Erkeklerin cinsel ilişki süresince yaptıkları 5 hata

31 Ocak 2013 yazildi.

Cinsel hayatınızdan memnun değilseniz bunun nedeni yatağınızdaki erkek olabilir.

Sevgiliniz ya da eşiniz misyoner pozisyonundayken tek elle sütyeninizi açmayı öğrendi. Fakat kadınların cinsel birliktelik sırasında tatmin olmasını sağlamak bunlarla bitmiyor.

Kadınlar seksi sever. Bir çoğu tüm gün akşam geçireceği harika geceyi düşünür. İş yatağa gelince erkeklerinin onları anlamalarını ister. Bir çok kadın yatakta hala erkeğinden istekte bulunacak kadar özgüvene sahip değildir. Bu akşam eve gittiğinizde cinsel hayatınız hakkında konuşun. Sizi ve onu baştan çıkaran şeyleri ortaya çıkarmaya çalışın.

Unutmayın daha iyi bir cinsel hayata sahip olmak için karşınızdaki dinlemeniz onun ihtiyaçlarına önem vermeniz çok önemlidir.

Görevi başına değil! 
Kadınlar iş hayatında ve evde bir çok şeyi üstlenip, altından kalkarlar. Fakat iş yatağa geldiği zaman erkeklerin liderliğinden hoşlanırlar. Karşılarında, deyim yerindeyse adam gibi adam görmek isterler.   Bu noktada görev kadınlara düşüyor. Onun çekingen ve pasif tavrını yenmesi için onu yüreklendirmeniz gerekli.

Eski olana bağlanmayın!
Eşiniz bir süredir hep aynı adam. Cinsel hayatınızdan tatmin olmanız için sürekli farklı pozisyonlar denemelisiniz. Kadınlar karşısındaki erkeğin, onu cesaretlendirecek kadar farklı olmasını ve yeni şeyler denemesini ister. Bu akşam eve gittiğinizde eşinizi farklı bir yerde ilişkiye girmek için cesaretlendirin. İnanın bu hareketinizden sonra sizin yeniliklere ne kadar açık olduğunuzu anlayacak ve bundan sonraki yere sizi kendi elleriyle götürecek.

Sonuca odaklanıyor! 
Hayat bir yolculuk, bir hedef değil ve bu tamamiyle seks için de geçerli. Siz cinsel birliktelik sırasında kendi doruk noktanıza ulaşmaya çalışırken, bu eşiniz için çok eğlenceli olmayabilir. Sadece hedefe ulaşmak kadınlar için bir hayal kırıklığı yaratır. Cinsel ilişkiniz sırasında onu siz yönlendirin. Yavaşlatın. İsteklerinizi belli edin. Onun da bundan zevk almasını sağlayın. Daha iyi bir skor için sizin isteklerinizi dikkate alacaktır.

Yeterince seks yapmıyoruz! 
Erkeklere kalsa haftanın her akşamı cinsel birliktelik yaşanmalı. Fakat bir çoğu ekran karşısında maç izlerken uyuyup kalıyor. Tüm gece birlikte olmak için ısrar edemezsiniz. Bunun için akşam o eve gelmeden ona maçı unutturacak ya da sizinle birlikte olmayı iple çekeceği bir görünümle onu karşılayın. Unutmayın sadece o istediği zaman yatağa girmemelisiniz, sizin de istekleriniz önemli.

Keşke masaj yapsa! 
Eve giderken kokulu mumlardan ve sabunlardan alın. O gelmeden önce banyoyu romantik bir şekilde hazırlayın. O geldiğinde banyoda olun ve onu yanınıza çağırın çok yorgun olduğunuzu ve masaj yapmasını istediğinizi söyleyin. Birlikte banyo yapın. Devamı sizin ellerinizde. Böylece siz yorgun olduğunuzu söylediğinizde o bu ortamı kendi hazırlayacaktır.

Mutluluğun Anahtarı ...

30 Ocak 2013 yazildi.

Hayat şartları ağır, moraliniz bozuk ve yaşamınızda her şeyin çok kötü gittiğine inanıyorsunuz... Şimdi bunları düşünmekten vazgeçin! Sizin için hazırladığımızı birkaç küçük öneriyle, hayatınızı daha neşeli hale getirebilirsiniz.

