Hastanın psikolojik durumu ve karakteri belirlenir. Özellikle konuşturulan hastanın diş-çene-yüz ilişkisi değerlendirilir. Diş Hekimi Çağdaş Kışlaoğlu, bu randevuda ağız içi ve yüz fotoğraflarıyla dudağın rahat konumdayken ve gülümseme halindeki fotoğraflarının alındığını, dişlerin renk kaydıyla birlikte tüm diş ve çene röntgeni alınarak analizin sonlandırıldığını belirtti.
Çekici Bir Gülümseme İçin Ön Dişler Uzatılıyor
Bu kategoride ön dişler yan dişlere göre fark edilebilir derecede uzundur. Aslında genç bireylerde durum zaten böyledir ama ön keserler ilk süren dişler olduğundan zamanla yıpranır ve boyları kısalır, bu da yaşlı bir görünüme neden olur. Çekici bir gülümsemeye sahip olabilmeniz için ön dişler diğerlerine oranla daha uzun olmalıdır. Ön dişlerin bu şekilde dizaynı size genç, dinamik ve çekici bir gülümseme kazandıracaktır. Bu kategori genç yaştaki bireyler için uygundur.
Olgun Bir Görünüm İçin Entelektüel Gülüş Tasarımı
Bu modelde dişler yatay düz bir çizgi üzerine sıralanmıştır. Entelektüel gülümseme yüze olgun ve bilgili bir ifade verir ve yüzün alt kısmını daha çok vurgular. Genç yaşlarda dişler ilk sürdüğünde uzunlukları birbirinden farklıdır. Orta yaşlarda ise dişler eşit boydadır. Estetik diş hekimliği sayesinde bu dezavantajı avantaj haline getirebilir ve olgun, entelektüel bir gülümsemeye sahip olabilirsiniz.

Sempatik Görünmek İsteyenlere Sportif Tasarım
Bu model entelektüel ve çekici gülüş tasarımı arasındadır. Orta kesici dişler yan kesicilerden biraz daha uzundur. Bu gülümseme entelektüel gülümseme kadar ciddi, çekici gülüş kadar da genç ve dinamik değildir. Sportif gülümseme tasarımı yüzünüze sıra dışı, içten ve sıcak bir ifade kazandırır.

Gülüş Tasarımı Nasıl Yapılıyor? 
Bilgisayarda Estetik Görüntüleme Tekniği: Diş hekimi tarafından öncelikle yüz ve dişlerin çeşitli açılardan dijital fotoğrafları çekilir. Daha sonra bu fotoğraflar özel olarak yazılmış bir program yardımıyla talep edilen görüntü üzerinde çalışarak çeşitli alternatifler sunar. Bu yöntemin diğerlerine göre en büyük avantajı, hastaya birçok alternatif sunmasıdır.
Direkt Komposit Uygulama: Bu yöntemde dişlere doğrudan plastik bir dolgu maddesi uygulanır ve diş üzerinde bir heykeltıraş gibi çalışılarak yeniden yapılanma sağlanır. Bu geri çıkarılabilir madde ile 1 ya da 2 gün geçiren hasta bu süreçte çevresinin fikrini alarak kesin tasarım için kolaylıkla karar verebilir.
Geçici Kaplamalar: Kaplamalar hazırlanırken, gerçek dişlere yakın bir biçimde renklendirilmiş ve normal fonksiyonlarını yerine getirebilecek şekilde üretilen geçici kaplamalar dişlerin üstüne takılır. Yeni dişler son halini almadan önce bir prova niteliğinde olduğu için geçici kaplamaları 3-6 hafta kullanmak önemli bir nokta. Böylece diş hekimi, hastanın ağız yapısına uygun ve rahat hissedeceği şekilde düzenlemeler yaparak yeni dişlere son şeklini kazandırır.

Hamileler de spor yapabilir

yazildi.

Hamileler de spor yapabilirHamilelik ve doğum sonrasında egzersiz yaparken hangi sporları yapmalı, hangilerinden kaçınmalı, nelere dikkat edilmeli?

Gebelikte egzersize başlamadan doktor onayı almak en doğru yoldur. Zıplama, ani hareketler, dövüş sporları ve denge gerektiren egzersiz türlerinden sakınmalısınız. Karnınızın büyümesiyle ağırlık merkeziniz değişecektir. Bu durumda, düşme ve dolayısıyla yaralanma riskinizin eskiden çok daha fazla olduğunu unutmayın.

Son günlerde sıkça tercih edilen bir spor dalı da hamilelere özel pilates...

Uzman eşliğinde yapılması gereken bu program ile daha sağlıklı bir hamilik dönemi geçirmek mümkün. Techno Sports Club’ta açılan Hamile Pilatesi programında, kişiye özel analiz gerçekleştiriliyor, ve uygun eğitim, küçük gruplar halinde birebir çalışma ile veriliyor.

Hamile Pilates programının hedefi, hamilelik sürecinde aşırı kilo alınmasını önlemek, hamilelerin psikolojik olarak kendini çok daha iyi hissetmesini sağlamak, vücudu çok daha rahat bir doğum için hazır duruma getirmek ve hamilelik sonrası toparlanma sürecini kısaltmak.

Egzersizin hamilelik, doğum ve doğum sonrasındaki yararlarını bilimsel araştırmalar ortaya koyuyor.

Düzenli egzersiz annenin duruş bozukluklarının giderilmesine, yorgunluk şikayetlerinin azalmasına ve bel ağrılarının son bulmasına yardımcı oluyor.

Doğum sonrası egzersizlerine ise hamilelikten 6- 8 hafta sonrası başlayabilir, gevşeyen karın kaslarını sıkılaştırıp güçlendirirken, karın, bel ve basende bölgesel incelme sağlayabilirsiniz.

Kaynak: HT Hayat

Sözün bittiği yerde öpmeler başlasın!

23 Temmuz 2012 yazildi.

Sözün bittiği yerde öpmeler başlasın!Kavganın en hararetli yerinde sevgilinizin sizi biranda öptüğünü düşünsenize... Neler hissedersiniz?

Sevdiğinizle sizi yakınlaştıran en güzel durumlardan birisidir öpüşme. Mutluyken, kavga ettikten hemen sonra, özlem dolu bir kavuşmanın ardından öpüşmek her zaman olağandır. Ama artık bu sıradanlığı bozmanız ve öpüşmeyi ilişkinizin her bölümüne katmanız lazım... Emin olun ne siz nede o bu durumdan sıkılmayacaksınız.

Elini alın ve onun gözlerinin içine bakın, yavaşça onu yanağından öpün  ve elini kalbinizin üzerine yerleştirin.

*Üç küçük öpücük... Gözlerinin arasına, burnunun ucuna ve dudaklarına.
*Kulağının hemen altını öpün ve 'seni seviyorum' deyin.
*Saçlarını koklayın ve öpün.
*İşleri üzerine çalışırken hızlı ve samimi bir öpücük.
*Yemek yerken ona vereceğiniz peçeteyi kırmızı bir rujla öpüp öyle verin.
*Size Bir şey anlatırken daha cümlesi bitmeden onu öpün.
*Kırmızı rujunuzla arabasının dikiz aynasına hafif bir öpücük izi bırakın.
*Farklı öpüşme çeşitleri deneyin. 'Öpüşme Sanatı' isimli kitabı temin edebilirsiniz.
*Böylece bütün akşamı öpüşme stillerine çalışarak geçirebilirsiniz.
*Hiç beklemediği bir anda onu öpün.
*Avuç içlerini öpün.
*Güne öpücükle başlayın.
*Gülerken dudağının kenarını öpü.
*Konuşacak bir şey bulamadığınızda suskunluk esnasında öpüşün.
*Sevgilinizle beraber romantik bir film izleyin. Filmdeki karakterler her öpüştüğünde sizde *sevgilinizi öpün. Bu çok eğlenceli olacak.
*Dudağının kenarından hafifçe öpmek tarifi olmayan bir histir. Unutmayın tam dudaklarını değil sadece dudak kenarını.
*Araba kullanırken onu boynundan öpün... Her kırmızı ışıkta dudaklarına öpücük kondurun.
*Bir partideyseniz ve arkadaşlarıyla muhabbet halindeyse yanına gidin ve onu öpün. Dana sonra 'ay yanlış kişiyi öptüm' diyerek yanından uzaklaşın. Sonra geri dönüp ona gerçek bir öpücük verip şaka yaptığını belirtin.
*Ağzınızda şekerleme varken onunla öpüşün. Tadınız damağında kalacak.
*Ağzınıza çilek alın ve yarısını kendi dudaklarınızdan ona yedirin.
*Yeni uyandınız ve onunda uyanık olduğunu fark ettiniz. Onu öpün ve iyi bir gün dileyin.
*Aromalı ve tatlı bir ruj sürün. Sonra sevgilinizi öpüp 'tadım nasıl?' diye sorun.

Kaynak: HT Hayat
 

"Boyut" sorununa kesin çözüm

yazildi.

Erkeklerin cinsel hayatta en sık karşılaştıkları sorun, cinsel fonksiyon bozuklukları... 

Kimi zaman fonkiyon bozukluklarının dışında erkeklik ve güç simgesi olarak görülen boyut konusu da cinsel hayatı olumsuz etkiliyor. Ancak sadece 1-1,5 saat içinde bu sorun çözülebiliyor...

Penis büyütme operasyonlarının genellikle mantıklı ve olumlu sonuç alınabilen operasyonlar olduğunu söyleyen Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı Prof. Erol Kışlaoğlu, kişinin kendi yağları ile uygulanan penis kalınlaştırma işlemi için genel anestezi ve hastanede yatmak gerekmediğini vurguladı. Prof. Kışlaoğlu’nun 10 yıllık tecrübeyle uyguladığı yöntemin uygulaması, ortalama 1-1,5 saat sürüyor ve hasta aynı gün evine dönebiliyor.

