mutlu yıllar

31 Aralık 2012 yazildi.


YENİ YILDA; Hayatı tutabilmek, Sevgiyi kaçırmamak, Keşke dememek için düşlerini ikiyle çarp bu kez... Ve onları gerçekleştirecek zamanı ayır kendinize... MUTLU YILLAR!! 
 2013 yılının bütün dünyamıza sağlık, mutluluk, barış ve tüm güzellikleri getirmesi dileğiyle. herkesin yeni yılı kutlu olsun
herşey gönlünüzce olsun


krem rengi botiler

29 Aralık 2012 yazildi.

 Bu da canım  Simaycım  için yaptığım krem rengi botilerim. Elim alışmışken hepsini birden yapayım istedim. bu aralar biraz ara vermiştim. çini kursuna devam ediyorum. oraya yoğunlaşmak istedim. yakında çiniden yaptıklarımıda sizinle paylaşırım.





Renklerin Karışmasından Son Anda Kurtuldum

28 Aralık 2012 yazildi.


Markette görüp denemek için aldığım Dr.Beckmann koruyucu mendillerinden gerçekten fayda gördüm. Eğer sizde bu ürünlerden görmüş ve almadıysanız mutlaka alın. Niye alın diyorum çünkü yaşamış olduğum bir olay var sizlerle paylaşmak isterim.



Çalışan bir anne olmam ve kızımın emmek için devamlı geceleri kalkmasından dolayı yine uykusuz ve yorgun olduğum bir gündü. Renkli çamaşırları makinaya atarken kızımın beyaz çorabını da onlarla beraber atmışım. Denemek için aldığım Dr.Beckmann koruyucu mendilleri sayesinde kızımın çorabının renginin değişmesi önlenmiş oldu. Atmış olduğum 2 adet mendil, yıkama sonucunda bütün renkleri toplamıştı ve hayret içinde kaldım çünkü çorap bembeyazdı.


Dr.Beckmann koruyucu mendillerini bütün marketlerde de kolaylıkla bulabilirsiniz ve %100 Alman üretimi bir üründür. Grileşmeye artık son.Teşekkürler Dr.Beckmann koruyucu mendilleri.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

Vücudunuzu kışa hazırlayın

26 Aralık 2012 yazildi.

Hastalık mevsimi kış aylarını yatağa düşmeden atlatmak için neler yapmalı? Vücut kışa nasıl hazırlanmalı? Nelere dikkat etmeli? Neleri yapmamalı? 

Uzmanlar, sağlıklı bir kış geçirmek için, düzenli uyku uyunmasını, her gün ılık duş alınmasını, beslenmeye, diş ve ağız sağlığına gereken önemin verilmesini öneriyor.

Bunaldığımız sıcak yaz günleri artık gerilerde kaldı. Günler iyice kısaldı, havalar serinledi. Güneş yüzünü arada gösterse de hüznü ve hastalıkları ile kış kapımızda. Acaba vücudunuz kışa hazır mı? Nezle, grip, bronşit gibi sizi pusuda bekleyen hastalıklara karşı neler yapmalısınız? Nelere dikkat etmelisiniz?

İşte sağlıklı bir kış geçirmek için neler yapmamız gerektiğini Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, sizler için anlattı.

Düzenli uyku

Uyku, sağlığınız için çok önemlidir. Düzenli uyku, vücudumuzu enfeksiyonlara karşı güçlendirir. Günde ortalama 8 saat uyuyun. Mümkün olduğu kadar hep aynı saatlerde yatağa girin. Erken yatın, erken kalkın.

Uygun giysiler

Ne çok kalın, ne de çok ince giyinin, yani ne üşüyün ne de terleyin. Çok kalın ve yünlü giyecekler yerine, birçok ince kıyafeti üst üste giyinin. Şemsiyesiz veya yağmurluksuz sokağa çıkmayın.

Güneşi kaçırmayın

Güneşli günleri değerlendirin. Her fırsatta güneşlenin. Güneş ışınlarının vücudun savunma sistemini güçlendirici etkileri vardır. D vitamini oluşumunu artırır, kalsiyum metabolizmasına destek olur.

Ilık duş alın

Mümkünse her gün ılık duş alın. Duş, vücuda dirilik, enerji ve güç verir. Günün yorgunluğunu daha kolay atarsınız. Sauna da sağlık için yararlıdır. Terleyerek vücudunuzu toksinlerden arındırabilirsiniz. Vücudun bir sıcak bir soğuk suya maruz kalması, kan dolaşımını canlandırır. Haftada 1 gün sauna yeterlidir.

Ağız sağlığına önem verin

Dişlerinizi ve diş etlerinizi günde en az 2 kere fırçalayın. Her gün birkaç kez ağzınızı soğuk suyla gargara yapın. Çürük dişleriniz varsa, mutlaka bir diş hekimine görünün.

Spor yapın

Spor insanı hem dinlendirir, hem sinir sistemini rahatlatır, hem de bağışıklık sistemini güçlendirir. Spor yapan kişiler enfeksiyonlara daha dirençlidirler. Düzenli spor yapın. Fırsat bulduğunuzda şehir yakınındaki orman ve parklarda yürüyüşe çıkın, bisiklete binin, tenis oynayın.

Beslenme

Bol sebze ve meyve yiyin. A, C ve E vitaminlerince zengin soğan, sarımsak, havuç, limon, portakal, mandalina, greyfurt, yeşilbiber, marul ve salatayı sofranızdan eksik etmeyin. Bitkisel yağları tercih edin. Haftada en az 1 kez balık yiyin.

Sigaradan uzak durun

Sigara ve alkolün her ikisi de vücudumuzun sinsi düşmanlarıdır. Bağışıklık sistemini çökertirler, enfeksiyon ve alerjilere zemin hazırlar. Birçok kanserin nedeni sigara ve alkoldür. Değil içmek, sigara içilen ortamlarda bulunmak bile zararlıdır.

Odanızı havalandırın

Bu mevsimde zamanımızın çoğunu kapalı ortamlarda geçirdiğimiz için, işyeri ve evimizin havasının temiz olması çok önemlidir. İdeal oda ısısı 20 derecedir. Odalarınızı her gün havalandırın. Kaloriferler yandığında radyatörlere su kapları koyarak ortamın havasının nemli olmasını sağlayın, çünkü kuru hava solunum yollarını tahriş eder. Alerjiniz varsa, evde kedi, köpek, kuş gibi tüylü hayvanları beslemeyin.

Aşksız da yaşanabileceğini öğrenmelisiniz

yazildi.

İkili ilişkilerde yaşadığınız birçok başarısızlığın ardından artık kalbinizin daha fazlasını kaldıramayacağını düşünüyorsanız aşksız da yaşanabileceğini öğrenme zamanınız geldi demektir.

Sonsuz aşkın sadece filmlerde yaşandığına iyice inandınız ve gönül işlerinden vazgeçtiniz. Her ne kadar radikal bir karar olsa da, bunu kısa bir süre için kendinizi dinleyip artı ve eksilerinizi daha iyi belirlemekte kullanıp bir sonraki ilişkinizde aynı hataları tekrarlama riskini en aza indirme şansını elde edebilirsiniz.

Diğer tarafta, bu kararınız yaşamınızın sonuna dek karşı cinsle olan tüm gönül ilişkilerinin sonu anlamına geliyorsa, birtakım ciddi problemler söz konusu olabilir.

Yalnızlık arzusu

Yaşanılan kötü ilişkilerin sonucunda mantığın; ‘Artık her şey bitti…’ demesiyle, ilerisini düşünmeden yaşamın bir kenara atılması ise insanların çoğu kez öfkeyle kalkıp zararla oturmasına neden oluyor.

Bazı kadınların bu kararları doğru insanla tanışana kadar sürüyor ve tekrar sırılsıklam aşık olmaktan çekinmiyorlar. Böyle durumda kadın, ilişkisini sadece erkeklerle kesmekle kalmayıp, sosyal yaşamdan da kopup tamamıyla yalnız bir yaşamı seçebiliyor. Kimi zaman arkadaşlarının sinema ya da yemek davetini bin bir yalan uydurarak geri çevirebilirken, giderek anti-sosyal bir hale gelen yaşamının onu depresyona sokması ise kaçınılmaz bir gerçek.

Birisine açılmak…

Uzmanlara göre insanın kendini en yakın arkadaşına bile açılamayacak kadar çaresiz hissettiği bu gibi durumlarda bir yakınınıza ya da bir psikologa açılmak olduğunu belirtiyorlar.

İşlerin neden yolunda gitmediği hakkında başkalarından duyacağınız objektif yaklaşımlar belki de size yeni bakış açılan kazandırarak sorunun aslında sizden kaynaklandığını ortaya çıkarabilir. Bu cevaplara tek yolu ise sizi iyi dinlediğine inandığınız biriyle karşılıklı konuşmaktır.

Evde temizlik kısır yapıyor!

yazildi.

Türk bilim adamları evde kullanılan deterjan ve temizlik ürünlerinin zehir saçtığını belirledi.

Araştırmaya göre, evde kullanılan temizlik ve kişisel bakım ürünleri insanları zehirliyor. Bu ürünlerdeki çeşitli maddeler kısırlık, kanser, astım, akciğer ve böbrek hasarı yapabiliyor.

Bugün'ün haberine göre; TÜBİTAK tarafından yayınlanan 'Bilim ve Teknik' dergisinin son sayısında yayımlanan bir araştırma evlerimizde kullandığımız temizlik ve kişisel bakım ürünlerinin ne tür tehlikeler içerdiğini göz önüne seriyor.

Hacettepe Üniversitesi öğretim üyeleri Prof. Dr. Adil Denizli ve Doç. Dr. Handan Yavuz'un kaleme aldığı "Evdeki zararlı maddeler" adlı makalede, birçok evsel ürün ve kozmetikte bulunan PFC adlı kimyasal maddenin kadınlarda doğurganlığı azalttığını belirtiyor.

YÜZDE 75'İ TEST EDİLMEMİŞ

Binden fazla hamile kadın üzerinde yapılan araştırmanın sonuçlarına göre kadınların kanlarında yüksek seviyelerde per floro kimyasalları (PFC) tespit edildiği ve kadınların çok daha zor hamile kaldığı ortaya çıktığını vurguluyor. Uzmanlar, su, kir veya yağa dayanıklı tekstil ve deri üretiminde kullanılan PFC'lerin ayrıca tırnak cilaları, diş macunları ve cilt nemlendiriciler gibi kişisel bakım ürünlerinde de bulunduğunu kaydediyor.

Denizli ve Yavuz’a göre evsel temizlik malzemeleri, kısırlığın yanı sıra nörolojik, akciğer ve böbrek hasarları, kanser, körlük ve astım gibi ciddi rahatsızlıklara da yol açıyor. Çok kullanılan 15 bin kimyasal maddeden yaklaşık yüzde 75'inin henüz zehirlilik testi yapılmamış. Ortalama bir evde bulunan 150'den fazla kimyasal madde alerji, doğum kusurları, kanser ve psikolojik bozukluklara sebebiyet veriyor. Bunun yanı sıra kişisel bakım ürünlerinde bulunan kimyasal maddelerin 884'ü zehirli.

Vücutta birikme yapıyor

Zehirli kimyasalar hayatımıza girdikçe, vücudumuzdaki yağ dokusunda biriken zehir seviyesi de aynı oranda artıyor. Bu yönde yapılan biyobirikim çalışmaları, bazı zehirlerin yaşamımız boyunca vücudumuzda biriktiğini gösteriyor. Uzmanlara göre, evlerde kullanılan en tehlikeli üç temizleme ürünü; lavabo açıcılar, fırın ve asidik tuvalet temizleyiciler. Böcek öldürücüler ve oda spreylerinin kullanılması da tavsiye edilmiyor. Uzmanlar, genel amaçlı ürünlerden ziyade belirli amaçlara yönelik ürünler tercih edilmesini öneriyor.

Erkeklerin ilkel savunma yöntemi

yazildi.

Erkeklerin cinsel hayatlarındaki en büyük kabuslarından biri hiç kuşkusuz ki erken boşalmadır. Hemen her erkek hayatının bir döneminde erken boşalma sorunu yaşayabilir. Boşalma kontrol edilebilen bir reflekstir ve erken boşalmanın yüzde 100 tedavisi vardır. Peki erkekler neden erken boşalır? Erken boşalma genetik midir, yoksa öğrenilmiş bir refleks midir? Erken boşalmada psikolojinin rolü nedir? 