Kendinizi şımartın 
Hafta içinde kendinize bir gün belirleyin. Bu, işleriniz en az yoğunlukta olduğu bir gün olabilir.  Çocuklarınız okuldayken veya bakıcı evdeyken, kendinize ait bir program yapın. Önce küveti doldurup içine rahatlatıcı losyon veya aroma yağları ilave edin. Ardından, vücudunuz tamamen dinlenene kadar küvette yatın. Hatta bunu yaparken müzik açın, yanınıza içecek ve bir de kitap alın. Bu şekilde hem vücudunuzu, hem de ruhunuzu dinlendirmiş olursunuz. Banyo keyfi bittikten ve iyice durulandıktan sonra vücudunuzun her bölgesini kremlemeyi ihmal etmeyin. Sonra da zamanınız doğrultusunda canınız en çok ne çekiyorsa, onu yapın!

Doya doya gülün
Gülmenin psikoloji üzerine terapi etkisi olduğunu biliyor musunuz? Eğer yanıtınız hayırsa, bunu bir yere not edin! Yapılan araştırmalara göre, gülme hem insanın kendini iyi hissetmesini sağlıyor, hem de sağlık üzerine olumlu etkiler yaratıyor. Bu nedenle, içinizden geldiği kadar gülün. Eğer bunu yapamıyorsanız, her fırsatta komik filmler izleyin, eğlenceli ortamlara katılın.

Hayatınızda değişiklikler yapın
Hayatınızı rutinlikten kurtarmanın en iyi yollarından biri, bazı radikal değişiklikler yapmaktır. İşe önce saç stilinizi değiştirmekle başlayabilirsiniz. Ardından kendinize değişik bir giyim tarzı oluşturun ve alışverişlerinizi bu doğrultuda yapın. Ayrıca, evinizde de yenilikler yapabilirsiniz. Örneğin, başka bir eve taşınabilir veya sadece dekorasyonu değiştirebilirsiniz.

Kendinizi ödüllendirin
Eğer tatlı yemeyi seviyorsanız, kendinizi arada bir çikolata, tatlı veya şekerlemelerle (mümkünse düşük kalorili) ödüllendirebilirsiniz. Ancak miktar konusunda dikkatli olun. Aksi halde sağlığınızı zorlayabilirsiniz. Eğer tatlı yemek yerine başka şeyler tercih ediyorsanız, onları tercih edin. Bunun da ne olduğuna kendiniz karar verin.

Spor yapın
Spor yapmak beden ve ruh sağlığı için gerekli. Bu şekilde hem zinde ve sağlıklı kalırsınız, hem de kendinizi moral olarak daha iyi hissedersiniz. Eğer spor salonuna gidemiyorsanız, evde egzersiz yapabilirsiniz. Kısacası, düzenli olarak her gün egzersiz yapmayı alışkanlık haline getirin!

İnsanları mutlu edin
İnsanları mutlu etmek, kişinin kendisini de mutlu eder. Bunun için, ya çevrenizde tanıdığınız insanlara ya da tanımadığınız kişilere bazı iyilikler yapabilirsiniz. Örneğin, bir insanın ihtiyacını karşılamak, büyük bir mutluluk kaynağıdır. Üstelik, insanların küçük şeylerden de mutlu olabileceğini unutmayın.

Günü yaşayın
Genellikle çoğumuz hayatımızı önceden planlamayı tercih ediyoruz. Bu şekilde de bugünü yeterince farkına vararak yaşayamıyoruz. Bu nedenle hayatınızı arada bir plansız, anlık yaşayın. Göreceksiniz, bu size yaşamdan daha fazla tat almayı sağlayacak.

Soğuk havada yüzünüzü kurulamadan sokağa çıkmayın!

yazildi.

Hava sıcaklıklarının gün geçtikçe düşmesi soğuk havalara bağlı hastalıkları da beraberinde getiriyor.

Hava sıcaklıklarının gün geçtikçe düşmesi soğuk havalara bağlı hastalıkları da beraberinde getiriyor. Soğuk algınlığı, grip ve zatürreden korunmak için kaşkolumuzu sıkı sıkı sarıp, eldivenimizi dahi giyiyoruz ancak bazen yüzümüzü tam olarak kurulamadan ya da saçlarımız ıslakken, başımıza bir kapüşon geçirip sokağa çıkıyoruz. Oysa yüz felci en çok soğuk havayı seviyor ve kendisine dikkat etmeyenleri seçiyor.