Sonuçlar Genellikle Olumlu

Uzmanlar, dünyada yaklaşık 155 milyon erkeğin cinsel fonksiyon bozukluğu sorunu yaşadığını söylüyor. Bu konuda kadınların eşlerine destek olmaları gerektiğini belirten uzmanlar, eşleri anlayışlı erkeklerin, sorunu çözme konusunda tedaviye daha yatkın olduğu konusunda da hemfikir… Sorunların gizlenip, görmezden gelinmesinin ise kimi zaman evlilikleri bitirme noktasına getirdiği uzmanların dikkat çektiği bir başka nokta…
 
Erkekler kimi zaman ise fonksiyon bozukluklarının dışında erkeklik ve güç simgesi olarak gördükleri boyut konusunda estetik operasyona başvurabiliyor. Başvurulan uzmanın gerekli görmesi sonucu, kişinin psikolojik ve fizyolojik şartları da göz önünde tutularak operasyon uygulanabiliyor. Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı Prof. Erol Kışlaoğlu, penis büyütme operasyonlarının genellikle mantıklı ve olumlu sonuç alınabilen operasyonlar olduğunu söyledi.

Kişinin Kendi Yağı Kullanılıyor

“Birçoğunuzun da bildiği gibi penisin kalınlığı daha önemlidir” diyen Prof. Erol Kışlaoğlu, “kişinin kendi yağı ile penis kalınlaştırma” metodunun gün geçtikçe yaygınlaştığını ifade etti.  Prof. Kışlaoğlu, “Son 10 senelik tecrübelerimize dayanarak bu yöntemi tavsiye ediyorum” diye konuştu.

Penis kalınlaştırma operasyonunun gerekliliğine değinen Prof. Erol Kışlaoğlu, şu bilgileri verdi: “Kadınların cinsel organları daha çok dış kısımlarında duyarlıdır  (klitoris ve dış dudaklarda olduğu gibi). İç kısımlar ise o kadar duyarlı değildir.

Regl dönemlerinde kullandıkları tamponlar, kadınları bu yüzden rahatsız etmez. Bu nedenle kalın bir penis, ince ve uzun bir penisten daha etkilidir.”

Prof. Kışlaoğlu’nun belirttiğine göre, 12-18 cm. boyundaki penisler normal uzunlukta kabul edilir.12 cm’den küçükler kısa, 18 cm’den uzunlar ise uzun olarak kabul edilir. Penis uzatmak için yapılan yöntemlerden tatminkâr bir sonuç elde edilmez.
 
Operasyon Sonrasi Hemen Taburcu Ediliyor

Kişinin kendi yağları ile uygulanan penis büyütme işlemi için genel anestezi ve hastanede yatmak gerekmediğini vurgulayan Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı Prof. Erol Kışlaoğlu, lokal anestezinin en güvenli yol olduğunu ifade etti. Operasyon hakkında bilgi veren Prof. Kışlaoğlu, şunları söyledi: “İlk önce müdahale için yağın elde edilmesi ve hazırlanması gerekir. Kilolu insanlarda penis kökü veya pubik bölge dediğimiz bölge genellikle şişman olduğundan penis bunun içine gömülür ve olduğundan daha kısa gözükür. Bu nedenle yağın bu bölgeden alınması penisi daha çok ortaya çıkartacak ve gerçek uzunluğunu gösterecektir. Yağ özel bir yöntemle ve enjektörle herhangi bir kesiye gerek kalmadan alınıp özel olarak enjeksiyona hazır hale getirilip enjekte edilir.”

İşlemin ortalama olarak 1 ilâ 1,5 saat sürdüğünü belirten Prof. Kışlaoğlu, operasyon sonrası kişinin hemen evine dönebileceğini vurguladı. Prof. Erol Kışlaoğlu, daha iyi bir sonuç için 3 ay ara ile 3 defa yağ enjeksiyonunu tekrarlamak gerektiğini de sözlerine ekledi.
Prof. Kışlaoğlu, kendi yağımızla penis kalınlaştırma yönteminde kişinin kendi yağı kullanıldığı için hiçbir yan etkisi olmadığını, 3 ay ara ile 3 enjeksiyondan sonra penis çapının 1 cm kadar kalınlaştığını da bilgi notu olarak aktardı.

Erkekler de estetik çılgını oldu

yazildi.

Kadınların özellikle de son 20 yılda daha güzel olmak için estetik cerrahiden yardım aldıkları bir gerçek. Ancak son yıllarda erkeklerin de estetik ameliyatlara ilgisi bir hayli artmış durumda. Peki erkekler en çok hangi estetik uygulamalara rağbet ediyor?

Günümüzde estetik cerrahi sadece kadınları güzelleştirmeye yaramıyor. Artık erkekler de vücutlarında beğenmedikleri, kusurlu buldukları noktaları değiştirmek için estetik yöntemlerden yararlanıyor.

Acıbadem Bakırköy Hastanesi Estekik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Atilla Arıncı, estetik cerrahinin erkek nüfusu içinde hızla artan popülaritesine örnek olarak dünyada son iki yılda liposuction (yağ emme) uygulanan erkek hasta sayısının yüzde 82 oranında artmasını gösterdi.

Prof. Arıncı, bu artışın nedenini estetik cerrahinin erkekler arasında bu kadar popüler olmasının nedenini, günümüz toplumunda mesleki başarının genç ve dinamik bir görünümle özdeşleşmesi olarak açıklıyor. Prof. Arıncı, “40’lı-50’li yaşlarda alttan gelen genç ekip tarafından rekabete zorlanan bir grup erkek için, kariyerlerine destek verebileceğine inandıkları bir yenilenme sürecinden geçmek hiç de fena bir fikir değil gibi görünmektedir” diyor.

Peki böyle bir yenilenme sürecinden geçmek isteyen erkekler için ne gibi estetik uygulamalar söz konusu olabilir?

Liposuction (Yağ Emme):

Erkek vücudunda yağın depolandığı bölgeler kadınlara göre farklı bir yerleşime sahiptir. Özellikle kilo verilse de yok olmayan, karın ve gövdenin her iki yanındaki yağ kitleleri için ideal çözüm liposuction’dır. Böylelikle kısa bir süre içinde uzun ve yorucu bir spor programından elde edilebilecek sonuçlara ulaşmak mümkündür. Karın bölgesinin yanısıra, yine çoğunlukla erkeklere özgü bir problem olarak karşımıza çıkan, ense ve sırt bölgesindeki yağ birikiminin liposuction yöntemi ile giderilmesi de dinç bir görünüm sağlamaya yönelik sıkça uygulanan estetik girişimlerdendir.

Meme Küçültme:

Erkek vücudunda, memelerde büyüme iki dönemde gözlenir. Bunlardan birincisi çocukluktan gençlik dönemine geçiş sırasında meme dokusunun artışı ile karakterizedir. İkincisi ise daha ileri yaşlarda, vücut kitlesindeki artışa paralel meme yağ dokusunun artışına bağlı olarak gözlenir. Gençlik döneminde gözlenen meme büyümesi, delikanlılık çağındaki erkek çocuğun ruh sağlığı üzerinde olumsuz etki yaratabilmektedir. Yine ileri yaşlarda, kişiyi dinç ve erkeksi bir vücuttan uzaklaştıran bu durum kendine güveni azaltarak, sosyal ve iş yaşantısında çekimserliklere neden olmaktadır. Meme küçültme operasyonlarının birçoğu yağ emme yöntemi ile herhangi bir iz bırakmadan gerçekleştirilebilirken, özellikle gençlik döneminde meme dokusunun artışına bağlı büyümelere yönelik operasyonlar, meme başı etrafından yapılan ve ilerleyen dönemlerde kaybolarak fark edilmez hale gelen küçük kesilerle gerçekleştirilmektedir.

Göğüs ve Baldır Protezleri:

Tamamen erkeğe özgü estetik girişimler arasında yer alan uygulamalardır.
Vücutla uyumlu ve izsiz yöntemlerle yerleştirilebilen özel göğüs protezleri ile aylarca vücut geliştirme salonlarında ter dökmüş gibi bir görüntüye sahip olmak mümkündür. Ayrıca, çok ince bacaklara sahip ve bundan rahatsızlık duyan erkeklere, baldır bölgesine uygulanan protezlerle daha atletik bir görünüm kazandırılabilmektedir.

Burun Estetiği:

Erkek burnu, kadın burnundan estetik ve anatomik olarak belirgin farklılıklar gösterir. Bu nedenle erkeğe yönelik bir burun düzeltme operasyonu, bu farkları göz önünde bulunduran ve uygun teknikleri kullanan bir Estetik Cerrah tarafından yapıldığı takdirde başarılı olacaktır. Örneğin, kadına hoş ve sevimli bir ifade veren hafifçe kalkık bir burun, erkekte kadınsı ve itici durabilir. Ancak bu özellikler göz önünde bulundurularak titizlikle gerçekleştirilmiş bir burun operasyonu, erkek yüzünde oldukça olumlu sonuçlar yaratabilecektir.

Yüz Gençleştirme:

Yaşla birlikte yüzün yağ dağılımı değişmektedir. Avurt bölgesindeki yağlarda belirgin bir erime gözlemlenirken, çene altı ve boyun bölgesinde yağ ve deri fazlalığı belirgin bir hale gelir. İşte değişen bu dengeyi yerine koyabilmek için fazlalık olan bölgelerdeki yağ ve deriyi çeşitli yöntemlerle toparlamak, eriyerek yaşlı bir görünüme neden olan yağları ise yine vücuttaki depolardan yenilemek yoluyla yüzde gençleşme sağlamak mümkündür. Bunun yanısıra göz ve ağız çevresi kırışıklıkları ile göz kapaklarındaki düşme ve torbalanmalar, yaş henüz çok ilerlemeden yapılacak basit müdahalelerle düzeltilerek erkek estetiğinde yüz güldürücü sonuçlar elde edilebilmektedir.
 