Erken Boşalma Eski Devirlerden Beri Var

Erken boşalmanın erkeklerin en sık yaşadığı cinsel sorunlardan biri olduğunu söyleyen Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) Genel Başkanı Dr. A. Cem Keçe; "Erken boşalma, erkeğin boşalma refleksi üzerinde istemli kontrolünün olmaması durumudur. Erkekler bize en çok erken boşalma şikayeti ile başvurmaktadırlar. Erken boşalma genellikle halk arasında partnerini tatmin edemeden boşalma, penis vajinaya girmeden, değer değmez ya da penis vajinaya girdikten birkaç dakika sonra boşalma olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımlar kısmen doğru olmakla birlikte aslında erken boşalma yerine denetimsiz boşalma ifadesini kullanmak daha uygun olacaktır. Yani önemli olan erkeğin ne kadar sürede boşaldığı değil, boşalma refleksi üzerinde istemli kontrolü olup olmadığıdır" dedi.

Erken boşalmanın çok eski devirlerden beri var olduğunu söyleyen Dr. Keçe; "Erken boşalma bize göre kazanılmış bir reflekstir. Çok eski devirlerde ilkel çağlarda yaşayan insanlar doğada yaşamlarını sürdürmek ve canlarını korumak zorundaydılar. Seks yaparken de bir yandan da her an vahşi bir hayvanın saldırabileceği korkusunu yaşamaktaydılar. Bu nedenle de erkek bir an önce işlerini bitirmeyi yani boşalmayı amaçlıyordu. Seksten keyif almak için huzurlu bir ortam gereklidir. Eğer huzur yoksa ve tehlike varsa vücutta adrenalin salgılanır ve kişi bir an önce bulunduğu ortamdan kaçmak ister. Yani erken boşalma da insanın kendini korumak için geliştirdiği bir savunmadan oluşmuş ve nesilden nesile aktarılmış bir davranış örüntüsüdür. Yani erken boşalma ilkel bir savunmadır" dedi.

Sevişirken İnsan En Savunmasız Halindedir

Seksin kişinin en saf ve savunmasız hali olduğunu söyleyen CİSED Genel Başkan Yardımcısı Psk. Gülüm Bacanak; ise, "Sevişirken insan en saf, en savunmasız halindedir, tehlikelere karşı açıktır. Bu, hem dışarıdan gelebilecek fiziksel tehlikeler olabileceği gibi, hem de başka bir insanla özel bir anı paylaşma ve ona karşı korunmasız durumda olmanın yaratabileceği tehlikedir. Yani erkek bazen bu yakınlıktan korkabilir ve yakınlığa karşı bir koruma kalkanı olarak da erken boşalma ortaya çıkabilir" diye konuştu.

Erken boşalmanın birçok farklı nedene bağlı olarak oluşabildiğini söyleyen Psk. Bacanak; "Cinsel sorunla karşılaşmak ve bunu kabul etmek erkek için kolay değildir. Çünkü erkekler cinsel performansı erkekliğin göstergesi olarak görürler. Erken boşalan erkekler bu durum karşısında partnerlerinden utanırlar ve  özür dilerler. Bu çok yanlış ve yapılmaması gereken bir davranıştır. Ayrıca, bütün suçu penislerinde görürler ve penisi kontrol edemedikleri için kızarlar. Oya ki erken boşalmada suçlu olan penis değildir, olusuz düşüncelere ve bilişsel çarpıtmalara sahip olan beyindir"  dedi.

Erken Boşalma, Erkeğin Hayata Karşı Duruşu Olabilir

Erken boşalma erkeğin hayata karşı duruşu ve hayatı algılayış biçiminin bir sonucu olarak da yaşanabilir. Erken boşalan erkeklerin ortak özellikleri vardır. Bunlar;

- Hızlı yemek yerler,
- Hızlı araba kullanırlar,
- Hızlı konuşurlar,
- Her konuda aceleci ve sabırsız davranırlar,
- Çabuk sinirlenirler, stresli ve gergindirler,
- Kontrolsüz davranışları vardır,
- Ya çok çabuk güvenirler ya da güven duymada zorlanırlar,
- Kaygılı ruh halleri vardır,
- Çocukluklarında babalarıyla sorunları vardır,
- Çocukluklarında yataklarını ıslatmışlardır,
- Genellikle eğitim düzeyleri yüksektir,
- A tipi kişilik yapısına sahiptirler. Yani rekabetçi, sosyal alanda ve mesleğinde hırslı, sabırsız, aynı anda birkaç iş yapmayı seven, insanlara ve olaylara çabuk sinirlenen, onaylanmayı bekleyen, sorunlu bir dinlenme tarzı olan, daima telaşlı, vb. özellikleri vardır. Eğer erkek bu özelliklerini kontrol edemezse yatakta boşalmasını kontrol etmesi de çok zordur. Çünkü erken boşalma erkeğin hayata karşı bir duruşu, varoluş şekli de olabilir.

Makyaj kadınları iyimser yapıyor

yazildi.

Kadınların neden makyaj yapmayı sevdiklerini araştıran bilim adamları, yüzünü aynada makyajsız gören kadının, makyajdan sonra yüzünün başkalarına nasıl görüneceği öngörüsü ve iyimserliğiyle harekete geçtiğini belirlediler.

Daily Telegraph’ın haberine göre, bir Japon kozmetik firması için, beyin uzmanı Dr. Ken Mogi ve ekibi tarafından yapılan ve 2 yıl süren araştırmada, kadının yüzünü makyajlı ve makyajsız olarak nasıl algıladığıyla ilgili beyinde farklı faaliyetlerin bulunduğu belirlendi.

Beyin tarama cihazı kullanan bilim adamları, beynin kaudat çekirdeğindeki faaliyetleri incelediler. Tarama sonucunda, bir kadın kendini makyajsız gördüğü vakit başkalarının kendisini nasıl göreceğini öngördüğünü ve beynin “ödül sisteminin” harekete geçerek zevk hissi veren dopamin salgıladığını saptadılar.

Araştırmacılardan Keişi Saruwatari, “Daha önceki araştırmalardan biliyoruz ki, beynin bu bölümü harekete geçtiğinde belli faaliyetlerden zevk alırız. Bunu şöyle yorumluyoruz; bir kadın yüzüne baktığında makyaj yaptığı zaman nasıl görüneceğini tahayyül ediyor” dedi.

Saruwatari, “Burada beklenti, teşvik ve hevesin bir karışımı söz konusu. Makyaj kadınlarda, diğerleriyle ilişki kurulmasına ve zevk duyulmasına katkıda bulunuyor” diye ekledi. Bilim adamları araştırmadan önce, kadınların makyajdan sonra pozitif hisler içine girdiklerini düşünüyorlardı.

Bunun kadınlar arasında yapılan bir araştırma olduğunu hatırlatan bilim adamları, bir erkek sabah traş olduğunda ve yüzüne traş kolonyası sürdüğünde de benzeri hisler içinde olabileceğini söylediler.

Mideniz de Grip Olur!

yazildi.

Havalar soğumaya başladıkça hastalıkların adını daha çok duymaya başladık, özellikle de gribin... Peki midenizin de grip olabileceğini hiç düşünmüş müydünüz?

Aslında hastalıklar özellikle de bulaşıcı hastalıklar havanın soğumasından değil; insanların kapalı ortamlarda çok daha fazla bulunmasından dolayı artış gösteriyor. Özellikle çocuklarda kreş ve okul dönemlerinde görülen enfeksiyon ve hastalıklar çok daha bulaşıcı. Bunlardan biri de bu yıl itibariyle adını daha sık duymaya başladığımız norovirüsü. Adını ilk duyduğumuzda ‘O da ne!’ dediğimiz bu virüs rota virüsüyle karıştırılsa da çok daha farklı ve korunmak için bir aşısı yok…

Hisar İntercontinental Hospital Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. İzlem Göçmen’le A’dan Z’ye norovirüsünü konuştuk.

- Norovirüsü nedir?
Norovirüs daha önceleri “Norwalk-like virus” olarak bilinen ve calicivirus olarak adlandırılan bir virüs grubunun üyesidir. Bu virüsle enfeksiyon, mide ve bağırsakları etkileyerek mide gribi adı verilen gastroenterit hastalığına yol açar.

- Hangi yaş grubunda etkilidir?
Norovirüs herkese bulaşma özelliğine sahip ve bir insanın ömrü boyunca defalarca nüksedebilen bir virüstür. Norovirüsler, öncelikle büyük çocuklar ve erişkinlere bulaşırlar. Rotavirüslerden sonra, akut mide gribinin ikinci en önemli sebebi Norovirüslerdir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde Norovirüs enfeksiyonları erken çocukluk çağı sırasında görülmeye başlar.

- Kimler risk altındadır?
Birçok farklı Norovirüs alt grubu vardır ve hastalık geçirildikten sonra bağışıklık uzun süreli değildir. Bu yüzden Norovirüs infeksiyonu bir insanın ömrü boyunca nüksedebilir. Ek olarak, genetik faktörlerdeki farklılıktan dolayı, bazı insanlara bulaşıp, bunu daha şiddetli hastalıklara çevirmesi de söz konusu olabilir.

- Belirtileri nelerdir?
Norovirüs enfeksiyonu; mide, ince ve kalın bağırsaklarda iltihaplı bir hastalık olan mide gribine sebep olur. Bu hastalığın belirtileri; bulantı, kusma ve/veya kramplı ishaldir. Bazı insanlarda baş ağrısı, ateş/üşüme ve kas ağrılarına da sebep olabilir. Belirtiler genellikle kısadır ve yalnızca 1-2 gün sürer. Bununla birlikte bu kısa süre zarfında kişiler kendilerini çok hasta hissedebilir, kusabilir, genellikle hırçın ve dikkatsiz olabilir. Şikayetler genellikle mikrobun alımından 24 ila 48 saat sonra başlar, ancak en erken 12 saat sonra ortaya çıkar.

- Kişiyi etkileme süresi nedir? Çocuklarda ve yetişkinlerde hastalık süresi nasıldır?
Kuluçka süresi 12 ile 48 saat arasıdır. Bulantı, ani başlayan ishal, hafif baş ağrısı, ateş (%50) ve titreme görülür, semptomlar 36 saatte geriler. Sıvı alarak ve diyet ile geçer. Özellikle küçük çocuklarda, yaşlılarda, düşkünlerde ve vücut direncinin düşük olduğu; kalp hastalığı, akciğer hastalığı, şeker hastalığı, kronik böbrek hastalığı gibi hastalıkları bulunanlarda şiddetli seyredebilmektedir.

- Dönemsel bir virüs müdür? 
Norovirüs, kış aylarında mide-bağırsak sistemine yerleşip bulaşma olasılığı yüksek salgınlar şeklinde seyreder.

- Bulaşıcı mıdır?
Norovirüslar, enfeksiyonu kapmış insanların gaita ya da kusmuklarında bulunur. İnsanlar, Norovirüs bulaşmış yiyecek ya da içecekleri tüketerek, Norovirüs bulaşmış eşyalara dokunup, ellerini ağızlarına sürerek enfeksiyonu kapabilirler. Bulaşıcılık, kirli ellerle veya gaita ya da kusmuk bulaşmış çalışma yüzeyleriyle direkt temasla veya kusmuktan yayılan küçücük bir damlacığın hava yoluyla yiyecek, su ve yüzeylere taşınmasıyla gerçekleşebilir. Salgınlara özellikle kirli sularda yetişen kabuklu deniz hayvanlarının tüketimi, salatalar ve donmuş gıdalar sebep olur.

- En çok hangi ortamlarda bulaşma riski vardır?
Norovirüs enfeksiyonu; hastaneler, okullar, kamplar gibi kapalı ve kalabalık ortamlarda hızlı bir şekilde insandan insana ya da kirli gıdalarla bulaşır ve salgınlar yapar.

- Hastalığın atlatılma sürecinde kan grubunun bir önemi var mıdır?
Kan grubu 0 olanların norovirüs enfeksiyonuna karşı bir yatkınlığı vardır. Kan grubu B ve AB olanlar Norovirüs enfeksiyonuna karşı kısmi olarak korunurlar.

- Virüsten korunmak mümkün mü?
Salgınlar hijyen standartlarının yükseltilmesi ile önlenebilir. Bunun için eller sık sık yıkanmalıdır. Özellikle tuvaletlere girmeden önce ve sonra, yemek hazırlama ve yemek yeme öncesi ve sonrasında eller yıkanmalıdır. Norovirüs enfeksiyonu geçiren bir kişinin bulunduğu ortamda tuvaletlerdeki kusmuk ve gaitalar su ile uzaklaştırılmalı ve iyice temizlenmelidir. Hastanın temas ettiği yüzeyler dezenfekte edilmelidir.