Soğuk hava yüz felci riskini artırıyor
Yüz felci, ani başlayan yüzün bir tarafındaki kasların felci ile seyreden bir hastalıktır. Beyinden çıkan 7. sinirin fonksiyonunun bozulması ile ortaya çıkar. Hastalanan kişi, yüzün bir tarafında, kaş kaldırma, göz kapatma ve ağız büzme hareketlerini yapmakta zorlandığını veya yapamadığını fark eder. Görülme sıklığı, yaşa ve yaşanılan coğrafyaya göre değişmekle birlikte, yılda 100 bin kişide 15–35 kişidir. Genç ve orta yaşlı yetişkinlerde biraz daha sık görülür. Yüz felcinin vücutta sessiz duran herpes virüsünün tekrar aktif hale gelmesi ile oluştuğuna inanılır. Bu aktifleşme, sinirde enfeksiyon gelişimine, şişmeye, sıkışmaya ve nihayet fonksiyonunu yapamamaya neden olur.

Laboratuar ve klinik gözlemlerle, herpes virüsünü tekrar aktif hale getiren faktörler belirlenmiştir.

Bunlar:
Fiziksel durumlar: Radyasyon, travma, vücutta başka bir enfeksiyonun olması ve soğuk hava.
Psikolojik durumlar: Sosyal stresler.
Bağışıklığın etkilendiği durumlar: Kanser, yanık, AIDS, transplantasyon, kemoterapi.

Soğuk kış aylarında yüz felci, yaz aylarına göre daha sık görülmektedir. Soğuk havaya maruz kalma, yutaktaki yapıları etkileyip, herpes virusunun aktifleşmesine neden olabilir. Gündüz ve gece sıcaklığında büyük değişimler, açık alandaki soğuk havaya uzun süre maruz kalma veya sık sık aniden soğuk alana çıkma, soğuk havada açık pencereli bir arabada seyahat etme veya açık pencere önünde uyuma, yüzdeki damarlarda kasılmaya ve daralmaya neden olarak geçici olarak az kanlanmaya neden olabilir ve sonuçta sinir hücrelerinde herpes virusunun aktifleşmesine neden olabilir.

Kaşkol ile yüzünüzü koruyun
Yüz felcinden kısmen korunmak mümkündür. Yüzün ıslak ve nemli kalması soğuğun etkisinin artmasına neden olur. Bu nedenle yüzün ve saçların iyice kurutulması önemlidir. Evde, işyerinde ve nakil araçlarında hava akımı olabilecek yerlerde bulunmaktan kaçınılmalıdır. Aşırı soğuk havaya çıkmak veya o ortamda bulunmak gerekiyorsa, soğuğun etkisini azaltacak kaşkol kullanmak gibi önlemler alınmalıdır.

Yüz felci genellikle iyileşen bir rahatsızlıktır. İyileşme sürecini hızlandıran kortizon ve anti viral ilaçları erken dönemde kullanmaya başlamak gerekir. Hastalık oluştuktan sonra da soğuktan korunmak, yüzün ve saçların nemli kalmamasına dikkat etmek çok önemlidir.

Nöroloji Bölümü Uzm. Dr. Abdullah Özkardeş

'Reflekstir' Deyip Hafife Almayın!

yazildi.

Bebeklerde ani sıçramanın nedeni “epilepsi” olabilir! 

Epilepsi, en sık çocukluk çağında, özellikle de 0-1 yaş arasındaki bebeklik döneminde ortaya çıkıyor. Sanılanın aksine sadece vücutta kasılma ve çenenin kitlenmesi gibi büyük nöbetlerle değil, gözden kaçabilecek küçük nöbetlerle de gelişebiliyor. Örneğin, bebeklerde ani sıçrama epilepsinin işareti olabiliyor!