Siz de "Mobbingzede" misiniz?

yazildi.

İşyerinde hayatınız kabusa mı döndü? Sürekli fırça atan bir müdürünüz mü var? Her sabah “Bugün başıma ne gelecek, acaba istifa etsem mi?” diyorsanız dikkat! Siz de bir ‘mobbing’zede olabilirsiniz…

Özel Avusturya Sen Jorj Hastanesi Uzman Psikolog Sinem G.Şahin konu ile ilgili önemli bilgiler verdi.

Mobbing Nedir?

Bir kişiyi işten attırmak ya da kişiyi bezdirip istifa etmesini sağlamak amacıyla sistematik olarak yapılan psikolojik taciz mobbing olarak adlandırılıyor. Genelde yaş, ırk, cinsiyet ayırımı gözetmeden yapılan kötü davranışları, tacizleri ve alayları içeriyor. Cinsiyet ayırımı mobbing nedenlerinden biri olarak görülmese de istatistiklere bakıldığında buna en çok maruz kalanların kadınlar olduğu ve maalesef ki kadının kendi hemcinsi tarafından hedef seçilme oranının bir erkeğin kadını hedef seçme oranından fazla olduğu gözleniyor.

Araştırmalar her iş yerindeki on kişiden neredeyse üçünün mobbingzede olabileceğini gösteriyor. Bu durum, mutsuz çalışanın iş yerindeki verimini düşürerek ve sürekli çalışan değişimine yol açarak hem iş yerinin kazancını çok olumsuz yönde etkiliyor hem de kişileri psikolojik ve fizyolojik sağlığından ediyor.

Peki Mobbing Süreci Nasıl İşler?

Kişiler arasında ya da grupla kişi arasında herhangi bir konu üzerinden anlaşmazlık ya da bir çatışma ile başlar. Bu ilk süreçte henüz mobbing değildir. Ama ardından psikolojik saldırılar gelir, işte o zaman mobbing başlamıştır. Sonrasında yönetim devreye girer ve çalışanın kendini suçlu hissedip doğru ifade edememesi yada yönetimin farkındalığının olmaması yüzünden mobbingzede uyumsuz, zor yada ruhsal sorunları olan bir çalışan  olarak lanse edilir. Sonunda da işten çıkarılır veya kendisi dayanamayıp istifa eder. Ama süreç bunla da bitmez; bu olayın yarattığı stres bozukluğu devam eder ve kişide psikolojik ve fizyolojik bir yığın hastalıklar gözükmeye başlar. Ayrıca kişinin başka bir iş bulması da eski iş yerindeki kötü referansı sonucu riske girer.

Mobbingzede Olup Olmadığımızı Nasıl Anlarız?

Eğer iş ortamınızda sosyal ilişkilerinize bir blokaj konmuşsa; kimse sizinle konuşmuyor ve varlığınız reddediliyorsa, aynı zamanda arkanızdan konuşulup alay ediliyorsanız, yaptığınız iş mantıklı gerekçelere dayatılmadan sürekli olarak eleştiriliyor ve bu eleştiriler artık özgüveninizi zedeleyici bir boyuta ulaşıyorsa, özellikle yapmanız gereken, verimli olduğunuz iş dışında işlere yığılıyorsanız ve bu artık sizi hem psikolojik hem fiziksel olarak zorlamaya başladıysa durup düşünmenizde ve hatta bir uzmana başvurmanızda yarar var.

Her  İşyerinde Olabilecek Çatışmayla Mobbing Arasındaki Farkı İyi Ayırt Etmek Lazım
Kurum içerisinde oluşan her çatışmayı, her anlaşmazlığı, bireylerin birbirine yaptığı her eleştiriyi mobbing olarak değerlendiremeyiz. Farklı karakter ve düşüncelere sahip insanların bir arada iş yaptığı ortamda bu tür durumlar olasıdır. Bunun mobbing olduğunun sinyalini bize amacı, planlılığı ve sürekliliği gösterir. Eğer amaç o işin verimliliğini arttırmak ya da işle alakalı karşı görüşlerden kaynaklanan anlaşmazlığı vurgulamak adına girilen bir çatışma değil de kişinin işten uzaklaşmasını sağlamaksa, bu amaç doğrultusunda sistematik bir şekilde kişiye karşı onu ezici planlar yapılıyorsa ve kişi buna tesadüfen bir kere değil bir çok kere maruz kalıyorsa bu mobbingtir.

Hangi Kurumlarda Daha Sık Rastlanır?

Mobbing aslında tüm sektörlerde görülebilen bir durum. Özellikle ülkemizdeki gibi işsizliğin yoğun olduğu ve bu yüzden çalışanın değer kaybettiği durumlarda daha da artıyor. İş yerlerindeki bazı faktörler mobbingin ortaya çıkma olasılığını arttırabiliyor. Eğer iş ortamı çok fazla stresli ya da çok fazla monoton ise, kişiler bu stresi birbirine aktarabiliyor ve ya monotonluğu atmak için birini kendine hedef seçip onu yıldırmaya çalışırken eğlenebiliyor. Yönetim kadrosunda ve yapısında birden bire beklenmedik değişimler olduğunda da iç çatışmalar mobbingle sonuçlanabiliyor. Ya da idari kadrodakilerin iletişim becerileri zayıf, liderlik yetenekleri  kötü ise aynı şekilde mobbinge zemin hazırlanabiliyor. Araştırmalara bakıldığında özel sektörde yüzde 30, kamu sektöründe yüzde 40 oranında mobbing olduğu ve bunun özellikle eğitim ve sağlık alanında toplandığı görülüyor.

Mobbingzedelerin Genel Özellikleri

Mobbingzedelerin karakterlerine yönelik bir genelleme yapılamasa da işlerine bakış açılarında benzerlikler görülmüştür. Hemen hemen hepsi işini mükemmel yapmaya çalışan, iş yerine bağlı, yaratıcı ve çoğunlukla yetenekleri mobbing uygulayan kişiden daha üstün görüldüğü için hedef seçilen kişilerdir. Bu kişiler iş yerine bağlılıklarından veya başka bir yerde iş bulamayacağını düşündüğünden, özgüven eksikliğinden veya bu olanların suçunu kendisinde aramasından dolayı mobbinge katlanma eğilimindedirler.

Mobbing Uygulayanların Yapısı

Dr. Leymann, mobbing uygulayanların özdeğerleriyle ilgili sorunları olduğunu vurguluyor. Özdeğer sorununun yarattığı kendine güvensizliği, aşağılık kompleksini ve kıskançlığı saklamak için giriştiği çabalar ise kişide aşırı kontrolcü, alıngan, kavgacı ve iktidar hastası bir imaj yaratıyor. Bu kişilerin duygularını kabul ve ifade etmekte zorlanan kişiler oldukları görülüyor.

Mobbing Psikolojimizi Nasıl Etkiler?

Mobbingin çalışana etkisi, iş yerindeki mutsuzluktan çok daha öteye gitmektedir. Kişilerde özgüven zedelenmeleri ve öz değer kaybıyla başlayan süreç, içe kapanmaya ve ağır depresyonlara kadar varabilmektedir. Müdahale edilmemiş ve süreci ilerlemiş mobbing vakalarında travma sonrası stres bozukluğu, uyku bozuklukları, yeme bozuklukları görülebilmekte, kişilerde fizyolojik rahatsızlık olarak beliren ( özellikle mide ve ciltte) ama kökeni psikolojik olan çeşitli psikosomatik rahatsızlıklar oluşabilmektedir. Maalesef en uç noktada sonu intihara kadar varabilen mobbing durumları vardır. Dr. Leymann bir çalışmasında İsveç’te intiharların yüzde 15’inin mobbing kaynaklı olduğunu ortaya koymuştur.

Nasıl Önlenir?

Mobbingi önlemenin ilk basamağı onunla ilgili farkındalıktan geçiyor. Mobbinge maruz kalan kişinin öncelikle onu olağan iş yeri çatışmalarından ayırıp bunun taciz boyutuna varan bir durum olduğunu fark etmesi gerekiyor. Sonrasında bu durumun kendisinden tamamen bağımsız olduğunu, psikolojik bir kavram olarak tanımlandığını ve başkalarının da başına gelebildiğini anlaması ve suçu kendinde aramayı bırakarak harekete geçmesi gerekmektedir. İlk eylem bunu uygulayan kişilere sözel ve davranışsal tacizlerine son vermelerini direk belirtmektir. Bu konuyla ilgili kendisine tanıklık edebilecek bir iş arkadaşı olması ona yarar sağlayacaktır. Verilen gereksiz işlerin ve oluşan olayların yazılı bir dokümanda olması bunu üst makamlara bildirirken elinde delil oluşturması açısından önemlidir. İşyerinde gerekli yerlere (insan kaynakları yada üst yönetim gibi) başvurma konusunda geç kalınmaması mobbingin yaratacağı tahribatın azamiye indirilmesi açısından önemlidir. Bu zorlu bir süreç olduğundan psikolojik destek almak yararlı olacaktır.

Bireysel çabaların ötesinde, ülkemizde artık bu kavram daha dikkate alınarak kurumsal düzenlemeler yapılmalı,iş yerlerinde mobbing tanımlanmalı, işveren ve çalışan bu konuda bilinçlendirilip net yaptırımlar oluşturulmalıdır.

Güzelliğin yanlış bilinenleri

yazildi.