- Korunmak için bir aşı var mı? Tedavisi nasıl?
Genellikle Norovirüslara karşı ilaç tedavisi ve koruyucu aşı yoktur. Norovirüs enfeksiyonlarına antibiyotiklerle de müdahale edilemez. Norovirüs hastalıkları, sağlıklı bireylerde kısadır. İshal ve kusmalı hastalıkları olan insanların, su kayıplarını önlemek adına bol sıvı tüketmeleri gerekir. Su kaybı çocuklar, yaşlılar, hastalar arasında Norovirüs enfeksiyonunun en ciddi sonucudur. İnsanlar, oral rehidrasyon sıvıları (ORS) ya da su içmek suretiyle su kaybı ihtimallerini azaltabilirler.

- Kişi hastalığı geçirdikten sonra bağışıklık kazanır mı? Yoksa tekrarlayan bir hastalık mıdır?
Evet, bir insan hayatı süresince birçok kereler Norovirüsla infekte olabilir. Bunun sebebi; çok farklı Norovirüs tipleri olması ve virüsün bir tipiyle infekte olmanın, daha sonra başka bir tipiyle infeksiyonunu önlememesidir. Bu sebepten dolayı, Norovirüsa karşı bir aşı geliştirmek zordur.

Ekonomiye Kadın Gücü

25 Aralık 2012 yazildi.

ekonomiyekadiningucu

Ekonomiye Kadın Gücü projesi, dar gelirli kadınların ekonomik üretime katılımını teşvik etmek, sosyal ve ekonomik olarak güçlenmelerine katkıda bulunmak amacıyla, kadınların gelir getirici bir işe başlamasına veya işini büyütmesine destek olmayı hedefliyor.

Bu hedefin gerçekleşmesinde, küçük bir sermaye desteği ile dar gelirli kadınların ekonomik üretime başlamasına imkan tanıyan Mikrokredi Sistemi temel alınıyor. Mikrokredi, dünyada ilk olarak 1973 yılında Nobel Barış Ödülü sahibi Prof. Muhammed Yunus öncülüğünde yoksulluğun çok yoğun bir şekilde yaşandığı Bangladeş'te "Grameen Bank" altında faaliyetlere başladı. Prof. Muhammed Yunus, bu uygulamayı ilk olarak genç bir kadına bambu sepeti yapması için 6 $ kredi vererek başlattı.

Küçük sermayelerle değişen hayatlar

Türkiye'de 2003 yılında Prof. Muhammed Yunus'un girişimleriyle Grameen Trust ve Türkiye İsrafı Önleme Vakfı (TİSVA) tarafından ortaklaşa başlatılan Türkiye Grameen Mikrofinans Programı pekçok dar gelirli kadının işe başlaması için cansuyu/başlangıç kredisi sağlayarak, teminat ve kefalet gerektirmeden finansman erişimi kısıtını ortadan kaldırarak onbinlerce kadının hayallerini gerçekleştirmesine destek oluyor.

Yoksullukla Mücadelede Yenilikçi Yöntem: Sosyal Finansman

Türkiye'de her 5 kadından biri yoksulluk sınırında olup kendi potansiyelini gerçekleştirmeyi, ailesine ve toplumsal üretime katkıda bulunmayı bekliyor. Türkiye Grameen Mikrofinans Programı'nın yaygınlaştırılması amacıyla, TİSVA ve Turkcell işbirliğinde hayata geçen Ekonomiye Kadın Gücü, Türkiye’de ilk defa sosyal borçlanma modelinin hayata geçirilerek kadınların gelir getirici işler yapması için küçük sermaye desteği sağlayan Mikrokredi Sistemi’ne yeni kaynak oluşturulmasını hedefliyor.

Sosyal inovasyon niteliği taşıyan bu yenilikçi model sayesinde sayesinde artık dileyen herkes dar gelirli kadınlara borç verebilecek, bağış yapabilecek, dar gelirli kadınların hayallerine kavuşmasına bireysel olarak destek verebilecek .Çünkü, Kadına Destek, Topluma Destektir.
Ekonomiye Kadın Gücü projesi ile kadınlarımız daha çok üreterek ekonomiye katılacak,
hayallerini büyütecek, ailelerine ve geleceğe yatırım yapacak, Türkiye kazanacak.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

Bebeklerde Ürolojik Muayene...

21 Aralık 2012 yazildi.

Yeni doğan çocuklarda ürolojik muayene büyük önem taşır. Özellikle inmemiş testis ve fimozis denilen sünnet derisinin darlığı açısından yeni doğan erkek çocukların üroloji uzmanı tarafından kontrol edilmesi gerekir.

İnmemiş Testis Nedir?

Testislerin doğumda torbada olmama durumudur. Testisler sıcaktan çok etkilenir ve vücut sıcaklığı torbanın sıcaklığından daha yüksektir. Dolayısıyla torbaya inmemiş yani vücut içerisinde kalmış testisler yüksek ısıya maruz kalmaktadır. Yüksek ısının testisler üzerinde iki temel etkisi olmaktadır. Bir tanesi sperm üretiminin durması ve dolayısıyla erişkin dönemde kısırlığa yol açması, bir diğeri testiste tümör görülme ihtimalinin normal çocuklara göre 10 kat artmasıdır.

Testis gelişimi 2 yaşında tamamlanır. Dolayısıyla 2 yaşından önce inmemiş testis saptandığı durumlarda en kısa zamanda tedavisinin planlanması gerekmektedir. Testislerin durumu, çapları, çocuğun yaşı gibi etkenlere göre ya bir ameliyat ya da hormon tedavisi uygulanmaktadır.

Fimozis Nedir?

Sünnet derisinin idrar yapmayı kısmen ya da tamamen engelleyecek derecede dar olmasıdır. Çocukta idrar yapmada güçlük, idrar yapma esnasında ağlama, büyüme geriliği, sebepsiz ateş ve böbrek fonksiyonlarında azalma ve hatta böbrek yetmezliğine kadar gidebilen sonuçlara yol açabilmektedir. Dolayısıyla fimozisin erken saptanması ve tedavi edilmesi gerekmektedir.

Fimozis hastalığının ideal tedavisi sünnettir. Yeni doğan döneminde damar ve sinir gelişimi tamamlanmadığından sünnet daha kansız ve iyileşme hızlı olmaktadır.

Sünnet Nedir?

Sünnet, penisin ucunu örten derinin cerrahi olarak alınması ile penis ucunun açığa çıkarılmasıdır. Peki, sünnet ne zaman ve nasıl yapılmalıdır?  Sünnet konusunda çeşitli görüşler bulunmakla birlikte en yaygın olarak kabul gören ve en sağlıklı olanı, bebeklerin doğar doğmaz ve üroloji uzman tarafından sünnet edilmesidir.

Sünnetin Faydaları

• Sünnet derisi iltihabı hastalıkları sünnetten sonra görülmez.
• Sünnet derisi altında idrar toplanması ve sonuçta iltihaba dönüşüp böbreklere zarar vermesi durumu sünnetten sonra görülmez.
• Sünnetsiz olanlarda penis kanserleri görülmesi sıklığı 10 kat fazladır.
• Sünnetsiz erkeklerin eşlerinde rahim ağzı kanserlerine daha sık rastlanır.
• Sünnetsizlerde cinsel yolla bulaşan hastalıklar daha sık görülür.
• Yeni doğan dönemde yapılan sünnet esnasında belirgin bir kanama olmaz.
• Yeni doğan bebeklerde sünnetten sonra yara daha çabuk iyileşir.
• Sünnetin erişkin yaş döneminde cinsel hayatta olumlu katkısı bulunmaktadır.

İlk öpüşme için tüyolar

yazildi.

Dudaklarınız ilk defa öpücük yüzü görüyorsa dünyanın o andan itibaren değişmeye başladığını düşünürsünüz. İlk anda yaşadıklarınızın tarifi zor ama oldukça heyecanlıdır. Peki, ilk öpüşmede nelere dikkat etmelisiniz? İşte cevaplar…

Sevgiliniz sizin onu öpmenizden memnun mu? Öpüşme ile aranızda bir kimya olduğu gerçeği doğru mu? İlk öpüşme bir ilişkide çok önemlidir ve bu tavsiyelere bir göz atın…

Doğru zaman

Öpüşme ile ilgili olan ilk soru doğru zamanın ne zaman olduğudur. Çünkü karşı tarafın beklentilerinden önce yapacağınız bir öpme hareketi yanağın size ters çevrilmesine sebep olabilir. Peki, ne zaman öpüşmeli? Araştırmalara göre çoğu kadın 2. buluşmada kendini öpüşmeye daha hazır hissediyormuş. Ayrıca hatunu kapısına kadar bıraktınız ama orada sürekli oyalanıyorsunuz mutlaka o da sizin öpüşmek istediğinizi anlayacak fakat sizin bu hareketi beklenmeyen bir zamanda yapmanız gerekiyor. Çünkü o kapı önündeki beklemeler size artı puan kazandırmayacak. En beklemediği anda duyguların yoğun olduğu bir zamana kendinizi ayarlayın yeter.

İlk öpüşme her zaman için karşı tarafın zihninde heyecan yaratmalı. Yaratıcılık ve sürpriz faktörü size artı puan kazandıracaktır. Romantik bir anın içinde olduğunuzu hissettiğiniz zaman aslında yer ve zaman pek önemli olmayacak.

Erkek ve kadın birlikte lider olmalı

Çoğu insan ilk öpüşmenin ateşini erkeğin yakması gerektiğine inanır. Ama erkeklerin çoğu da bir kadının ona ilk hamleyi yapmasından hoşlanır. Araştırmalarda erkek deneklere yöneltilen sorulardan birine cevap ise şöyle oldu:

“3. buluşmamızda henüz öpüşmemiştik. Her buluşmamızda 4-5 saat yalnız kalıyorduk ama bir türlü gereken hamleyi yapamıyordum. 4. buluşmamızda sabah erkenden dairemin kapısı çalındı ve karşımda onu gördüm. Hiçbir şey demeden beni o an öptü. İşte bu öpüşmeyi hayatım boyunca unutmayacağım kesin.”

Bu örnekte de görüldüğü gibi hem sürpriz hem de beklenen dışında olan bir olay gerçekten büyük etki yapmış.

Daha fazlasını sonraya bırak

Biliyoruz ilk öpüşmenizin oldukça ateşli olmasını ve uzun sürmesini istiyorsunuz ama böyle bir durum sizin kaba ve aceleci olduğunuzu ona gösterecektir. Kadınlar için ilk öpüşmenin agresif ve sulu olması en kötüsü olarak algılanmaktadır.

Şehvet size artı puan kazandıracak

Standart bir öpücük çoğu zaman ilk için yeterli olabilir. Ama birçok erkek ve kadın tarafından verilen yanıtlarda ekstra romantizm ve manevraların öpüşmenin tutku derecesini arttırdığı belirtildi.

Garip hareketler sizin için eksi puan

Kızı öpeceğiniz zaman saçı veya kulağıyla oynamanız onun hoşuna gidecektir ama sakın kollar ve bacak gibi uzuvları işe karıştırmayın.

Sonuç olarak

Orijinallik her zaman ilk öpüşmeler için uygun değildir. Eğer unutulmayan bir öpücük istiyorsanız içinizdeki sevgiyi ona göstermenin yolunu duygusal bir an yaşatarak gösterin.

Balık Etli Kadınlar Daha Zeki!

yazildi.

Kadınlar, fazla kilodan şikayet edip zayıflamanın yollarını aramasına rağmen biraz fazla kilonun kadınlara yararlı olduğu ortaya çıktı.

İsveç'te yapılan bir araştırma, ortalamanın biraz üzerindeki bir kilonun, kadınların aynı anda birkaç işi daha iyi yapabilmesine ve daha zeki olmasına yardımcı olduğunu ortaya çıkardı.

İsveç'in dünyaca ünlü araştırma merkezlerinden birisi olan Karolinska Enstitüsü'nce yapılan araştırmada, biraz fazla kilosu olan kadınların vücutlarının daha fazla östrojen hormonu salgıladıkları ve bunun da beyin fonksiyonlarını pozitif yönde etkilediği ortaya konuldu. Araştırmayı yürütenlerden Petra Thilers, bu konuda basına bilgilendirmede bulunurken, araştırmanın amacının "cinsellik hormonlarının beyin fonksiyonlarını nasıl etkilediğini tespiti" olduğunu kaydetti.