Halk arasında ‘sara’ olarak bilinen epilepsi; ateş ve kafa travması gibi herhangi bir tetikleyici faktör olmadan tekrarlayıcı bilinç kaybı ile bilinçte bozulmanın görüldüğü ataklarla gelişen bir hastalık. En sık çocukluk çağında, özellikle de 0-1 yaş arasında ortaya çıkıyor. Çocukluk çağındaki epilepsi tüm vücutta kasılma/atma, çenenin kitlenmesi ve ağızdan köpük gelmesi gibi belirtilerle seyreden büyük nöbetlerle gerçekleşebileceği gibi; tanınması zor ve kısa süren küçük nöbetlerle de ortaya çıkabiliyor.

Acıbadem Kozyatağı Hastanesi’nden Nöroloji Uzmanı Dr. Uğur Işık, bebeklerde sadece kollar, bacaklar ve baş bölgesinde ortaya çıkan ani sıçramanın hafife alınmaması gerektiğine dikkat çekerek, “Klasik epilepsi belirtilerinin yanı sıra, bu tür kısa süren küçük nöbetlerin de asla atlanmaması gerekiyor. Çünkü bu küçük nöbetler anne babalar tarafından gözden kaçarsa sorun tedavi edilmediği için büyük nöbetlere dönüşebiliyor” diyor.

Hangi Nöbetler Gözden Kaçabiliyor?

• Ani Sıçrama ve Kapanma: Bebeklikte kümeler halinde gelen, kollar, bacaklar ile baş bölgesinde ani sıçrama ve kapanma ile gelişen nöbetler ortaya çıkabiliyor.
• Gözlerin Sabit Bir Yere Bakması: Çocuklarda kasılma, atma, gözlerin sabit bir yere bakması ve kusma ile gelişebiliyor. Vücudun tek tarafında kasılma veya vücudun tek tarafında anormal his ile de görülebiliyor.
• Dalma: Absans nöbetlerinde çocuk sadece 5-10 saniye boyunca dalıyor ve çevresine karşı duyarsız oluyor.
• Gece Uykudan Sık Uyanma: Frontal lob denilen (beynin ön bölgesi) bölgede gelişen nöbetlerde gece uykudan sık uyanma, kasılma ve anlamsız hareketler görülebiliyor. Bu durum çoğunlukla uyku bozukluğu ile karışıyor. Ayrıca çocuk anlamsız yere kendi çevresinde dönme veya koşma şeklinde hareketler sergileyebiliyor.
• Ani Baş Düşmeleri: Ani baş düşmeleri ve yere kapaklanma şeklinde nöbetler görülebiliyor.
• Sıçrama: Bazen sadece ani elektrik çarpması benzeri sıçramalar (myokonik nöbetler) ortaya çıkabiliyor.

Çocuğun Hayat Kalitesini Belirliyor

Bazı türlerinde nöbetler günde 50-60 kez tekrar ederken, bazılarında ise yılda sadece 1-2 kez ortaya çıkıyor. Epilepsiye neden olan durum hayat kalitesinde en önemli belirleyici faktör oluyor. Çünkü bu faktör hem çocuğun zeka düzeyini ve davranış sorunlarını hem de epilepsinin şiddetini beliyor. Nöbet sayısı ve nöbet kontrolü hayat kalitesini belirlemede önemli bir rol üstleniyor. İlaçlarla kontrol altına alınabilirse çoğu çocuk okul, spor ve hobiler gibi günlük yaşam aktivitelerine devam edebiliyor.

Bazı Türleri İlaçla Kontrol Altına Alınabiliyor

Hangi tedavinin uygulanacağında epilepsinin türü çok önem taşıyor. Çocukluk çağının iyi huylu genetik epilepsilerinin yüzde 80-90’ı ergenlikte düzeliyor. Bazen de epilepsiler ergenlik çağında başlıyor, bunların bir kısmı ömür boyu tedavi gerektiriyor. Epilepsilerin bir kısmı ilaç tedavisine çok iyi yanıt veriyor. En az 2 yıl, bazen de ergenlik çağına kadar ilaç kullanmak yeterli gelebiliyor. Ancak altta kafa travması veya menenjit gibi nörolojik bir sorun varsa tedavi edilmesi daha güç olabiliyor. Örneğin hastanın çok uzun yıllar ilaç kullanması gerekiyor.