Gerek bu konularda artan televizyon programları, gerekse yaygın internet kullanımı sayesinde neredeyse hepimiz cilt bakımı konusunda uzman olduk ve söyleyecek çok fikrimiz var. İşte böyle düşündüğümüz sürece hataya düşmemize sebep olacak güzellik mitleri…

İşte güzellik konusunda yanlış bildiğimiz mitler ve doğruları:

“Hemoroit kremi göz şişliğini dindirir”

Tam tersi göz etrafında Preparation H kullanımı kuru ve kızarık cilde sebep olur. Kendi kullanım alanında hüküm sürmeye devam etmesi en iyisi.

“Cilt gözenekleri açılır ve kapanır”

Gözenek bir kapı ya da pencere değildir, açılıp kapanmazlar. Ama ölü bir cilt gibi bir şey gözeneği tıkarsa, genişleme yaratabilir. Bu yüzden de cilt temizliği ve ölü derilerden arınmak çok önemlidir.

“Salatalık göz şişkinliklerine iyi gelir”

Salatalığın kendisi şişkinliği dindirmez. Ama salatalıklar dolapta olmadıkları zamanlarda da uzun süre serinliklerini muhafaza edebilen sebzelerdir ve işte o soğukluk şişliklere iyi gelen esas nedendir; gözlerimizin etrafındaki damarların daralmasına sebep olur.

“Sabun cilt için kötüdür”

Sabunlar kül suyu ve hayvan yağı içerirken bu mit doğruydu. Ama bugün sabunlar daha az sert ve içlerinde nemlendiriciler de var.

“Her gece yüzünüze vazelin sürmek kırışıklıkları önler”

Petrol kırışıklıkların daha az görünmesine sebep olabilir ama yaşlanmayı önleyemez.

“Alkolsüz daha iyidir”

Her alkol kurumaya sebep olmaz. Yağlı alkoller de vardır ve yağlı yumuşatıcı demektir ve yumuşatıcı da daha yumuşak bir cilt.
 

Burçlara göre bebeklerin özellikleri

yazildi.

Astrologlar, bebeklerin karakteristik özelliklerinin doğdukları tarihlere göre değişiklik gösterdiğini belirtiyor. Peki hangi burcun bebeğinin nasıl davrandığını ve özelliklerinin ne olduğunu biliyor musunuz?

Koç burcu bebeğinin özellikleri

Diğer bebeklere göre acelecidir. Çabuk konuşup, çabuk yürürler. İnatçı kişiliğini küçüklüğünden itibaren gösterir. Sevgi gösterilerini çok sever. Cömert olduğundan paylaşmakta zorluk çekmez. Kitaplara düşkündür. Hayal gücü kuvvetlidir, sert, pratik ve idealisttir. Ona bütün şefkatinizi ve sevginizi verin, asi karakteriyle baş etmenin tek yolu onu sevgiye boğmaktır.

Boğa burcu bebeğinin özellikleri

İnatçı bir bebek olmasına rağmen onu yetiştirmek zevklidir. Genelde güçlü ve sağlıklıdır. Çabuk kırılıp gücenmez, saldırganlık yapmaz. Kendi kendine oynamayı sever, üzerine varırsanız kavgacı olur, size karşı çıkabilir. Makul açıklamalar yapılmasını bekler. Müziğe karşı yeteneklidir. Okul hayatında başarılı ve düzenlidir. Ev işlerine de yardımcı olur.

İkizler burcu bebeğinin özellikleri

Çok hareketlidir. Yürümeyi ve konuşmayı çabuk öğrenir. Emeklemeye başladığında anne ve babası yorgun düşer. Özgürlüğünün kısıtlanmasından hoşlanmaz. Zekidir, hafızası kuvvetlidir. El becerisi isteyen işlere yatkındır. Taklit yeteneği vardır. Çabuk öğrenir, aynı iş üzerinde devam isteği yoktur. Küçük yaşta yabancı dil eğitimi alması iyi olur.

Yengeç burcu bebeğinin özellikleri

Huyu sıkça değişen bu bebek yemeyi, içmeyi, değişik tatlar almayı, değişik renkler görmeyi sever. Çekingendir ama kucaklanmayı ve sevilmeyi ister. Kendi kendine saatlerce oynar. Ama yalnız kalmamaya ihtiyacı vardır; çünkü pek çok şeyden korkar. Sözel derslerde başarılıdır. Tutumludur, verilen harçlığı biriktirir.

Aslan burcu bebeğinin özellikleri

Kendi kendine bırakıldığında neşeli ve keyifli; bırakılmadığı takdirde ise öfkeli, saldırgan olur. Kendisiyle ilgilenilmesi hoşuna gider, hatta bazen kendini bir kral zannedip etrafında uşak gibi dolanılmasını ister. Çabuk öğrenir, zekidir. Sempatik ve sevimliliğiyle insanların ilgisini hemen çeker. Para konusunda cömerttir. Verdiğiniz emirleri genelde reddeder.

Başak burcu bebeğinin özellikleri

Huzurlu ve sakin bir bebektir ama acelecidir de. Yabancıların yanında ağırbaşlı ve sakindir. Aile içinde ise fişek gibidir. Söyleneni yapar, problem çıkarmaz. Okulda başarılıdır. Arkadaş canlısı ve güvenilirdir. Sanatsal çalışmalar küçük yaşlarda onu çeker. Araştırmayı sever. Kendisine gösterilen ilgiden şımarmaz.

Terazi burcu bebeğinin özellikleri

İyi kalpli ve adildir. Kararsızdır, yanlış karar vermekten korkar. Huzur ve sessizlik ister. Çok sevimli olması, genelde şımartılmasını sağlar. Şımarık olduğu içinde okulda ve arkadaşlarının yanında denge kurmakta zorlanabilir. Zeki ve mantıklıdır. Tartışmayı sever. Temiz ve düzenlidir. Sanat yeteneği vardır.

Akrep burcu bebeğinin özellikleri

Savaşmayı sever. İstediği olmadığı zaman çabuk öfkelenir. Ona patronun kim olduğunu şefkatle şımartmadan göstermek gerek. Sevdiklerine ve arkadaşlarına bağlıdır. Hoşlanmadığı insanlara ise soğuk davranır. Çok kolay kavrayan zekâsı vardır. Mesleği ne olursa olsun başarılı olur. Enerjisini sarf etmesi için ona ortam hazırlayın. Azarlamalar ve bazı şakalar onda olumsuz etki yapabilir.

Yay burcu bebeğinin özellikleri

Neşeli, sevecen ve arkadaş canlısıdır. Yalnızlığa dayanamaz. Dürüsttür. Rahat hareket etmeyi ve bağımsız olmayı sever. Çok meraklıdır, her şeyi bilmek ister. Kendisine güven duyulduğunda yanıltmaz, her işin üstesinden gelir. Onurlandırılmayı çok sever.

Oğlak burcu bebeğinin özellikleri

İnatçı, azimli ve ısrarlı yapısı ile bıktırabilir. İstediğini mutlaka elde eder. Kendisine bir düzen oluşturmaya oyuncaklarından başlar ve o düzeni bozmaz. Dışarıda gezmek yerine evde vakit geçirmeyi ve anne ve babasının dizinin dibinde oturmayı tercih eder. Derslerinde sorumluluk sahibidir. Başarısını göstermek için yaygara koparmaz, hatta başarılarını başkalarından duyabilirsiniz.

Kova burcu bebeğinin özellikleri

İnatçı ve bağımsız bir çocuktur. Bir an bile yerinde duramaz. Kısıtlanmaktan nefret eder. Mantığına uymayan her şeyi tartışmak ister. Okulu sevmese bile arkadaşları sayesinde alışır. Konuşmak ve arkadaşlık yapmak onun için zevkli bir uğraştır. Ona dikkatini toplamayı, uyumluluğu ve kendini bir konuya verebilmeyi öğretmek gerekir.

Balık burcu bebeğinin özellikleri

İstediğini yaptırmayı çok iyi bilirler. Bunu tatlı sözler ve gülücüklerle yapar. Yetenekleri konusunda teşvik edilmediği zaman kendini çok kötü hisseder. Ona güven verin ki kendini keşfetsin. Hassas ve duygusal olduğu için sert davranışlarınız kırılmasına ve gözyaşı dökmesine neden olabilir. Çok sempatik ve zekidir. Çok yalan söylemez, onun sadece hayal gücü çok kuvvetlidir.
 

Karında şişkinliği azaltma yöntemleri

yazildi.

Karında şişlik nedeniyle pantolonlarınızın içinde sıkışmaktan, ancak birkaç düğmeyi açınca rahat bir nefes alabilmekten sıkıldınız mı? Uzmanlar, kolayca şişen, yağ tutabilen, yumuşamaya oldukça müsait olan hassas karın bölgesinin nasıl daha ince ve sıkı hale getirilebileceğinin yöntemlerini açıklıyor…

Karnımızda oluşan şişkinliği ve yağlanmaları azaltmak için nelere dikkat etmemiz gerektiğini biliyor musunuz? İşte merak edilen karında şişkinlik sorununa karşı alınabilecek önlemler…

Şişmeyi engelleyin

Sindirim sistemin barınağı olan karından sindirimle ilgili herhangi bir problemin işaretini alabilmemiz mümkün. Mayalanma, gazlı içecekler, yemek yerken yutulan havalar, kabızlık, stres gibi birçok etken hem ağrılara hem de karnın şişkinliğine neden olur. Alacağımız birkaç önlemle bu şişkinlikleri önlememiz mümkün…

Yemek yerken acele etmeyin

Alelacele yenmiş ağır bir yemek veya toplantı öncesi hızla yutulmuş bir sandviç, karnınızı şişirmekten ve karnınızın bolca havayla dolmasından başka bir işe yaramayacaktır. Dolayısıyla öncelikle yemek yerken sakim olmanız gerektiğini unutmayın. Bir öğünü bitirmeniz yaklaşık yarım saati bulsun, her lokmanızı iyice çiğneyin.