Beyine Pozitif Etkisi Var

On yıllık bir dönem içerisinde 40 ila 66 yaş arasındaki 301 kadını takip ettiklerini söyleyen Thilers, bu kadınların hormon seviyelerinin düzenli olarak ölçüldüğünü ve ona göre değişik testler yapıldığını aktardı. Buna bağlı olarak beyin ve hafıza kapasitesindeki değişiklikleri de incelediklerini dile getiren araştırmacı Thilers, kadınlardaki kilonun beyin üzerindeki bu pozitif etkisini gözlemlediklerini ifade etti. Thilers ayrıca bu fazla kilonun özellikle orta yaşa geçiş aşamasında yardımcı ve faydalı etkilerinin olduğunu ve beyni koruduğu iddia etti.

Bu tespite rağmen, İsveçli araştırmacı Thilers, şöyle bir uyarıda bulunmayı da ihmal etmiyor: "Buna rağmen kimseye fazla kilolu olmasını tavsiye edemem. Çünkü fazla kilonun sağlığa birçok negatif etkileri var."

Zayıflama garantili besinler

yazildi.

Yapılan araştırmalar sonucunda, tüketilmesi halinde kilo vermeye kesinlikle yardımcı olan 6 besin çeşidi tespit edildi. Uzmanlar, her biri sağlıklı ve zayıflatıcı özelliğe sahip bu besinleri zayıflamak isteyenlerin sofralarından eksik etmemelerini tavsiye ediyor. İşte zayıflama garantili bu besinler…

Yeşil çay

Büyük boy bardak buzlu yeşil çay veya bir büyük bardak sıcak yeşil çay içmek farklılığı başlatabilir. Yapılan son çalışmalarda gönüllü olarak 3 ay boyunca her gün bir şişe yeşil çay içenler, diğer gruba oranla daha fazla yağ kaybetmiştir. Araştırmacılara göre yeşil çayın içinde bulunan kateşinler (yararlı bir fitokimyasal) kalori yakımını sağlayıp, kilo kaybını artırmıştır.

Çorba (Et veya balık suyuna bol domatesli çorba)

Ana yemeğe başlamadan önce içilen et veya balık suyuna bol domatesli çorba kişiye doygunluk hissi verir. Böylece kişi ana yemeğe geçişte kendisini tok hissettiği için daha az kalori alma eğiliminde olur. Düşük kalorili çorbalar açlığı bastırmakta çok işe yarar.

Yeşil salata

Düşük kalorili salatalar ana yemek öncesi kendinizi doymuş hissettirecek bir başka iyi seçenektir. Yapılan bir araştırmaya göre yemekle birlikte yenen düşük kalorili küçük salata, öğünde alınan toplam kaloriyi yüzde 7, büyük bir salata ise yüzde 12 azaltabiliyor. Ancak araştırmanın sonuçları yüksek kalorili salatalar için tersinin doğru olduğu ortaya koydu. Öğün sırasında yenen yüksek kalorili küçük bir salata alınan kaloriyi yüzde 8 artırırken, büyük bir salata yüzde 17 artırıyor. “Sağlıklı bir salata nasıl hazırlayabilirim” diye düşünüyorsanız; taze ıspanak yaprakları (2 bardak dolusu), 1 orta boy salatalık, 1 orta boy domates ve 1 /4 bardak rendelenmiş havuçla yaklaşık 70 kalorilik, 5,5 gram lif içeren sağlıklı bir salata hazırlayabilirsiniz.

Yoğurt

Yağsız yoğurdun içindeki kalsiyumun zayıflatıcı etkisi olduğu çeşitli çalışmalarla ortaya konmuştur. Bir çalışmaya göre günde 3 porsiyon yüksek kalsiyumlu ve yağsız yoğurt tüketen obez bireyler, düşük kalsiyum ve yağlı yoğurt tüketen obezlere göre yüzde 22 daha fazla kilo ve yüzde 61 daha fazla vücut yağı kaybetmiştir. Burada en etkileyici sonuç ise yüksek kalsiyumlu, yağsız yoğurt yiyenlerin yüzde 81 daha fazla trunkal (karın bölgesindeki) yağ kaybetmeleridir. Yoğurt hem karbonhidrat hem de proteini bir arada bulundurduğu için kan şekeri regülasyonunda ve açlık kontrolünde etkili olmaktadır.

Kuru baklagiller

Kuru baklagiller içeriğindeki lifler dolayısıyla kendinizi tok hissetmenizi daha çabuk sağlar. 1,5 bardak barbunya yaklaşık 8 gram lif, 7 gram protein ve yaklaşık 110 kalori içerir. Baklagilleri yemek olarak tüketebileceğiniz gibi haşlayıp, salata ve çorbalarınızın içine de ekleyebilirsiniz.

Su

Suyun süper besin olarak kabul edilmesinin en önemli nedeni “0” kalori olmasıdır. Eğer yüksek kalori içeren içeceklerden tüketirseniz bunu dengeleyebilmek için daha az yemek zorunda kalırsınız. Araştırmalar gösteriyor ki karbonhidratları içmektense yemek daha iyidir. Su, tüm vücut fonksiyonları için önem taşır ve günün her saatinde tüketilebilir. Suyunuzu sade olarak içmekten hoşlanmıyorsanız, içinde taze meyve dilimleri bekleterek tüketebilirsiniz.

Eviniz Yeterince Güvenli mi?

yazildi.

Emniyet Genel Müdürlüğü’nün yıllık faaliyet raporuna göre Türkiye’de her gün 234 ve her saat 10 ev soyuluyor. 

Sadece 2011’de toplam 89 bin 349 evde hırsızlık vakasının yaşandığı ülkemizde, hırsızlar akla gelmedik yöntemlerle sadece sıradan konutları değil, güvenlik elemanlarıyla korunan siteleri dahi tehdit ediyor. Özellikle ihmal ve doğru sanılan yanlışlar nedeniyle yaşanan ve ev sahiplerinin travmalar yaşamasına neden olan soygunların önüne geçilmesinde en önemli görev ise yine ev sahiplerine düşüyor. Güvenlik şirketi Pronet, güvenlikte doğru sanılan yanlışlar konusunda toplumu bilinçlendirerek ihmallerin önüne geçmenin ve böylece daha güvenli bir yuvaya sahip olmanın mümkün olduğuna dikkat çekiyor.

Yumurtayla Ev Soyuyorlar

Hırsızlar ev sahiplerini her gün yeni bir yöntemle tehdit ediyor. Soyguncuların son olarak geliştirdiği yöntem, evlere yumurta atmak. Hırsızlar yumurtayı ev sahibinin görebileceği bir noktaya atıyor ve bir süre beklemeye başlıyor. Yumurta artıklarının birkaç gün boyunca temizlenmediğini gören hırsızlar, evde kimse olmadığını düşünüp evlere giriyor. Güvenlik güçleri bu yöntemle Marmaris’te son bir hafta içinde çok sayıda evin soyulduğunu belirtiyor.

Yüzde 80’i Evini Değiştiriyor

Türkiye’deki hırsızlık girişimlerinin önemli bir kısmının hane halkı evdeyken gerçekleştiğini ve bunun da büyük travmalara yol açtığını söyleyen Pronet Genel Müdürü Metin Kastro, “En kötüsü de hırsızlığın gece, hane halkı uyurken gerçekleşmesi. Ev sahibi yatağında uyurken bu sırada birisi odaya giriyor ve pantolonun cebinden cüzdanı çalıyor. Örneğin koca ya da eşi uyanıp kafayı kaldırınca, hırsız 'sen yat uyu, seninle işim yok bitirip gideceğim' diyor. Ev sahibi de mecburen korkuyla yatıp sesini çıkarmıyor. Bu aşamada cengaver çıkanlar da oluyor ama sonuçta bu büyük bir risk taşıyor. Karşınızdaki adamın ne olduğunu, neye güvendiğini bilmeden harekete geçmek, ailenizin güvenliğini tehlikeye sokuyor. O yüzden en doğrusu hırsıza bulaşmamak oluyor. Ama bunun sonucunda da büyük travmalar yaşanıyor. Bu travmayı yaşayanların yüzde 80'i de evlerini değiştiriyor" diye konuştu.

Doğru Sanılan Yanlışlar...

Yanlış: Bizim sitede 24 saat özel güvenlik var. Bizim eve hırsız giremez.
Doğrusu: Site girişinde özel güvenlik de olsa, güvenlikçiler yüzlerce kişinin girdiği sitede kimin hırsız olduğunu bilemezler. Ancak olay olduktan sonra müdahale ederler.

Yanlış: Bizim evin kapısı kasa gibi sapasağlam.
Doğrusu: Tüm kapılar açılmak üzere tasarlanmıştır. Kapıda kaldığınızda bir çilingir açıyorsa, bir hırsızın da kapınızı açma ihtimali her zaman vardır.

Yanlış: Benim sigortam var, gerek yok.
Doğrusu: Sigorta ancak bir hırsızlık sonrası zararlarınızı karşılar, hırsızlığı engellemez, üstelik canınızı korumaya almaz. Sigorta ve güvenlik sistemleri birbirinin tamamlayıcısıdır, alternatifi değil

Yanlış: Güvenlik sistemleri pahalıdır.
Doğrusu: Hayır değildir. Abonelik sistemlerine artık yüksek bedeller ödenmiyor.

Ütü Alışkanlığı Nereden Geliyor

yazildi.

Adem ve Havva'nın çıplak bedenlerini süslemek istedikleri Cennet bahçesinden, Paris ve Milano'nun podyumlarına, kadınlar ve erkekler çok eskilerden beri nasıl göründüklerinin hep bilincinde olmuşlardır. 

Günümüzde giyim, benlik ve kişiliğin dışavurumu, bireysellik ve kimliğin uzantısı haline gelmiştir. Ve tarihin bir yerlerinde insan, üzerine kuşandığı giysileri yumuşatmak gibi bir gereksinime yanıt verme çabasıyla ütünün ilk temellerini atmıştır.

Ütünün ya da presin ilk izleri, ilkel insanın yeryüzüne adım attığı çağa uzanıyor. Ancak teknoloji, aşama aşama, zamanın çehresini değiştirdi. Eski iskandinav kadınların mezarlarında, kumaşları düzeltme aracı olarak cam toplar ve biçimlendirilmiş taşlar bulunmuştur. Çinlilere ait eski kayıtlar ise, onların bu iş için seçtigi aracın evde yanan kömürle ısıtılan ve tahta ya da fildişi bir sapla bastırılan pirinç ya da bronz bir tava olduğunu gösteriyor.

Geleneksel pres yaklaşımından ütülemeye ilk geçiş i.Ö. 4. yüzyıl kadar erken bir tarihteYunanlıların kıvrımlı ütüyü icat etmesiyle gerçekleşti. Ocak karıştırma demirine benzeyen ve ısıtılarak kullanılan bu araç daha sonra, karmaşık yüzey ve kıvrımlardaki kırışıklıkları gidermek için kullanılınca, 16. yüzyıl boyunca,  Avrupa'da moda oldu. Ancak Avrupalılar, ısıtılan tavaya benzer bir yaklaşımı, 13. yüzyılda, kendilerine ait kömürlü sıcak kutu biçiminde ortaya koydular. Bu kez kutu, ateşi yanık tutmak için kullanılan bir baca ya da yanma desteği dışında bütünüyle kapatılmıştı. Ne yazık ki bu kutuların oksijen deliğinden kurum dökülmesi gibi bir kusurları vardı ki bu da temiz çamaşırları ütüleme amacını bozguna uğratıyordu.

Orijinali "iron" olan "ütü" sözcüğünün, kökeninde yer alan anlamın belirginlik kazanması fazla zaman almadı. Demir parçasından yapılan ve harici olarak ısıtılabilen bir presleme aracı icat edildi. isteğe bağlı bir araç olan bu ilk ütü neyse ki zamanla değişim ve gelişim gösterdi. icat edilen ilk ütü, tahmin edebileceğiniz gibi, son derece ağırdı ve kumaşı düzelten güç ağırlık ve sıcaklığın birleşiminden oluşuyordu. Zamanla ütünün sapı tahtadan yapılmaya, parmakları korumak için ısı deflektörleri kullanılmaya ve ısı transferini en aza indirmek için çıkarılabilir saplar üretilmeye başladı.  Ancak büyük devrim 17 yaşındaki Mary Webber ütüyü sarmak için plasterler kullanarak hem ısı sağlamayı hem de parmakları ve tahta sapı korumayı başarınca gerçekleşti.

Çok geçmeden kömür gazı (doğal gaz), beyaz gaz (bir tür benzin) ve alkolle işlev gören, kendi kendine ısınan ütüler icat edildi. Ve son olarak da elektrikli buharsız ütüyü buharlı ütü izledi.