Liflerin dozunu ayarlayın

Tam tahıllı besinlerden, meyve ve sebzelerden alabileceğiniz liflerin günde 25 – 30 gram arasında değişmesine özen gösterin. Çünkü bu dozda lif bağırsakların çalışmasını sağladığından, iyi bir sindirim için şarttır. Böylece karında şişlikler de oluşmamış olur.

Et ve sebze tüketin

Sebzeler iyi sindirildiğinden ve hazmı kolaylaştırdığından karın şişkinliğini önlemek için ideal besinlerdendir. Kuru sebzelerin yanı sıra, et, balık ve yumurta gibi gıdalar da enerjiye dönüştükleri için midedeki hacmi artırırlar.

Tuzu ölçülü kullanın

Tuzun şişirici etkisini çoğumuz biliriz; çünkü vücuttaki su miktarını tuz fazlasıyla belirler. Dolayısıyla tuz yerine taze otlar ve limonları yemeklerimizde tercih etmek karnımızdaki şişkinlik seviyesini azaltmaya yardımcı olacaktır.

Doğru nefes alıp verin

Doğru bir şekilde nefes alıp vermek vücudumuzdan toksinlerin atılmasına yardımcı olacaktır. Dolayısıyla gün içerisinde mutlaka birkaç kez nefes egzersizi yapın. Yavaş yavaş aldığınız nefesi tüm vücudunuzda hissedin.

Yağlanmayı önleyin

Çok fazla ve ağır yemek yendiğinde yağ vücudumuzda birikir ve o da şişkinliğe neden olur. Bu durumu önlemek için de dikkat edeceğimiz birkaç nokta var.

Hareket edin

Özellikle karın çevremizde biriken yağları önlemek için en etkili yöntem spor yapmak, hareket etmektir. Haftada 3 gün düzenli olarak egzersiz yapmaya ve 30 dakikadan fazla oturmuş pozisyonda olmamaya özen gösterirseniz yağları yakabilirsiniz.

Şekeri azaltın

Özellikle tatlılarda, şekerlerde ve sodalı içeceklerde bulunan şekerler, aynı rafine şekerler gibi kandaki insülin seviyesini artıracak ve vücutta yağ seviyesinin yükselmesine neden olacaktır. Dolayısıyla şekeri mümkün olduğunca hayatınızdan çıkarmanız gerekli.

Size göre olanı bulun

Kimi insanda yenilen yiyecekler nedeniyle yağlanma kalça kısmında, kimi insanda ise göbek kısmında oluşur. Siz de kendi anatominizi keşfedip ona göre bir egzersiz ve beslenme programı oluşturursanız uyguladıklarınız daha etkili olacaktır.

Kreminizi sürün

Bazı bölgesel zayıflama kremleri de etkili olmaktadır. İçeriğine ve doktor tavsiyesine göre kullanacağınız bakım kremleri bazen, uyguladığınız tüm beslenme ve spor programının daha etkili sonuç vermesine yardımcı olabilir.
 

Kadınları mutsuz eden 6 erkek tipi

yazildi.

İşinden nefret eden, anneci, takdir delisi ve diğer çekilmez erkek tipleri… Hangi davranışlarına bakarak bu erkek tiplerini tespit edebilirsiniz? Hem kadınlara hem de erkeklere rehber…

Tecrübelerimizden ve gözlemlerimizden yola çıkarak birlikte olmanın çok güç, bazen de imkansız olduğu erkek tiplerini tespit ettik. Hem kadınlar hem de erkekler için bir rehber niteliği taşıyor. Bu yazıyı önce siz okuyun, sonra da erkek arkadaşlarınızla paylaşın deriz.

1. İşinden nefret eden erkekler
Hemen hemen hepimiz günün büyük bölümünü iş yerinde geçiriyoruz, öyle değil mi? Nefret edilen bir işle geçirilen uzun saatler kadar ilişkiyi zehirleyen bir şey olamaz. Çünkü işi işte bırakmak çoğu zaman ideal olandır. Ama nefret edilen bir işin, mesai saatleri dışında insanın zihnini rahat bırakması düşünülemez.

İşinden dolayı ızdırap çeken bir erkeğin serbest zamanları da can sıkıcıdır. Sevdiğiniz bir şeyi yapmak önemlidir. Eğer bu adam bu işi sevmiyorsa neden hala devam ediyor? Neden kariyerini ya da o olmuyorsa tutumunu değiştirme konusunda bir adım atmıyor? Onu mutsuz eden bir konumda takılıp kalan ve bunu değiştirmek için hiçbir şey yapmayan biriyle flört etmek istemezsiniz herhalde, değil mi?

Bu, ilişki ilerlediğinde, çeşitli sorunlar baş gösterirse, bu erkeğin o sorunlara bakış açısını da şimdiden gösterir. Ortada sorunlar vardır ama o değiştirmek için hiçbir şey yapmayacaktır.

2. Annesi konusunda takıntılı erkekler 
Annesini sever, fikirlerini önemser, her konuda ona danışır ve siz hiçbir zaman annesinin yerini tutamazsınız. Ya da annesinden nefret eder, sürekli ondan şikayet eder, sizin annesinin tamamen zıttı olmanızı bekler.

Her iki tür anne takıntısında da sizin o ilişkide yeterince yeriniz yoktur ve her zaman annesinin devasa gölgesi ilişkinizin üzerindedir.

3. Takdir görmeye ihtiyacı olan erkekler
Sizin ona akıllı, eğlenceli ve çekici olduğunu söylemeniz onun için yeterli değildir. Bunu başka insanlardan da duymaya ve hissetmeye ihtiyacı vardır. Dolayısıyla bunun için çabalar.

Diğer insanlarla mesajlaşarak ya da partilerde, markette ödeme kuyruğunda küçük flörtlerle veya restoranın kadın garsonuyla kurduğu diyaloglarla bu takdiri toplamaya çalışır. Elbette bu örnekler çoğaltılabilir. Belki direkt olarak aldatma diyemesek de sürekli gözü dışarıda bir erkek olduğundan sizi huzursuz etmesi olasıdır. Kim bilir, bazen aldatma da takdir edilme ihtiyacının gerekliliği olabilir onun için.

4. Sizin hiç tanımadığınız arkadaşları olan erkekler
Sürekli e-maille, telefon mesajıyla ya da dışarıda buluşarak irtibat halindedir arkadaşlarıyla. Ama siz asla davet edilmezsiniz bu görüşmelere.

İlla ki sizi aldattığından şüphelenmeniz gerekir demek istemiyoruz. Ama bu tarz bir erkek, hayatını bir başkasıyla paylaşmaya, bir başkası için yeniden şekillendirmeye hazır olmadığını net bir şekilde gösterir. Ya da çok farklı bir yerden görmek gerekir bu durumu. Ya sizden ya da arkadaşlarından utanıyor ki sizi bir araya getirmiyor. Her iki durum da pek iç açıcı değil doğrusu…

5. Kurtarıcınız olmak isteyen erkekler
Kahraman gibi hissetmek ihtiyacında olan erkek tipinden söz ediyoruz. Sürekli size akıl verir, yardım eder ya da sizi içinde bulunduğunuz durumdan kurtarmak ister. Ona ihtiyaç duyulduğunu hissetmeye ihtiyacı vardır. Kendi sorunlarını bir kenara bırakıp tamamen size odaklanmıştır. Oldukça sıkıcı ve yorucu bir erkek tipi…

6. Her şeyden kıskanan erkekler
En çekilmez olan erkek grubu diyebiliriz kıskanç erkekler için. Bir kere kıskançlık hiç de sevimli bir duygu değildir. İnsan sevdiği için kıskanmaz! Kıskançlık, karşıdaki kişiyi baskı altında tutmak için geliştirilmiş bir davranış biçimidir. Giyiminize, görünümünüze, nasıl hareket etmeniz gerektiğine karar vermenin görevi olduğunu düşünen maço bir erkekle hayatı kendinize zindan etmeye değmez!

Kaynak: pudra
 

Uzun boy kanser riskini artırıyor

yazildi.

Birçok faktörün etkilediği kansere riskine bir yenisi daha eklendi. Oxford Üniversitesi’nin, kanser riski ile uzun boylu olmak arasında ilişki kurduğu bir araştırmada, 1,52 metre boyunun üzerindeki her 10 santimetrede kanser riskinin yüzde 16 arttığı belirtildi.

Oxford Üniversitesi’nin, kanser riski ile uzun boylu olmak arasında ilişki kurduğu bir araştırmada, 1,52 metre boyunun üzerindeki her 10 santimetrede kanser riskinin yüzde 16 arttığı ortaya çıktı.

Dünyanın en prestijli üniversiteleri arasında olan İngiltere’nin Oxford Üniversitesi’nde yürütülen 1996-2001 tarihleri arasında İngiltere’de bir milyon 300 bin orta yaşda kadının incelendiği bir araştırmada, kanser riski ile boy uzunluğu arasında bağlantı olduğu bulundu.

The Lincet Oncology Dergisi’nde yayınlanan araştırmada, 1.52 metre üzerindeki her 10 santimetrede 10 yaygın kanser riskinin yüzde 16 arttığı belirtildi.

Araştırma sonuçlarında, 1.74 metre boyunun üzerinde olan grupta, tümör gelişme riski olasılığının 1.52 metre boyunun altında olan insanlara göre yüzde 37 fazla olduğuna dikkat çekilerek, söz konusu kanser türleri şöyle sıralandı:

“Kalın bağırsak kanseri, anal kanser, kötü huylu tümör, meme kanseri, rahim kanseri, yumurtalık kanseri, böbrek kanseri, lenf kanseri, Non Hodgkin lenfoma (lenfatik sistemin Hodgkin dışında kalan kanserleridir), lösemi.”

“Uzun boylular panik olmayın”

BBC’nin yansıttığı araştırmaya ilişkin, İngiliz Kanser Araştırmaları, uzun insanları bulgulara dayanarak panik olmamaları gerektiği konusunda uyarırken, araştırmanın kadınlar üzerinde yapılmasına rağmen araştırmacıların başka 10 araştırmayı da birleştirerek erkeklerde de ilişkinin yüksek olduğunu söylediğine dikkat çekiliyor.

Öte yandan, uzunluğun evrensel olarak kötü olarak algılanmadığı, insanların uzun olmayı çocukluk döneminde daha iyi beslenme ve bazı hastalıklarla ilişkili olduğuna inandıkları belirtiliyor.

Araştırmada ayrıca, uzun boylu olmanın kalp hastalıkları oranını düşürdüğüne dikkat çekilirken, obezitenin de göğüs kanseri riskini yaklaşık yüzde 40 arttırdığı ifade ediliyor.
 

Gündüz arkadaş akşam sevgili

yazildi.

Arkadaşla ilişkiye dönmeyen seksi birliktelikler yaşamak yeni tanıştığımız bir kavram çünkü erkekler herhangi bir duygusallık beslemeden seks yapmayı yadırgamayabiliyorlar, oysa kadınlar birlikte oldukları erkeklere âşık olma ya da kısa bir maceranın ardından ilişkide ciddiyet arama eğilimindeler.

Aşk acısı çeken kadınlar, huzuru ve cinsel tatmini kimi zaman yakın erkek arkadaşlarında arayabiliyorlar. 'İmtiyazlı arkadaşlık' olarak da adlandırılan bu ilişkide ikili gündüz arkadaş, gece ise sevgili…

Emma ile Adam doğdukları günden beri birbirlerinin en mutlu ve en kötü günlerinde yan yana oldular. Aralarından kesinlikle su sızmıyordu. Birçok kişi onları kadın ve erkeğin arkadaş olamayacağı yönünde uyarırken, dostlukları yıllar içinde daha da kuvvetlendi. Ta ki bir sabah sevişene kadar… Aralarında geçenin arkadaşlıklarına zarar vermesinden korktukları için de belli kurallar koyma gereği duydular. İçinde seksin de var olduğu ilişkileri koşulsuz olacaktı. Kıskançlığın, bezdirici taleplerin, söz düellolarının, sempatik yaklaşımların aralarında yeri yoktu. Kısacası isteyen istediğini yapabilirdi; birbirilerine âşık olmadıkları sürece! Oysa bu aşamada akıllarına bir soru takıldı; önce kim âşık olacaktı? Bu imtiyazlı arkadaşlıktan hiçbir zarar görmeden çıkabilecekler miydi?

Tanıdık bir hikâye, değil mi? Nedeni basit aslında! Kadınların müptela olduğu birçok romantik komedinin çıkış noktasını oluşturuyor bu konu… Emma ile Adam için de durum hiç farklı değil! Onlar; başrolünü Natalie Portman ve Ashton Kutcher'ın paylaştığı Bağlanmak Yok - No Strings Attached filminin aklı karışık ikilisi çünkü… İnsana gerçek hayattan bir alıntıymış gibi geliyor.

Zira hayatımızın bir döneminde bunu bizzat yaşıyor ya da yaşamamıza ramak kala kapıdan dönüyoruz. Benzer içerikteki filmler saymakla bitmiyor. Mayıs ayında gösterime girmesi beklenen, Justin Timberlake'in Mila Kunis'e tutulduğu Friends With Benefits'te de aynı hikâyeye tanıklık edeceğiz. Çocuk parkında oyun oynadıkları günden beri çok yakın arkadaş olan Chloe ve Owen, yoğun iş ile okul hayatlarından, ailelerinden, arkadaşlarından arta kalan zamanlarda ciddi bir ilişki yaşayıp yaşamama konusunda bocalıyorlar. Ancak birbirlerini delicesine istiyorlar. Evde film seyrettikleri bir gün Owen Chloe'ye cesur bir teklifte bulunuyor; yarı sevgili yarı arkadaş olmak… Birbirlerine eskiden beri gizliden gizleye âşık olduklarını bilseler, birçok şey aydınlığa kavuşacak. Oysa ikisi de karşısındakinin duygularından bihaber. Bu durumda seks tehlikeli, ancak karşı da koyulamayan bir yakınlık olarak beliriyor önlerinde. Peki, neler yaşanıyor? İşte bunu görmek için filmin vizyona girmesini beklememiz gerekiyor. Yine de filmin fragmanında yer alan terapistin; "İki arkadaşın cinsel ilişki yaşaması zamanında imparatorlukların yıkılmasına neden oldu, bu durumun nelere mal olacağını siz tahmin edin" uyarısından anlaşılacağı üzere yaşadıkları hiç de kolay olmasa gerek! Zaten arkadaşlık ile seksin bir araya gelmesi ne zaman kolay olmuştu ki?

Kıskançlık kesinlikle yasak
İki filmin konusu da; gerçek hayatta yakın arkadaşlarıyla karşı konulmaz bir fiziksel çekim yaşayan çiftleri akla getiriyor. İmtiyazlı arkadaşlıklar; kaçamak ilişkilerden daha az stresli, tek gecelik ilişkilerden daha uzun, ciddi ilişkilerden daha kolay gibi görünse de, madalyonun bir de diğer yüzü var. Psikologlara göre içinde kıskançlığa ve güç odaklarına yer yokmuş gibi gözüken bu ilişki aslında gerçek ilişkinin taklidi. Evet; birlikte olduğunuz kişi en yakın arkadaşlarınızdan biri olduğu için seks yaptıktan sonra oturup rahatlıkla televizyon seyredebiliyorsunuz belki ama ya ilerisi? "İlkokuldan beri arkadaşım olan Ahmet ile zaman geçirmekten çok keyif alıyordum. Beni çok iyi tanıyordu. Aynı şarkıları dinliyor, aynı filmlere ağlıyor ya da gülüyorduk. Ne zaman ihtiyacım olsa yanımdaydı. Varlığı kendime güvenmeme ve inanmama neden oluyordu. Bunaltmayan ilgisi ise eski sevgililerimi hatırlamama engel oluyordu. Bir akşam yemeğe gittik ve içkiyi de biraz fazla kaçırdık. Hiçbir neden yokken Ahmet birden beni öpmeye başladı. Kendimi onunla yatakta buldum. Gerçekten yakın hissettiğim biriyle seks yapmak iyi gelmişti. Aramızda ne yaşanırsa yaşansın, benden hiç kopmayacağını biliyordum. Bunun bilmemin rahatlığı seksi daha da eğlenceli kılmıştı" diyerek yaşadığı ilişkiyi anlatan Demet Ediger, Ahmet sayesinde aşktaki kırgınlıklarını daha rahat atlattığını dile getiriyor.

Her kadın hayatının bir döneminde, vücudunun arzuladığı fakat mantığının onaylamadığı anlar yaşamıştır. Cinsel açıdan çekici gelen fakat kesinlikle bir ilişki yaşamak istemediğiniz biri ya da aranızda herhangi bir bağlayıcı unsur olmadan önemsenmek, sevildiğinizi hissetmek istediğiniz olmuştur. Ancak arkadaşla ilişkiye dönmeyen seksi birliktelikler yaşamak yeni tanıştığımız bir kavram çünkü erkekler herhangi bir duygusallık beslemeden seks yapmayı yadırgamayabiliyorlar, oysa kadınlar birlikte oldukları erkeklere âşık olma ya da kısa bir maceranın ardından ilişkide ciddiyet arama eğilimindeler. Bu nedenle birçok erkek karşısındaki kadının kendisine âşık olmasından korkarak mesafeli davranıyor. Bu da ilişkileri çoğu zaman çıkmaza sokabiliyor.

Oysa 21. yüzyılda kadınlar da bağlanmaktan korkabiliyorlar. Salt sekse dayalı bir ilişki yaşamak kendilerini rahatsız hissetmelerine neden olduğu için de bunu iyi tanıdıkları, ancak duygusal anlamda onları zorlamayacak birini arayabiliyorlar. Böylece kimsenin kalbini  kırmadan ve ileride aşk acısı çekmeden anın tadını çıkarabileceklerine inanıyorlar. Ancak Michigan ve Arizona Devlet Üniversitesi'nin yaptığı araştırmalar, yakın arkadaşlar arasında yaşanan seks ilişkisinin kendine özgü tuhaflıklar içerdiğinidekanıtlıyor.Her ne kadar romantik hisler duyulmadığı söylense de, yakın arkadaş olan iki kişinin cinsel bir ilişki yaşaması gerçek bir arkadaşlığın en önemli özelliklerinden biri olan samimiyetin yok olmasına neden oluyor en başta. Bir zamanlar her şeyi konuşabilen iki arkadaşın arasında konuşulması tabu olan konular belirebiliyor.