Günümüzde ütü, yıkama ve temizleme işlemlerinde, kendine ait önemli yeri korumaktadır. Zaman içinde, teknolojinin getirdiği kolaylıklarla, ütüleme işleminin zorlukları giderilmiştir. Bunun sonucu ise daha zarif kumaşları kullanabilme olanağı ve çok daha canlı bir görünüm olmuştur. Diğer bir deyişle, düzgün kişiliğin gerçek bir yansıması...

Bebeklerin diş sağlığı annede başlıyor

yazildi.

Çocukluk çağı çürükleri, ülkemizde yaygın olarak görülen ağız ve diş sağlığı sorunlarından biri.  Bunu engellemenin yolu,  annelerin önce kendi ağız ve diş sağlığını korumalarından geçiyor.

Halk arasında "biberon çürüğü" olarak bilinen erken dönem çocukluk çağı çürüklerinden korunmak için ebeveynlerin ağız diş sağlığına dikkat etmelerin gerektiğine işaret eden Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk Diş Hekimliği Uzmanı Doç. Dr. Şule Çıldır, annelere uyarılarda bulunuyor.

Bebeğinizin sütüne bal, pekmez koymayın

Biberon çürüğüne annelerin kendi ağız-diş sağlığına dikkat etmemelerinin yanı sıra yanlış beslenme alışkanlıkları da neden oluyor. Bazı ailelerin besleyici değerini artırmak ya da çocuğun sakinleşmesini kolaylaştırmak amacı ile süte bal, pekmez ya da şeker gibi tatlandırıcılar kattığını ve "biberon çürüğü" gelişimini hızlandırdığını söyleyen Doç. Dr. Şule Çıldır bunun nedenini şöyle açıklıyor: “Uykudan önce biberonla verilen süt, uyku sırasında tükürük salgısı azaldığı için dişlerin üzerinde varolan çürük yapıcı bakterilerin asidik bir ortam oluşturmasına neden oluyor. Bu asitler dişlerde önce tebeşirimsi beyaz renkte lekeler, daha sonra da "biberon çürüğü" olarak tanımlanan sarı kahverengi renkte çürükler oluşmasına neden oluyor. Bebeğinizin sağlıklı dişlere sahip olması için bir yaşından itibaren gece boyunca bebeğinize anne sütü dahil süt, meyve suyu, bitki çayı gibi herhangi bir şey vermeyin, sadece su verin.”

Bebeğinizin dişlerini korumanın yolları…

Bir yaşından itibaren bebeğinizi biberonla veya anne memesi vererek uyutmayın.

Biberonla verilen sütten ya da anne sütünden sonra bebeğinize mutlaka su içirerek ağzının çalkalanmasını sağlayın.

Bebeğinizin dişlerini, beslenme sonrasında temiz ve hafif nemli bir gazlı bezi işaret parmağınıza sararak veya parmak fırçalar yardımıyla fırçalayın.

Bebeğinizi özellikle bir yaşından itibaren düzenli olarak bir pedodontiste (çocuk dişleri uzmanına) götürerek, onu erken dönem çocukluk çağı çürüklerinden koruyun.

Ara öğünlerde bebeğinizi mümkün olduğunca dişler üzerine yapışıp kalan karbonhidratlı, şekerli yiyecekler yerine lifli besinler, sebze, meyve, kuruyemişle besleyin.

Üç buçuk, dört yaşına kadar tükürme refleksi tam olarak gelişmediğinden diş macunsuz ya da pedodontistinizin önereceği fluorid içermeyen diş macunları ile bebeğinizin dişlerini fırçalayın. Diş fırçasını mümkün olduğunca küçük başlı ve yumuşak kıllı seçin, ayda bir yenileyin.

Çocukların el gelişimlerinde fırçalamanın önemi büyüktür. Bu nedenle bir buçuk, iki yaşından itibaren çocukların kendi kendine dişlerini fırçalamasına izin verin. Ancak çocuğunuzun el yetenekleri dişlerin tüm yüzeylerini etkili olarak fırçalamasında yeterli olamayacağından sekiz yaşına kadar dişlerini fırçalamalarına yardımcı olmalı, altı yaşına kadar da diş fırçası üzerine konulan diş macunu miktarını kontrol etmelisiniz.

Sexy Black Mascara İle Etkileyici Bakışlara Sahip Olun

20 Aralık 2012 yazildi.


Alix Avien Sexy Black Mascara ile uzun ve dolgun kirpiklere, hayalinizdeki etkileyici bakışlara sahip olabilirsiniz.

Kullanışlı fırçası en ufak kirpiğe bile kolayca ulaşabiliyor ve bu özelliğiyle siyahın çekiciliği tüm kirpiklere teker teker yayılıyor.

Sexy Black Mascara eşsiz etkisini çekici ambalajına da yansıtıyor ve tüm ilgiyi üzerinde topluyor.
Seksi ve baştan çıkartıcı bakışların sırrı Sexy Black Mascara…

http://www.alixavien.com.tr
http://www.cosmofresh.com

Bir bumads advertorial içeriğidir.

Vücudunuza Güvenmiyor musunuz?

15 Aralık 2012 yazildi.

Vücut hatlarının ince ya da kalın olması hiç farketmez; genellikle bedenlerinin çeşitli bölgelerini şikayet edenler kadınlar olur. Hatta çoğu zaman tüm bu şikayetlerin geçerli bir dayanağı bile yoktur. Çirkin olmadıkları halde kendilerini öyle hisseden kadınların sayısı oldukça fazladır. 

Böyle durumlarda arkadaşlarının kadına güven verici sözler sarfetmesi ya da onu cesaretlendirmesi çoğu zaman bir işe yaramaz. Bütün bu duygu karmaşası kadının kendine olan güvenini ve beğenisini azaltırken, partneri hayal kırıklığına uğratma korkusunu da artırır.

Eksiklik duygusu sadece kadına has değil
Bir ilişki başladığında, gerçekten erkeğin ciddi ciddi kadını gözlemleyip, onun en küçük kusurunu bile farkedeceğini mi sanıyorsunuz? Gerçekler hiç de öyle değil! Erkeklerin yüzde 99’unun yeni bir ilişkinin başında kendisinden endişe duyduğunu, yeterli olup olamamaktan korktuğunu biliyor muydunuz?

Günümüz reklam mesajları, filmleri, haberleşme kanalları cinsel ilişkiye çok fazla yer veriyor. Kadın figürünün yanında, erkek cinselliği de işleniyor. Erkek imajı daha çok güçlü, performansı yüksek ve çekici olarak vurgulanıyor. Oysa gerçek hayatta hiçbir erkek kendini bu düzeyde görmüyor. Tabii bütün bu yargılar da erkeğin kendisiyle ilgili kaygısını artıyor. Bunun sonucu olarak erkek, kendi güvensizliğini örtbas ermek için kadın vücudunda kusur ve eksik aramaya başlıyor. Fakat erkek uyarıldığında ve heyecanlandığında, kafasındaki bu tür yargılardan arınıyor ve kadının küçük kusurlarını görmüyor. Hatta o noktaya gelindiğinde, kadının gözünde büyüttüğü kusurları, erkek için uyarıcı etken bile olabiliyor.  

Kendini beğenmişler incitebilir
Bir ilişkide başarıyı, sadece vücudun güzel olması ya da idealize edilmiş bir modele benzemesi sağlamaz. Duygusal seçimin de doğru yapılması çok önemlidir. Eğer partner, kadının fiziksel görünüşünü her şeyin üstünde tutar ve karşılıklı hisleri ifade etmek yerine, sert bir yargıç gibi hareket ederse, böyle bir erkeğin karşısına çıplak olarak çıkmak hiç kolay olmayacaktır.

Bir ilişkide çıplaklığa değil, tutkuya ve vücudu aşan hislere yer verilmelidir. İlk birleşmedeki zorluk, çıplak görülmekten ya da estetik olarak yetersiz olmaktan değil, kendine güvensizlikten kaynaklanır. Fakat kişiler bu faktörleri aşarlarsa, tutku ve heyecanı kazanan tabii ki vücutlar olur!

Eğer bir erkek sadece partnerinin dış görünüşüne önem veriyorsa, ya narsisttir ya da çevresine karşı kadını, kendisine tapan ve her söylediğini onaylayan biri olarak kullanıyordur. Bu tip partnerler en küçük kusurları bile incitici bir şekilde eleştirir, onur kırar ve karşısındaki insanı zayıf düşürüp, yönetmek için kendilerine zemin hazırlarlar.

Korkularınızı ve endişelerinizi paylaşın
Erkek, seçimini yaparken en fazla yüzde iki oranında estetik kaygılardan etkilenir. Aslında eş seçiminde aile yapısı, kültürel mekanizmalar, bilinçaltı gibi faktörler daha etkilidir. Kişilerin ufak tefek farklılıklar dışında, hep kendine benzer karakterdeki kişilere aşık oldukları savunulur. Bu nedenle narsistler dışında genelde erkekler, kadınları tahmin edilenin aksine daha az eleştirirler.

Kadın her şeye rağmen yatak odasındaki ilk buluşmada güvensizlik ve korku duyuyorsa, yapması gereken şey, partnerine bu korku ve sıkıntısını açıklamak olmalı. Bu sembolik olarak erkeğin güçlü olduğunu hissetmesini, hayecanlanmasını, koruyucu, güven verici rolünü üstlenmesini sağlayabilir. Asla yapmamanız gereken şey ise, çok rahat görünerek güvensizliği saklamaktır. Unutmayın, vücutların uyarılmasında ve elektriklenmede beynin önemi çok büyüktür.

Prostatınız Varsa Yalınayak Dolaşmayın!

14 Aralık 2012 yazildi.

İyi huylu prostat büyümesi olanlara uzman tavsiyeleri şöyle: Soğuktan korunun, yerlere basmayın! Klimadan ve rüzgardan korunun. Nar ve domates yiyin. Kabak çekirdeği çitleyin...

Yaşı 40’ı geçen her erkeğin korkulu rüyası olan prostat büyümesine karşı her yıl mutlaka düzenli olarak doktor kontrolü yaptırılması gerektiği uyarısında bulunan Medical Park Fatih Hastanesi Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Ali Nejat Eğilmez'in verdiği bilgilere göre, prostat; her erkekte doğuştan itibaren bulunan bir organdır. Mesane altında bulunan ve idrar yolunu çepeçevre saran bir salgı bezidir. Görevi, meni sıvısını oluşturmaktır. Ergenlikle beraber gelişir ve çalışmaya başlar. Boşalma esnasında idrar yoluna verilen prostat sıvısı, testislerden gelen sperm hücreleri ile karışarak meni halinde dışarı atılır. Prostat, üreme işlevinde görev alan önemli bir organdır.
Prostatın diğer organlarda da olduğu gibi birçok hastalığı vardır. En sık görülen hastalıkları genç erkeklerde prostat iltihabı (prostatit), 40 yaşın üzerindeki erkeklerde ise iyi huylu prostat büyümesi (Benign Prostat Hiperplazisi = BPH) ve prostat kanseridir.

Şikayetiniz Olmasa da Her Yıl Kontrol Şart!

40 yaşın üzerindeki erkeklerde vücudun hormonal dengesinin değişmesi sonucu prostat bezi içinde adenom denilen iyi huylu bir ur oluşur ve gittikçe büyür. Büyüme hızı oldukça yavaş olup, her erkekte farklıdır. Salgı yapan prostat dokusu azalır ve prostat hacmi artar. Bunun sonucu olarak; hem meni miktarı azalır, hem de prostatın içinden geçip dışarı açılan uretra, büyüyen prostatın yaptığı baskı ile daralır ve idrar yapmada zorluk ortaya çıkar. Mesane de yukarı kaldırıldığı için tam boşaltılamaz, idrar yapma sonrası içinde idrar kalır.
İyi huylu prostat büyümesi; 40 yaşın üzerinde gittikçe artan oranlarda görülür. 80 yaşın üzerindeki erkeklerde görülme sıklığı yüzde 80’i bulur. Bu arada, prostat kanseri görülme sıklığı da gittikçe artar.  Bu nedenle, 40 yaşından itibaren her erkeğin senede bir defa, şikayeti olmasa bile, ürolojik muayene yaptırması gerekir.

Büyüme Varsa Yaş Geçmeden Ameliyat!

Hastalığın tanısında; makattan parmak ile yapılan rektal muayene ile bağırsağın son kısmının hemen önünde bulunan prostat bezinin büyüklüğü, kıvamı, iyi veya kötü huylu olup olmadığı anlaşılır. Ayrıca idrar ve kan tahlilleri de yapılmalıdır. Kanda PSA (Prostat Spesifik Antijeni) bakılarak kanser olup olmadığı araştırılır. Ultrasonografi ile prostat hacmi tam olarak ölçülür. Böylece büyüme derecesi anlaşılır. Ayrıca, mesanenin tam olarak boşalıp boşalmadığı, böbrekler ve idrar yollarında değişiklik olup olmadığı da saptanır.