Yüzde onu ilişkiye dönüyor 
"Yakın arkadaşlarıyla seks ilişkisi yaşayan kişiler genellikle karşı tarafa hissettiklerinin karşılıksız olduğunu düşündükleri için sessiz kalıyorlar" diyen Arizona Devlet Üniversitesi İletişim Bölümü Profesörü Paul Mongeu, araştırması için bir araya getirdiği 125 genç erkek ile kadının yüzde 60'ının hayatlarında bir kez yakın arkadaşlarıyla cinsel ilişkiye girdiğini dile getiriyor. Michigan Üniversitesi mezunlarından Melisa Bisson ile aynı üniversitenin İletişim Bölümü Profesörü olan Timothy Levin ise bu tarz ilişki yaşayanların ancak yüzde onun ilişkilerinin ileride uzun süreli romantik ilişkiye dönüştüğünü, yüzde 30'unun başka biriyle ilişkiye girmesiyle seks yapmayı bırakıp arkadaş kaldıklarını, yüzde 40'ının ise arkadaşlıklarının bozulduğunu belirtiyor. Ayrıca bu araştırmanın devamında yapılan bir başka çalışmada ise 90 üniversite öğrencisi arasında tutku, bağlılık ve iletişim hakkındaki görüşlerini öğrenmek için özel bir anket gerçekleştirilmiş. "Araştırma sonunda bu tip ilişki yaşayanların çoğunun birine bağlanmak istemediğini gördük. Ayrıca çoğuna göre imtiyazlı dostluk iki tarafın da hiç üzülmeyeceği güvenli bir ilişki. Tek korkuları bir tarafın diğerine âşık olması… Bu da onlar için her şeye rağmen alınması gereken bir risk" diyen Profesör Levine, gençler için mahremiyetin, bağlılık ve tutkudan daha önemli olduğunu da belirtiyor. Uzmanlar günümüzde her geçen gün artan bu ilişkinin asıl nedeni daha çok kadınların aşk acısı çekmesine bağlıyor. Sevdikleri erkekler tarafından üzülen kadınlar, huzuru yakın erkek arkadaşlarının kollarında arıyor. Ne kadar doğru, ne kadar yanlış tartışılır fakat imtiyazlı arkadaşlıkların her iki tarafa da olumlu etkisi olduğu kesin! Bu nedenle de giderek artan bir grafik çiziyor.

Kaynak: HT hayat
 

Sütünüz artarken kilonuz azalsın

yazildi.

Obezite ve metabolizma uzmanı Dr. Ayça Kaya, annelere sütlerini artırırken, kilo vermelerine de yardımcı olacak 10 ipucu veriyor.

Birçok kadının en güzel rüyasıdır bir çocuk sahibi olabilmek. Ancak hamilelik ve süt verme dönemi ise bazen kilo alma açısından bir karabasana dönüşebilir. İlk hamile kalındığında çevreden, sen iki canlısın iki kişilik ye gibi telkinler, doğumdan sonra süt artırma kaygısına dönüşür ve süt artsın diye lohusa şerbetleri ve yüksek kalorili tatlılar yenilerek çok fazla kilo alımı ortaya çıkabilir. Obezite ve metabolizma uzmanı Dr. Ayça Kaya, annelere sütlerini artırırken, kilo vermelerine de yardımcı olacak 10 ipucu veriyor.

Eğer hamile kalmayı planlıyorsanız veya lohusalık döneminde iseniz işte size kilo almadan süt artırmanın yolları:

1) Gebelikten sonra otoimmun tiroid hastalıklarının ortaya çıkmasında bir artış olur. Eğer lohusalık depresyonunuz var ise ve kilo artışı yaşıyorsanız bu açıdan öncelikle bir iç hastalıkları uzmanına muayene olmanızda fayda var. Hem tiroid, hem şeker hem de genel metabolizmanızın değerlendirilmesi iyi olur.

2) Toplumda şekerli yiyeceklerin ve içeceklerin anne sütünü artırdığı ile ilgili yanlış bir inanış vardır. Bu tür yiyecekler sütü artırmaz. O nedenle loğusa şerbetleri, hazır meyve suları, şeker eklenerek yapılmış kompostolar, helvalar, tatlılar ve çikolatalardan uzak durun.

3) Sütü artıran en önemli madde sudur. Ne kadar çok su içerseniz o kadar çok sütünüz olur. Özellikle her yemekte 2 bardak su için. Yediğiniz her meyveden sonra su için. Ortalama 10-12 bardak su içmeye özen gösterin.

4) Su oranı yüksek olan sebzeler ve meyveler çok süt yapar. Her yemeğinizin yanında bolca yeşil salata yiyin. O nedenle salatayı baş tacı yapın. Ancak içine yağ, mayonez ve salata sosu koymayın. Nar ekşisi, limon, sirke ve 1 tatlı kaşığını geçmeyecek şekilde yağ ekleyebilirsiniz. Su oranı yüksek olan ıspanak, pazı, kara lahana, yeşil fasulye gibi sebze yemeklerine sofranızda daha çok yer açın. Bu sebzeleri pişirirken kıymalı veya yumurtalı olarak hazırlamak besin kalitesini yükseltir. Ama eğer kıymalı yemek sevmiyorsanız yanında ayrıca köfte olarak hazırlayabilirsiniz.

5) Taze sıkılmış meyve suyu, ayran, maden suyu ve şekersiz bitki çaylarını içecek olarak tercih etmekte fayda var.

Bebek bezi hakkında tüm merak ettikleriniz için Molfix'in sizler için hazırladığı önerilere göz atın!
6) Yağlı yiyeceklere karşı dikkatli olun. Kızartmalar, pastane ürünleri, kurabiyeler, kıymadan yapılan etler, cipsler, çerezler, kremalı yiyecekler kalori oranları yüksek yiyeceklerdir. Küçük miktarda yenildiğinde çok fazla kilo yapabilir.

7) Süt veren annenin gece kalkmaları nerede ise bir rutindir. Emzirmek ayrıca enerji ihtiyacını artırır. Ancak geceleri kalktığınızda karnınız zil çalsa bile sakın ağzınıza bir lokma koymayın. Çünkü gece insan vücudu depolamaya daha eğilimlidir. Gece yediğiniz bir lokma gündüz yediğiniz 10 lokmaya bedeldir. Çok acıkırsanız sadece 1 bardak su için ve sabah güzel bir kahvaltı yapacağınızı hayal edin.

8) Emziklilik dönemi kilo vermek için bulunmaz bir fırsattır aslında. Çünkü insan vücudu süt yapmak için bir enerji harcar. Harcanan bu enerji özellikle ilk 2 ayda çok fazladır. Nerede ise günde 2 saatlik spor yapmaya bedeldir. O nedenle doğru yiyecek tercih yapmayı bilirseniz biraz da hareketinizi artırırsanız haftada 1- 1,5 kilo kaybedebilirsiniz.

9) İşte size sütünüzü artıracak, bebeğinizin gazını alacak bir tarif: 1 yemek kaşığı rezene, 1 yemek kaşığı ıhlamur, 1 yemek kaşığı papatya, 1 tatlı kaşığı tane kimyon ve 1 tatlı kaşığı anason. Porselen bir demliğe bu ölçülerde bitkileri koyun ve üzerine 2 fincan kaynar su ekleyin. Demliğinizin üzerine bir havlu ile kapatın. Yemeklerden hemen sonra bu çayı içtiğinizde bebeğinizin gazı daha az olur. Sizin de sütünüz daha bol olur.

10) Tuzlu yiyecekler, her ne kadar su ihtiyacını artırarak su içmeyi teşvik etse de vücuda bazı zararlar verebilir. Turşu, salamura yapılmış yiyecekler, tuzlu çerezler, şarküteri ürünleri, hazır soslar, tuzlu peynirler ve zeytinler gizli tuz oranı yüksek besinlerdir. Bu besinler eğer çok tüketilirse tuz vücuttan atılırken kemikten kalsiyum çekeceği için kemik erimesi yapabilir. Özellikle gebelik ve lohusalıkta kalsiyum ihtiyacı artar. Eğer fazla tuzlu yenirse bu durum kişinin ayrıca kalsiyum ihtiyacını artırarak kemik erimesini tetikleyebilir. O nedenle tuz oranı yüksek besinlerden kaçınmakta fayda var.
 

Stres fıtık yapıyor!

19 Temmuz 2012 yazildi.

Çağımızın hastalığı haline gelen aşırı stres, bel ve boyun fıtığı nedenleri arasında giderek artan bir grafikle karşımıza çıkıyor.

 Fıtık geçmiş dönemler, daha çok ağır yük kaldırma, uzun süre oturma veya sabit ayakta durma durumlarında görülürken, şimdi aşırı stresin etkisi ve yaygınlığı ile her meslek grubunda karşımıza çıkıyor. Aşırı zihinsel meşguliyet, birçok şeyi aynı gün içinde düşünüp halletmeye çalışmak, hassas-titiz-alıngan-içine atan duygusal mizaçta olmak, aşırı mükemmeliyetçilik, kronik sinirsel gerginlikler, uzun süreli öfke, endişe, korku taşıyanlar, kendine başkalarına ve hayata dair güven sorunu yaşayanlar, kronik mutsuz depresif insanlarda bel ve boyun fıtıkları daha kolay oluşuyor.

Bel ve boyun fıtığı hastalarının fiziksel olarak tedavi edilmesinin yanında, aynı zamanda zihinsel ve duygusal yönden de kendilerine zarar veren bu yönlerinin mümkün olduğunca iyileştirilmesi gerekiyor. Bunu aksi söz konusu olduğunda, iyileşen hastalar birkaç yıl sonra tekrar fıtıkla karşı karşıya kalabiliyorlar. Aşırı stres, zihinsel ve duygusal yükler vücutta fiziksel yük etkisi yaparak omurgadaki disklerin hasar görmesine ve fıtık oluşumuna yol açıyor.

Bel ve boyun fıtıklarının % 98 – 99‘nun ameliyatsız tedavisinin mümkün olduğunu, sadece % 1-2 hastada ameliyat gerektiğini,  bel ve boyun fıtıklarında başta maniplasyon yani elle tedavi olmak üzere fizik tedavilerin oldukça başarılı olduğunu söylüyor. Bursa Maniplasyon Merkezinden Uzman Dr. Ali Şahabettinoğlu maniplasyonda, yani elle tedavi de bu başarı oranının %98’ler de olduğunu, hafif vakalarda 2 – 3, ileri vakalarda 8 – 10 seans uygulama yapılmasının gerekliliğine dikkat çekiyor.

Bel fıtıklarında ameliyat ayaklarda ilerleyen güç kaybı ya da idrar-büyük abdest kaçırma şikayeti olanlarda, birde (sadece ağrı ve uyuşma şikayeti olmasına rağmen ) ameliyatsız tedavilere 2 – 3 ay cevap vermeyen durumlarda uygulanır.

Boyun fıtığında da el ve kollarda ilerleyen güç kaybı varsa, ya da ağrı ve uyuşmaları ameliyatsız tedavilere 2 – 3 ay cevap vermemiş ise ameliyat gerekecektir. Sadece bel-boyun ağrısı veya kol-bacak uyuşması olan hastalarda % 98 başarı oranı ile ameliyatsız olarak bel ve boyun fıtıkları tedavi edilebiliyor.

Uzman Dr. Ali Şahabettinoğlu, ‘Tedaviden sonra bel ve boyun fıtıklarının tekrar ortaya çıkmaması için hastalarımıza, bel ve boyun egzersizlerini, ağır yük kaldırmaktan kaçınmalarını, duruş, oturuş, kaldırış, yürüyüş, çalışma şekli tavsiyelerini, yanı sıra mutlaka aşırı stresten, kronik zihinsel ve duygusal yüklenmelerden kendilerini korumalarını gerekirse psikolojik yardım almalarını öneriyoruz’ diyor.

Dünyanın birçok ülkesinde yaygın olarak kullanılan Maniplasyon tedavisi Türkiye’de henüz yaygın olarak kullanılan bir yöntem değil. Maniplasyon tedavisi klasik batı tıbbı tedavi yöntemlerinden biri. Oldukça emek ve sabır isteyen bir yöntem olduğundan uygulayan hekim sayısı da bir elin parmaklarını geçmiyor.

Aç beynin tehlikeli sinyalleri!

yazildi.

İştah açıcı bir yemek veya kocaman bir dilim pasta görünce beyinde neler oluyor?

Neden bazı bireyler pastanenin önünden geçtiğini fark etmezken diğerleri için bu, işkence haline geliyor?

Zayıf insanla şişman insanın beyinleri farklı tepkiler veriyor. Aç karnına market veya pazar alışverişi önerilmediğini pek çoğumuz biliyoruz. Aynı şekilde yemek davetlerine de çok aç gidilmemesi gerekiyor. Zaten ara öğünü desteklememizin en büyük sebebi, çok fazla aç kalmamak. Çok aç olduğunuzda iştahınızı ve beynin yeme isteğini kontrol etmeniz zorlaşır. Peki bu durum, zayıf ya da şişman   insanları nasıl etkiliyor?

Yale Üniversitesi tarafından yapılan bir çalışmada, açken abur cubur yeme istediğinin nedenleri araştırıldı. Bu çalışmada sağlıklı ve normal kiloda olan bireylerle şişman bireyler karşılaştırıldı. Bilim-adamları, katılımcıları bir cihaza bağlayarak kan glikoz seviyelerinden açlık ve tokluk durumlarını, ayrıca işlevsel MRI yöntemiyle beyin aktivitelerini gözlemledi.

Derinlerdeki sinyal

Önce cihazda bağlıyken, katılımcılara çeşitli yemek fotoğrafları gösterildi ve uzun açlık halinde olmadan yani yemekten iki saat sonraki halleriyle ölçümlere başlandı. Bilimadamları, katılımcıların bu durumdayken beyindeki   prefrontal kortekste çok daha fazla aktivite olduğunu gördü. Yani mantıklı düşünme ve karar verme, sebeplendirmeyle sonuç, planlama gibi yönetimsel beceriler çok    daha iyi.

Böyle bir durumda birey,  yüksek kalorili abur cuburları  reddetmek ve duygularını kontrol etmekte başarılı oluyor. Ancak, ne zamanki glikoz değerleri düşmeye başlıyor o zaman, beyindeki daha derin alanlar aktive oluyor (Bu alanlar, duygularımızla ya da limbik sistemle ilişkili kısımlar. İsteklendirme, ödül ve bağımlılıkta önemli rol oynuyorlar). İşte o zaman yemek, bir ödül veya ceza gibi düşünülebiliyor.

Açlıkla kandaki glikoz azalınca beden hayatta kalabilmek için enerjisinin azaldığını biliyor ve yemeğe yönelerek bunu ortadan kaldırmak istiyor. İşte bu durumdaki kişi, gördüğü abur cuburu yemeye başlıyor. Aslında buraya kadar her şey mantıklı görünüyor ancak araştırmacıların dikkat çektiği en önemli kısım şu; bu döngü normal kilolu olanlarda bu şekilde işliyor  ama aşırı kilolu olan bireylerde abur cubur yeme isteği kan şekerinden bağımsız olarak beyinde yer alıyor.

Biyolojik değişim

Normal olarak, beden kalori aldığında, yeme sistemi sessizleşiyor ancak obezlerde aynı pozisyonda kalıyor, bu da çok aç olmasalar bile yemek için aşırı istek duymalarına yol açıyor. Araştırmacılardan Robert Sherwin, “Neden olduğunu bilmiyoruz, tersine çevrilebilir bir durum olup olmadığını da bilmiyoruz, ancak bu sonuçlar gösteriyor ki, insanlar obez olduklarında biyolojik bir değişim geçiriyor. Bir resim ya da ilan gördüklerinde yemek için motivasyonları, zayıf insanlardaki gibi kontrol sistemlerinin altında olmuyor” diyor.

Bu çıkarıma göre, tok olduklarında bile obez insanlar yemek yemeye devam ediyor ve yemekleri, zayıf insanların ‘gördüğü’ gibi ‘görmüyor’. Çünkü ödül ve arzu sinyalleri sürekli çalışıyor. Bu tür çalışmalar obeziteyi ve bu sorunla mücadele eden bireyleri anlayıp çözüm üretmek için çok önemli anahtarlar. Eğer bu gibi bulgular farklı şekilde teyit edilirse, kiloyu korumanın tabaktan değil de beyinden başlama durumuna yönelik çalışmaların önü açılabilir.

Dilara Koçak

Yalancı gebelik olur mu?

yazildi.

Aşırı çocuk sahibi olma duygusu olan bir kadında bu belirtilerin bir doktoru bile yanıltabilecek kadar gerçek gebeliğe benzeyebileceğini vurgulandı.

Op. Dr. Serhat Partalcı aşırı çocuk isteyen kadınlarda görülebilen “Yalancı Gebeliğin” ne olduğunu ve nasıl oluştuğunu anlatıyor.

Kamuoyuna yansıyan yalancı hamilelik haberlerinin ardından Avrupa Tüp Bebek ve Kadın Sağlığı Merkezi Klinik Direktörü Op. Dr. Serhat Partalcı aşırı çocuk isteyen kadınlarda görülebilen “Yalancı Gebeliğin” ne olduğunu ve nasıl oluştuğunu anlatıyor.

Op. Dr. Serhat Partalcı; yalancı gebelik yaşayan kişilerin,  biyolojik olarak hamile olmamasına rağmen karın bölgesinin şiştiğini, göğüslerinin büyüdüğünü, gebelik lekelerinin oluştuğunu, adet görmenin kesildiğini, mide bulantısı gibi belirtilerin görüldüğünü söylüyor. Aşırı çocuk sahibi olma duygusu olan bir kadında bu belirtilerin bir doktoru bile yanıltabilecek kadar gerçek gebeliğe benzeyebileceğini vurguluyor. Karnının şişmesiyle birlikte 9 ay süreyle kendisini hamile sanan ve 9 aylık gebe görünümünde olan kadınlar olabildiğini sözlerine ekliyor.

Avrupa Tüp Bebek ve Kadın Sağlığı Merkezi Klinik Direktörü Op. Dr. Serhat Partalcı; ruhun bedeni şekillendirebilen etkisinin yalancı gebelik ile görülebildiğini belirterek, ortaya çıkmasına katkıda bulunan psikolojik süreçlerin önemine değiniyor. Hastalıklı bir şekilde hamile kalmayı istemek ya da gebe kalmaktan korkmak, cinsiyete ilişkin çelişkili duygular yaşamak, tüplerin bağlanması, rahmin ameliyat ile alınması gibi ağır üzüntülerin yanı sıra hamile olan kişiye çevresinin gösterdiği ilgi ve özen sebebiylede oluşabildiğine dikkat çekiyor. Yalancı gebelik vakalarında kişinin hamile olduğunu düşünerek doktora başvurmasının da sıkça rastlandığına değiniyor.

Yalancı Gebelik Durumunda Ne Yapılması Gerekir?

Avrupa Tüp Bebek ve Kadın Sağlığı Merkezi Klinik Direktörü Op. Dr. Serhat Partalcı; yalancı gebeliğin tedavisinin jinekolog ve psikiyatristin uyumlu çalışması ile iyi sonuçlar vereceğine dikkat çekerek, negatif çıkan gebelik testinin sonuçlarının hastaya dikkatli ve sevecen bir şekilde aktarılması gerektiğini söylüyor. Ayrıca olayın temelinde yatan problemli psikolojik işlev bozukluğunu tedavi etmek için destekleyici psikoterapi uygulanmasını tavsiye ediyor. Yalancı gebelik durumu, negatif test sonuçlarına rağmen yalancı gebelik durumu devam eden hastalarda psikolojik izlem ve gerekirse antipsikotik ilaç kullanımı olumlu sonuçlar verdiğini sözlerine ekliyor.