İyi huylu prostat büyümesinin tedavisi, ameliyat veya ilaç tedavisi şeklindedir. Kesin tedavisi ameliyattır. Bu da kapalı veya açık ameliyat şeklinde olabilir. Prostat büyümesi olan hasta, mutlaka altı ayda bir gerekli tetkikler yapılarak takip edilir. Prostat bu süre içinde büyümeye devam edeceği için, ilaç tedavisine rağmen hastanın şikayetleri artacaktır. Bu arada idrarın tam olarak boşaltılamaması sonucu mesane ve böbreklerde bazı olumsuz etkiler ortaya çıkar. Bu durumda, ameliyat kaçınılmaz olacaktır. Hastanın yaşının ilerlemesi sonucu ameliyatı engelleyebilecek bazı durumların ortaya çıkmasından önce ameliyat yapılmalıdır.

Lazerli Ameliyatla Ağrısız Tedavi

Çok büyük olmayan prostatlarda anestezi altında idrar yolundan girip prostatın içerden kesilip çıkartılması şeklinde yapılan kapalı ameliyatlar ( TUR, TUİP, Mikrodalga, Laser, Holmium, Greenlight, Redlight) uygulanabilir. Belli bir sınırın üzerindeki büyük prostatlarda, en iyisi karnın alt bölgesinde yapılan ufak bir kesi ile açık ameliyat yapmaktır.

Çok büyük olmayan prostatlarda ise Neodym-YAG, Holmium, Greenlight, LIFE-Laser gibi değişik lazer teknikleri uygulanabilir. Cerrahi yöntemler arasında lazerler günümüzde yaygınlık kazanmıştır. Lazer uygulaması sadece bir saat sürer.

Ameliyat Sonrası 6 Ayda Bir Kontrol Gerekir

Ameliyat sonrası taburcu olan hastada dokuların tam iyileşmesi üç hafta süreceği için; bu süreyi sıcak bir ortamda istirahat ederek ve verilen ilaçları kullanarak geçirmeli, bol sıvı alıp sık idrara çıkarak idrar yollarının yıkanmasını sağlamalıdır.

Kapalı veya açık, bütün ameliyatlardan sonra prostat kapsülü içeride kaldığı için burada daha sonra kanser gelişebilir. Prostat ameliyatı olmak, hastayı prostat kanseri olma riskinden kurtarmaz. Bu nedenle, prostat ameliyatı geçiren kişilerin altı ayda bir yapılan ürolojik kontrollere gitmesi gerekir.

Ertesi Gün Taburcu Olunuyor

Prostat tedavisinde günümüzde hayli yaygın olan lazer uygulamalarının birçok avantajı bulunmaktadır. Bunlar;
- Kanama tehlikesi yoktur.
- Hasta sadece bir gece hastanede kalır, ertesi günü taburcu olur.
- Sondası iki gün içinde alınır.
- Normal yaşamına çok çabuk döner.

Belden Aşağınızı Sıcak Tutun

İyi huylu prostat büyümesi tanısı konan bir hasta şunlara dikkat etmelidir:

Soğuktan korunun: Prostatın iyi huylu büyümesi saptanan bir hasta soğuktan çok iyi korunmalıdır.
Belden aşağısına dikkat: Vücudunun özellikle belden aşağı olan kısmı daima sıcak tutulmalıdır.
Soğuk yere basmayın: Soğuk zemine basmamalı, soğuk yere oturmamalıdır.
Klimada durmayın: Klima altında, soğuk esintili yerde kalmamalı.
Islak mayoyla kalmayın: Denize veya havuza girdikten sonra ıslak mayo ile oturmamalıdır.
Kaplıca ve hamam iyi gelir: Sıcak olan her şeyin faydası vardır. Sıcak oturma banyoları, hamam, sauna ve kaplıca çok iyi etki yapar.
Baharatlı yemeyin: İyi huylu prostat büyümesi olan bir hasta alkol ve baharatlı yiyecekleri fazla tüketmemelidir.
Yağ ve eti abartmayın: Çok fazla hayvansal yağ ve et yememeli, sağlıklı beslenmeye dikkat etmelidir.
Nar ve domates yiyin: Faydalı olan yiyecekler; domates, nar, brokoli, kabak çekirdeği ve diğer kuru yemişler, taze meyve ve sebzelerdir.
İdrarınızı tutmayın: Ayrıca, idrarı fazla bekletmemeli, mesanesini sık olarak boşaltmalıdır.
Fazla otumayın: Çok uzun süre aynı yerde devamlı oturması, prostatın şişmesine ve şikayetlerinin artmasına neden olur.
Yolculukta sık mola verin: Uzun araba yolculuklarında sıklıkla durup yürümeli ve mesaneyi boşaltmalıdır.
6 ayda bir kontrole gidin: Doktorunun önerdiği ilaçları kullanmalı, senede iki defa ürolojik muayene yaptırmalıdır.

40 Yaşından Sonra İdrarınızı Sıkı Takibe Alın!

İyi huylu prostat büyümesinin belirtilerine karşı uyanık olun:

- Hastada gittikçe artan idrar yapma şikayetleri ortaya çıkar.
- İdrar basıncı azalır, yavaş ve ince idrar yapma, çatallanma görülür.
- İdrarın başlaması gecikir, süresi uzar.
- Durup tekrar başlama gibi kademeli idrar yapma olabilir.
- İşeme sonrası tam boşaltamama hissi olur, bu da sık işeme ihtiyacını ortaya çıkarır.
- Gece uykudan uyanıp idrara kalkma görülür, sıklığı zamanla artar.
- Özellikle kış mevsiminde veya soğuğa maruz kalma, üşütme durumunda bu şikayetler çoğalır. Sık olarak idrar yollarında iltihaplanma, işeme esnasında yanma hissi, bazen kanama görülür.

Sandalyede Ağa Gibi Oturmayın!

yazildi.

Büroda tüm gün sandalyede oturanların diz kapaklarında sorun oluşma oranı artıyor. Oturuş bozukluklarının yanı sıra merdiven inip çıkmak, step yapmak, koşu bandına eğim vererek koşmak gibi hareketler diz kapağının kaymasına neden olabiliyor. Kayma, dizlerde ortaya çıkan şiddetli ağrı ile kendini belli ediyor.

Ofiste oturma biçiminiz, diz kapağınızda sorun oluşup oluşmayacağının önemli göstergelerinden biri. Eğer sandalyede bacaklarınızı aralayarak oturuyorsanız, diz kapaklarınızın kaymasına neden olabilirsiniz. Diz kapağındaki kaymaların, özellikle de ofis çalışanlarının yaygın sorunu haline geldiğini belirten International Hospital Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Hakan Gürbüz, artık erkekler kadar kadınlarda da oturuş şekli nedeniyle aynı sorunun oluştuğunu söyledi. Prof. Dr. Gürbüz, erkeklerde sık rastlanan, bacaklarını iki yana açma ve dizlerini yere 90 derecelik bir açıyla kırma şeklindeki oturma biçiminin kadınlarda da görülmesi nedeniyle her iki gurupta da ‘ağa oturuşu’ olarak tanımlanabilecek bu durumun diz kapağının kaymasına neden olduğunu vurguladı.

‘Ağa’ oturuş stili nedeniyle dizin üzerindeki diz kemiğini adeta bir şapka gibi örten diz kapağı, dış yana doğru kayıyor, kayma diz kapağındaki kıkırdağı yıpratıyor. Bu durumda ortaya çıkan sonuç, dizlerde şiddetli ağrı. Sorun daha da ilerlerse dizlerde protez uygulaması gerekebiliyor.

Doğru Oturuş Şekli Nasıl Olmalı?

Bacak bacak üstüne atmak gibi pek çok oturuş şeklinin yanlış olduğuna değinen Prof. Dr. Hakan Gürbüz, uzun süre sandalyede oturanlar için doğru oturma şeklini şöyle tarif ediyor: “Sırtınız tamamen dik olmalı ve belinizin arkasını küçük bir yastıkla desteklemelisiniz. Bacaklarınızı kırarak değil, dizinizi kırmayacak şekilde düz ve birleşik uzatmalısınız. Bu oturuş şekli omurganızı düz tutar ve diz kapaklarınızın zarar görmesini engeller.”

Kapak Nasıl Hasar Görüyor?

Ağa oturuşu gibi oturuş bozukluklarının yanı sıra, merdiven inip çıkmak, step yapmak, koşu bandına eğim vererek koşmak gibi faaliyetlerin de diz kapağında kaymaya neden olabileceğini söyleyen Prof. Dr. Hakan Gürbüz sözlerine şöyle devam ediyor: “Tüm bunlar diz kapağı kemiğine ve ekleme, sorun çıkarıyor. Günlük yaşamda hep ağa pozisyonunda oturuyoruz. Bacaklarımızı açarak oturmamızın sonucunda, iç taraftaki kaslar uzuyor, dıştaki kaslar ise kısalıp kalınlaşıyor. Diz kapakları da yerine oturdukları vadiye benzer yapıdan çıkarak dışarı doğru kayıyor. Arabanın silindir ve pistonu gibi, diz kapağının her bükülmesi sırasında kapak kemiği vadiye benzeyen ve diz kapağının oturduğu yapıya girip çıkıyor. Bunun sonucunda dizimizin ön dış yüzünde ciddi ağrılar oluşuyor.”

Uzun Yolculuklar Ağrıları Artırıyor

Bu ağrılar özellikle de koşarken ortaya çıkıyor. Koşma sırasında diz kapağı hızlı ve güçlü bir şekilde içine oturması gereken vadiye benzer alana girip çıkınca sorun daha da artıyor. Merdiven inmek çıkmak bu insanlara sorun yarattığı gibi arabada uzun süre oturmak, uçakta hareketsiz kalmak uzun yolculukları çok ağrılı hale getirebiliyor.

Ameliyata Uzanan Süreç...

Diz kapağındaki kayma, aniden ortaya çıkmıyor. Zaman içinde başlayıp ilerliyor. Prof. Dr. Gürbüz, bu süreci şöyle anlatıyor: “Diz kapağının sağında ve solunda yer alan pilika denilen bir kılıf var. Her dizi büküp açmada bu pilika tabakası adeta dizdeki kıkırdağı zımparalıyor. Bunun üzerine kıkırdak yapı hasar görüyor, kıkırdağın üstünü soyuyor, döküyor. Daha çok 30´lu-40´lı yaşlarda görülen bu sorunlar nedeniyle ciddi ağrılar ortaya çıkıyor. Kıkırdağın beslenmesi için gereken sıvının, yüzeyi ıslatması önem taşıyor. Diz bükülüyken pilika kıkırdağın üstünü örtüyor, sıvının kıkırdağı ıslatmasını önlüyor. Balığı sudan çıkarmak gibi, yaşamsal aktivitesi engelleniyor. Bu nedenle diz kapağının vadiye düzgün oturmasının sağlaması ve pilika denilen yapının da ekleme zarar veren sürtünme ve örtme etkisinden korunmak için temizlenmesi gerekiyor.

Dizi Bükmek, Eğim Vererek Koşmak, Uzun Oturmak Yasak!

Bu sorunları yaşamasına rağmen ameliyat olmak istemeyen kişilerin dizini bükerek oturması, merdiven inip çıkması, spor salonunda koşu bandına eğim vererek koşması var olan sorunu daha da şiddetlendirebiliyor. Yapılacak her hareket, dizdeki ağrıları artırıyor. Ancak normal tempoda yürüyüş yapmak zarar vermiyor.

Çözüm, Ameliyat!

Dizdeki bu sorun mekanik olduğundan tedavisinin de mekanik olduğuna değinen Prof. Dr. Hakan Gürbüz, “Eğer evinizin tavanı her ay akıyorsa, siz de aktıkça temizletip boyatıyorsanız sorunu çözümlemiş olmuyorsunuz. Diz kapağı sorunlarında ilaç almak ya da başka önlemler sorunu çözümlemiyor. Sorunun derecesine göre ya artroskopik cerrahi ya da klasik cerrahi uygulamak gerekebiliyor.” diyor. Artroskopi ile diz kapağının dış yana taşması yerine oturtuluyor, pilika adı verilen yumuşak dokular ve yıpranan kıkırdak temizleniyor. Artroskopiden sonra yaklaşık 10 gün boyunca dizde şişlik oluyor. Ancak kişi 3-4 hafta sonra normal hayatına dönebiliyor. Eğer soruna karşı hiçbir önlem alınmazsa, diz kapağı kireçlenmesi oluşuyor. Bu durumda protez cerrahisi yapılıyor, büyük protez konulmuyor, sadece diz kapağının içi protezle değiştiriliyor. Diz ağrısıyla kendini belli eden ve ameliyata uzanan bu sürecin önemine dikkat çeken ve dizde ağrı görülmesinin bir sinyal olarak algılanması gerektiğini belirten Prof. Dr. Hakan Gürbüz ağrıların, ağrı kesici ilaçlarla geçiştirilmemesi gerektiğini vurguluyor.

Sekste En Önemli Kıstaslar...

yazildi.

En başta ten uyumu önemli... Ayrıca muhteşem bir cinselliğe ulaşmanın en kısa yolu, muhteşem seks isteyen bir partnere sahip olmaktan geçiyor. Sekste en önemli kıstaslar şöyle...

Dr. Sari Locker, Türkiye’de ‘O Kitaplar’dan çıkan ‘Muhteşem Seks’ adlı kitabında, şöyle diyor: 
“Bekarsanız, araştırmaya bir partner bularak ve sizin için neyin iyi olduğunu dikkate alarak başlayın. Eğer bir ilişkiniz varsa, partnerinizle sahip olmayı istediğiniz seks hayatını yaratabilirsiniz. Uzun süreli bir seks partneri bulmak her zaman kolay değildir. Bazen, ilk başta sizi çeken, harika bir seks partneri olabileceğini düşündüğünüz kişinin aslında bir fiyasko olduğu ortaya çıkabilir. Seksi sizin için nelerin zevkli hale getirdiğini öğrenmek ve bir partneri, sizin için nelerin iyi kıldığını bilmek biraz zaman ve çaba gerektirir. Uyumlu bir cinsel partnerle birlikte olmak, daha ciddi bir ilişkinin ve muhteşem seksin yolunu açabilir.”

‘İdeal sevgili’ Bulmak

Dr. Sari Locker, bekar insanlardan duyduğu en büyük şikayeti aktarırken, “Hepsi kendileri için doğru olan birisini bulamamaktan yakınıyor. Bir partner bulmak kolay değildir. Tek tesellinin çikolata olduğu, kederli, yalnız gecelerden herkes kendi payına düşeni alır. Ama umudunuzu kaybetmeyin. Dışarıda bir yerlerde sizin için (yeterince) doğru birileri var. Yalnızca bakmaya devam edin. Uyumlu partner arayışınızda, zamana ve çaba sarf etmeye ihtiyacınız var. Mümkün olduğunca çok insanla tanışarak işe başlayın” diyor.

Nasıl Tanışabilirsiniz?

* Lise ya da üniversitede
* İş yerinde
* Arkadaşlar ya da aile aracılığıyla
* Bir kulüpte, spor faaliyetinde ya da etkinlikte
* İnternet, kişisel ilan ya da çöpçatan servisi aracılığıyla
* Bir barda ya da partide
* Tesadüf eseri

Bu 8 Konuya Dikkat Edin

1- Zeka. Birbiriniz için yeterince zeki olmanız gerekir.
2- Duygu. Hakkında aynı değerlere sahip olmanız gerekir.
3- İş. Benzer iş ahlakına sahip olmalısınız.
4- Aile. Birbirinizin ailesini kabul etmeli ve gelecekte nasıl bir aileye sahip olmak istediğiniz konusunda benzer fikirlere sahip olmak ilişkinin önünü açabilir.
5- Maneviyat. Ya birbirinizin dini inançlarını paylaşmalı ya da farklılıklarınızı kabul etmelisiniz.
6- Yaşam. Ne kadar ve nasıl sosyalleşmek istediğiniz konusunda benzer görüşlere sahip olmanız gerekir.
7- Para. Bu konuda aynı değerleri paylaşmalısınız.
8- Seks. Cinsel olarak aynı şeyleri sevmeli ve birbirinizle seks yapmaktan hoşlanmalısınız.

Seksi İfade Edebilecek 4 Yol

Dr. Sari Locker’a göre, kişisel albeniniz ve seksepalitenizle insanları nasıl cezbettiğinizi anlamanız, uyumlu bir partner ararken size yardımcı olur. Locker, kişinin seksiliğini ifade edebileceği dört farklı yol belirlediğini söylüyor:

Romantik: Romantik bir seksilik sergilemek için: Sevgilinize çiçek gönderin. Yatak odasını mumlarla donatın. Sevgilinize kokulu yağlarla masaj yapın. Bütün geceyi sevgilinizle kırmızı şarap içerek geçirin. Onunla hayatın anlamı hakkında konuşun. Ona sevimli hayvan isimleri takın, aşk şiirleri yazın. Uyku vaktinde birbirinize romantik hikayeler anlatın. Romantik olmak kur yapmanın bir parçasıdır. Romantik yanı ağır basan bir seksilik, bu tarza ilişki boyunca devam edeceğiniz anlamına gelir.

Doğal: Çaba göstererek elde edebileceğiniz bir şey değildir. Çoğu durumda buna ya sahipsinizdir ya da değilsinizdir. Sade bir çekicilik istiyorsanız şu doğal seksilik özelliklerini bir deneyin: Sevgilinizle çıplak yüzün. Gözlerden uzak, ormanda el ele gezin. Terli terli seks yapın ve birkaç kere orgazm olun. Birlikte kahkahalar atın, spor yapın.
Evde çıplak olarak gezin.  Hiç düzeltme yapmadan, ne düşünüyorsanız onu söyleyin. “Seni seviyorum” demekten korkmayın. 

Cilveli: Cilveli biriyseniz, bu gerçek bir tahrik unsurudur. Partnerinize zekice şakalar yapın. Hediyelerle onu şaşırtın. Sevgilinizi ellerinizle besleyin, gıdıklayın. Kulağına tatlı şeyler fısıldayın. Telefonda seks yapın, cilveli e-postalar gönderin. Odanın bir ucundan ona gülümseyin. Bol bol öpüşün ve bol bol
ön sevişme yapın. Cilveli olmak çok eğlenceli olabilir ve yeni biriyle işleri yürütmenin harika bir yoludur.

Erotik: Seksiliğin en açık biçimidir. Bayağı ve edepsizdir, ateşli ve yoğundur ve şüphesiz seksidir! Bunun için, cinsel imalar taşıyan sözler söyleyin. Hatlarınızı açığa çıkaran kıyafetler giyin. Sevgilinizi tahrik etmekten zevk alın. Yatarken seksi iç çamaşırları giyin. Onun için striptiz yapın. Saatlerce ateşli, tutkulu sevişin.
Sevişirken seks oyuncakları kullanın. Yemek ve seksi birleştirin. Farklı ve egzotik pozisyonlar deneyin. (Milliyet)

"Aşk Cinayeti" mi "Vahşet" mi?

yazildi.

Son zamanlarda birbiri ardına gelen ve vahşice işlenen ‘aşk’ cinayetleri hepimizi dehşete düşürdü.

‘Bir insan bunu nasıl yapabilir?’ derken, Mardin’de dünyayı bile şok eden katliam haberiyle kanımız dondu. Peki bize neler oluyor? Toplumsal bir cinnetin girdabına mı kapıldık? Medical Park Fatih Hastanesi’nden Klinik Psikolog Sinem Demir’e göre; bu cinayetler ‘aşk’ ile değil, ‘sahip olma’ hissinin zedelenmesi ile tetikleniyor.

Medical Park Fatih Hastanesi’nden Klinik Psikolog Sinem Demir, medyaya ‘aşk cinayeti’ olarak yansıyan cinayet haberlerinden, ‘reddedilmeye tahammülsüzlük’ ile ilişkili olanları ele aldı. Psikolog Sinem Demir’e göre bu cinayetlerde kadının ‘tutku ile sevilmesi’ değil, ‘sahip olunmak istenen bir nesne olarak görülmesi’ söz konusu. Son günlerde yaşanan ve ‘istediği kızı alamama’ ile ilişkili olduğu öne sürülen Mardin katliamını da yorumlayan Demir’in değerlendirmeleri şöyle:

‘Reddedilme Cinayetleri’

• Reddedilmeye aşırı hassasiyetin cinayetle sonuçlandığı vakalar psiko-sosyolojik açıdan değerlendirilirse, ‘güç/erk’ duygusundaki zedelenmenin ön planda olduğu öne sürülebilir. Bu ‘güç/erk’ duygusu, erkek olmak ile ilgili değildir; kadınlar da bu güç’ün sahiplenicisi, besleyicisi olabilir. Bu duygunun hâkim olduğu bir ailede, erkek çocukta zirve yapan güç/erk duygusunu, ‘o oğlu doğuran’ annesi, ‘hanedanlığın kraliçesi’ olan babaanne gibi kadınlar, hatta o ‘soyadına’ ortak olan yakın akrabalar bile paylaşabilir.

• Sadece fiziksel araçların (para, ‘soy’ ve ‘isim’ gücü, mevki gücü, silah gücü… gibi) güç duygusunu beslediği birey/aile/kültürlerde, ‘sağlıksız güç duygusu’ndan söz edilebilir. Bu, mutlaka ‘kendini ispat etmek için’ yıkıcılığa yönelecek, gücünü sergilemek için her zaman irili-ufaklı sebepler/tehditler bulacak, sağlıksız bir şekilde şişirilmiş bir güç duygusudur.

Öfkenin Şiddete Dönüşmesi Güçsüzlüktür

• Bu güce yönelik en kolay oluşacak tehdit, ‘nesnesi’ olarak gördüğü kadınla ilişkili konulardır: kadın (veya ailesi) tarafından reddedilmek, kadın’ının ‘namusuyla’ ilgili ‘şüphe duymak’… (Burada kadın, güç/erk hiyerarşisinde ekonomik değeri olmayan tarafı temsil ediyor). Fiziksel araçlarla beslenen güç/erk duygusu ile oluşan kimlik, (kendi iddiasının aksine) son derece güçsüzdür. Hiçbir kaygıyı/engellenmeyi/reddedilmeyi dindiremez, kendisini yumuşatamaz. Hatta yumuşamayı, ‘kişiliksizlik-güçsüzlük’ olarak görür. Güç/erk duygusu zedelenince, tehdit oluşturduğundan ’şüphe duyduğu’ ülkeleri işgale giden ‘büyük güç’ ülkelerin ‘legal terör’ü, ‘klasik terör’, töre cinayetleri ve Mardin’de son yaşanan katliam, aynı mekanizmadan besleniyor gibi gözükmektedir.

• “İstediğimi (hakkım olanı) alamazsam, kendime/bana ait olan nesnelere zarar verileceğinden ‘şüphe’ duyarsam öldürürüm ve zedelenmiş erk/güç duygumu yeniden beslerim”. Sadece fiziksel güçten beslenen birey/aile/kültür, hiçbir zaman ‘doymaz’. Para-mevki-silah-kas gücüyle (yani fiziksel araçlarla) ‘güç’ duygusunu (yani kimlik duygusunu) geçici olarak doyurur, ardından mutlaka yeni tehditler hisseder ve ‘güç/erk’ duygusu için fiziksel araçları yeniden devreye sokar.

Çarpık Vicdan Duygusu Gelişiyor

• Sadece fiziksel araçların güç/erk duygusunu beslemesi, insan (canlı) hayatını önemseyen değer yargılarını, samimi/içten ılımlı düşünce ve duyguları devre dışı bırakır. Sadece ‘kendisinden’ olarak gördüklerine (yani çarpık bir) vicdan/üzüntü/merhamet duygusu geliştirebilir. Kendi (ve kendisine ait olarak kabul ettiklerinin) yıkıcılığını ve ‘diğerlerinin’ acılarını geçiştirir, görmezden gelir.

• Erk/güç duygusu, hiç olmaması gereken bir duygu olarak düşünülemez. Her bireyin/ailenin/kültürün, belli düzeyde erk/güç duygusuna ihtiyacı vardır. Önemli olan, bu duygunun ‘sadece fiziksel araçlarla’ tanımlanmaması; yani yıkıcılığa yönelmemesi, duyguların körelmesine yol açmamasıdır. Sağlıklı olan, kendi hakkı olanı (yıkıcı yollara başvurmadan) arayabilecek kadar ‘güç’ duygusu taşırken, insan hayatını, diğerlerinin hayatını önemseyebilmek; ‘vicdan’ duygusu ile ‘zarar verme!’ diyen mekanizmanın bütünleşmiş olmasıdır. Bunun için de, ‘zarar görmekten daha kötüsünün ‘zarar vermek’ olduğu’ değer yargısını aktaran rol modellerine/ebeveynlere/liderlere ihtiyaç vardır. Aksi, her zaman (benliğe, kimliğe yönelik) yeni ‘zedelenme hisleri’, yeni ‘yıkma etme sebepleri’ üretir durur.

• İstediği kızı (nesneyi) ‘alamayan’ kişinin, o kızı (bazen kendisini de) öldürerek, ‘bir tür yanılsama’ yaşadığı öne sürülebilir. Bu şekilde, onu kendisi dışında başka kimseye ‘vermeyerek’, sanki ‘kendisinde kalmış’ gibi hissedebilir. Kendisini de öldürdüğünde, ‘sadece ikisine ait bir alan’ oluşturmuş algısı yaşayabilir. İntihar davranışının açıklamalarından biri de, kendisini ‘kendisi’ öldürdüğünde, ‘ölümsüz olacağı’ yanılsamasının yaşanmasıdır.

Evlilik insanları değiştirir mi?

yazildi.

Bütün ilişkiler güzel duygularla  başlıyor. Hissedilenler o kadar büyüleyici, o kadar yoğun oluyor ki, sanki bulutlar sarıyor çiftlerin etrafını. Ancak zaman ilerledikçe gerçekler ortaya çıkmaya başlıyor. 

Önce, hafif yaşanan anlaşmazlıklara, kişilik karmaşalarına, bir gün geçecek umuduyla göz yumuluyor. Ancak beklenilenler olmuyor ve bir süre sonra o aşık olduğumuz insanın ya da başka bir deyişle yere göğe sığdıramadığımız ilişkinin maskesi düşüyor.

Eşiniz kıskançlık krizleri mi yaşıyor?
Araştırmalara göre, kadınlar en çok eşlerinin aşırı kıskançlıklarından şikayet ediyor.  Bazen bu kıskançlık krizleri öyle bir boyuta varıyor ki, ilişkinin de, kişilerin de huzurunu ve düzenini bozabiliyor. Böyle durumlarda sakin olmaya çalışın. Eşinize inat olsun diye, onu daha fazla kıskandırma yoluna gitmeyin. Ona verdiğiniz değeri gösterin ve hissettirin. Ayrıca size güvenmesi gerektiğini vurgulayın. Tabii sürekli sorgulama tarzında gelen sorularını da yanıtlamayacağınızı belirtin. Eğer bütün bu yaklaşımlarınız çözüm getirmiyorsa ve eşinizin güvensizliği devam ediyorsa, beraber bir uzmana gitmeyi önerin.

Yalan konuşmaya mı başladı?
Yalan konuşmak bazen bir kaçamak, bazense bir alışkanlık, hatta hastalık boyutuna varabiliyor. Eğer eşinizin size yalan konuştuğunu düşünüyorsanız, bunu öncelikle sorgulama yoluna gitmeden sessizce izleyin. Ve kendinize çeşitli sorular sorun. Örneğin; acaba eşiniz sizi üzmemek, tepkinizi çekmemek için mi yalan konuşuyor? Eğer sonuçta eşinizin gerçekten yalan konuştuğunu düşünüyorsanız ve sevmediğiniz davranışlara devam ediyorsa, önce kendinizi kandırmadan önyargısız hareket etmeye çalışın. Çünkü bir insanın dürüst davranışlarda karar kılması, ancak kendi isteğiyle mümkün olur. Eşinize, bu konuda önceki deneyimlerinizi ve çevrenizde yaşananları anlatın. Ve ona sınırlarını hatırlatarak, ilişkinizin devamı için şartlar koyun.

Aldatıldığınızdan mı şüpheleniyorsunuz?
Kadınların eşleriyle ilgili diğer büyük sıkıntılarından biri de, erkeğin eşini aldatıyor olması. Evliliklerde böyle olaylara çok rastlandığı için, kadınlar kolaylıkla bu duyguya kapılabiliyor. Eşinizin sizi aldatıp aldatmadığını anlamak için, onun rutin davranışlarını inceleyin. Örneğin; haftalarca sizinle seks yapmaması, istekli olmanız karşısında çeşitli bahanelerle sizi reddetmesi, mutlaka sizi rahatsız eder. Bütün veriler sizi aldattığını gösteriyorsa, kesinlikle telaşa kapılmayın. Uygun bir zamanı seçin ve eşinizle oturup güzel bir dille konuşun. Kesinlikle suçlama yoluna gitmeyin. Eğer gerekli duyuyorsanız, bir uzmandan destek isteyin. Bütün bunlar da sonuç getirmiyorsa, kendiniz için neler yapabileceğinizi düşünün.

Şiddete mi başvuruyor?
Bir ya da birkaç kez olması hiç fark etmez, eşinizin size herhangi bir şekilde vurması, suç sayılır. Çünkü hiçbir insanın kimseye vurmaya hakkı yoktur. Eğer eşiniz size sık sık vuruyor ve kendinizi bu tip kaba tavırlardan dolayı tehlike altında hissediyorsanız,  ondan biraz uzak kalmayı deneyebilirsiniz. Küçük çocuklarınız varsa, onları da yanınıza almanız uygun olur. Eğer eşiniz sizi sürekli dövüyor veya vurma tepkisinin ardı kesilmiyorsa, bunu polise bildirebilirsiniz. Çünkü böyle bir olayın kayıtlara geçmesi, ilerde yapacağınız boşanma gibi yasal başvurularda işinize yarayabilir. Fakat olaylar bu boyuta varmadan önce, bir uzmana danışmanız doğru olur.

Yatakta sadece kendini mi düşünüyor? 
Eşiniz, sevişirken sizin nelerden zevk aldığınıza dikkat etmiyor mu? Yatakta sadece kendini mi düşünüyor? Eğer öyleyse, ona, ilgiye ve şefkate ihtiyaç duyduğunuzu ifade edin. Ayrıca ona sevişirken nelerden zevk aldığınızı, size nasıl davranmasını istediğinizi vurgulayın. Küçük aşk oyunlarıyla ilişkinizin daha rekli ve zevkli olacağını belirtin.

Süt Dişleri İhmale Gelmez!

yazildi.

Genel sağlığı önemli ölçüde etkileyen ağız ve diş sağlığının ilk adımı bebeklik döneminde atılıyor. Küçük yaşlardan itibaren diş fırçalama alışkanlığı kazandırılan çocuklar ileriki dönemlerde sağlıklı dişlere sahip oluyor. 

Diş Hekimi ve Protez Uzmanı Çağdaş Kışlaoğlu, çocuklarda süt dişlerinin önemini ve kalıcı dişlerin çıkma dönemlerini anlattı...

Süt Dişleri 6 Aydan Sonra Çıkmaya Başlar

Süt dişleri değişken olabilmekle beraber ortalama 6 aydan sonra genellikle alt ön bölgeden başlayarak çıkar ve yaklaşık 3 yaşında tamamlanır. Bu dönemde çocuğun ağzında toplam 20 adet süt dişi alt ve üst çenede simetrik olarak yerleşir. Çocuklarda ağız ve diş hastalıkları tedavisinin koruyucu diş hekimliğinin temelini oluşturduğunu belirten Diş Hekimi Çağdaş Kışlaoğlu, toplumumuzdaki ‘süt dişleri önemsizdir’ kanısının tamamen yanlış olduğunu belirterek sözlerine şöyle devam etti:

"Süt dişleri doğumdan ergenliğe kadar uzanan süreçte görev gören dişlerdir. Yapıları kalıcı dişlere göre biraz daha farklıdır. Eğer süt dişleri zamanından erken çürür ve çekilirse yan dişler kayacak ve alttan gelen kalıcı dişlere yer olmayacağı için kalıcı dişlerde oluşan çapraşıklık ortodontik tedaviye neden olacaktır. Eğer çekilmeyip kronik bir iltihap oluştururlarsa da hem alttan gelen kalıcı dişin kalsifikasyonu hem de çocuğun genel sağlığı etkilenecektir. Ayrıca süt dişlerinin alttan gelen kalıcı dişlere rehberliği söz konusudur. Bu nedenle çocuklara ağız bakımı alışkanlığının kazandırılması ve süt dişlerinin sağlığı çok önemlidir."

6 Yaş Dişini Süt Dişiyle Karıştırmayın!

Bebeklerde süt dişlerinin düşüp yerlerini genç süreklilerin alması, aşağı yukarı süt dişlerindeki sürme sırasını takip eden bir süreçte oluşur. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli noktanın süt dişi sanılan 6 yaş dişi olduğunu vurgulayan Kışlaoğlu, süt dizisi tamamlandıktan sonra yaklaşık 3 yaşından 6 yaşına kadar diş kavislerinde herhangi bir hareket olmadığını, çocuk 6 yaşına geldiğinde ilk sürekli dişi olan 6 yaş dişinin, süt azı dişlerinin arkasında yerini aldığını belirtti.

6 yaş dişlerini takiben ilk süren dişler kesiciler grubudur. Onu izleyerek birinci süt azıları, ikinci süt azıları ve süt köpek dişleri dökülür. Üst sürekli köpek dişleri en son süren dişlerdir. 11–13 yaş arası sürme tamamlanır. Bunların dışında 6 yaş dişlerinin arkasından 12 yaşında ikinci sürekli azılar ve 16–24 yaş arası ‘20 yaş dişleri’ yani üçüncü büyük azı dişleri sürer.

Çocukların Dişleri Neden Çürür?

• Süt dişleri daimi dişlere oranla daha çok organik madde içerdiğinden daha kolay ve hızlı çürürler.

• Çocuklar, çürüğün erken döneminde görülebilen soğuk sıcak hassasiyeti ve hafif ağrı gibi sinyalleri zamanında yorumlayamazlar. Olayı ancak dayanılamayacak kadar ağrı olduğunda fark ederler ki bu durumda çok geç kalınmış olabilir.

• Çocuklar ağız bakımına yetişkinler kadar dikkat edemezler. Çocuğun el becerisi, merakı ve ebeveynlerinin tutumu diş fırçalama alışkanlığını belirler.

Çürük Oluşumu Engellenebilir mi?

Çürüğü tamamen engelleyebilecek bir aşı ya da ilaç henüz geliştirilemedi, ancak çürük sayısını azaltmaya yönelik malzemeler günümüzde kullanılmaktadır.

Fissür Örtücüler: Azı dişlerinin çiğnemeye yüzeyinde fissür denilen küçük çukurcuklar vardır. Fissür örtücü malzemeyle çukurcukların üzeri kapatılıp; o bölgeye mikrop, yemek artığı vs. nin sızması engellenerek çürüğün başlaması önlenir. Bu işlem 6 yaşından itibaren kalıcı azı ve küçük azı dişlerine uygulanabilir.
Flor Uygulaması: Çürüğü engellemenin başka bir yolu da çürüğe karşı direnci artırmaktır. Dişlere yüzeysel flor uygulanması suretiyle bu direnç kazandırılır.
Diş Fırçalama: Çocukların ileride diş fırçalama alışkanlığını sürdürmesi için en etkili yöntem erken yaşlarda bu alışkanlığın kazandırılmasıdır.

Diş Fırçası ve Macun Seçimi Önemli!

Çocuğun ağız büyüklüğüne uygun, yumuşak ve naylon kıllardan üretilmiş diş fırçalarını öneren Kışlaoğlu,  çocukların diş macununu yutma riski olduğu için 3 yaş altında kullanılmaması gerektiğini belirtti.  Pütürsüz diş macunlarını öneren Kışlaoğlu, fırçaya konulacak macun miktarını ise ‘’nohut büyüklüğünde’’ şeklinde tarif etti.

Diş Fırçalama Alışkanlığı İçin Bunları Deneyin...

- Dişlerini fırçalarken ayrı bir diş fırçası ile siz de kendi dişlerinizi fırçalayın. Ona birkaç tane farklı renk ve şekillerde diş fırçası ve diş macunu alın. Her seferinde başka bir ikili seçmesini sağlayın. Bu seçim onun diş fırçalama isteğini ve motivasyonunu artıracaktır.
- Mutlaka diş fırçalama panosu oluşturun ve her fırçalamadan sonra pano üzerinde işaretleme yapın.
- Banyoya bir kum saati yerleştirin ve her fırçalamada kum saatini ters çevirerek zaman tutun. Yaklaşık 2 dakikalık diş fırçalama yeterli olacaktır.
- Çocuğunuzun diş çürüğü hakkında hiçbir bilgisi yoktur. Ona yapışkan özelliği olan şeker, çikolata, bisküvi yedirin ve aynada dişlerinin üzerine nasıl yapıştığını gösterin. Daha sonra dişlerini fırçalatın ve dişlerinin ne kadar güzel, temiz ve beyaz olduğunu yine aynada kendisine gösterin.