Epilepsi Cerrahisinde Başarı Oranı Yüksek

Tüm epilepsilerin yüzde 20-30’unu dirençli epilepsiler oluşturuyor. Bu durumda ilaç dışında diğer tedavi seçenekleri gündeme geliyor. İlk yöntem de epilepsi cerrahisi oluyor. İyi seçilmiş hastalarda epilepsi cerrahisinin başarısı yüzde 80’lere ulaşıyor. Ancak ne yazık ki her dirençli epilepsisi olan çocuk ameliyat adayı olamıyor. Çocuğun epilepsi cerrahisi adayı olması için nöbetlerinin belli bir bölgeden kaynaklaması ve çıkarılacak bölgenin dil ve görme gibi önemli bir fonksiyonunun olmaması gerekiyor.

Beyne Takılan Pil Belirgin Düzelme sağlıyor

Çocuğun cerrahi yönteme uygun olmadığı durumlarda “vagus sinir stimülatörü” denilen beyin pili tedavisi düşünülebiliyor. Göğüs altına yerleştirilen pil, vagus sinirini belli aralıklarla uyarıyor ve bu nöbetlerde azalma sağlayabiliyor.  Beyin pili tedavisiyle nöbetlerin tamamen durması mümkün olmasa da iyi seçilen hastalarda belirgin düzelme sağlanabiliyor.  Diğer bir tedavi seçeneği de ketojenik diyet. Bazı tür epilepsilerde etkili olan bu diyet yağdan çok zengin beslenilmesi prensibine dayanıyor.

Nedenleri Neler?

• Kromozom anomalileri,
• Beyin oluşumundaki yapısal bozukluklar,
• Beynin oksijensiz kalması veya beyin kanamaları,
• Tümörler,
• Kafa travması,
• Menenjit gibi beyin enfeksiyonları epilepsiye sebep olabiliyor.

Çocuğunuz Atak Geçirdiğinde… 

• Nöbet sırasında çocuğunuzu sağ ya da sol tarafına doğru yatay pozisyonda yatırın.
• Başının altına bir yastık koyun, yakası sıkıysa gevşetin.
• Sallamayın, üstüne su dökmeyin, ağzına bir şey sokmaya çalışmayın.
• En yakın sağlık kuruluşuna götürün ya da çocuğunuzu izleyen doktoruyla iletişim kurun.

Sağlıklı saçlar için önemli ipuçları

29 Ocak 2013 yazildi.

Sağlıklı saçlara sahip olmak, kadın erkek herkes için çok önemli. Basit tüyolarla saçlara gerekli özen gösterildiğinde sağlıklı saçlara kavuşmak ise çok kolay!

Saçtaki kırılmalar, matlaşma ve pullanmalar, çevresel faktörlere, beslenme alışkanlıklarına ve yanlış uygulamalara bağlı olarak ortaya çıkabilir. Gerekli özeni gösterirseniz sağlıklı saçlara kavuşmanız ise kısa sürede mümkündür.

Memorial Hastanesi Dermatoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Tuğba Türe, “Saç sağlığının korunması için yapılması gerekenler” hakkında bilgi verdi.

Sağlıklı beslenme, sağlıklı saçların altın kuralıdır
Öncelikle saçların kökünden beslendiği unutulmamalıdır. Dışarıdan uygulanan ürünler saçlara sağlık getirmez. Saçlar için gerekli olan vitamin ve mineraller ancak kan yolu ile saç köklerini besleyebilir.

Demir, çinko, vitamin B12, folik asit ve biotinden zengin beslenmek saç sağlığı için gereklidir. (Kırmızı et, yumurta beyazı, kurubaklagiller…)

Dengeli ve düzenli beslenmek, antioksidan yiyecekleri (sebze, meyve vb..) gerektiği kadar tüketmek, düzenli uyku ve stresten uzak durmak saç sağlığı için önemlidir. Dermatoloji uzmanına danışmadan saç sağlığı için önerilen ilaçların kullanılması doğru değildir.

Saç boyası ve jöle saçların zayıflamasına, kırılmasına ve matlaşmasına neden olabilir
Saç boyası, renk açıcılar, jöle, köpük, sprey gibi kozmetik ürünlerin bilinçsiz kullanımı saçlara zarar verebilir. Saç şekillendirici ürünler sık kullanımda ve saçtan temizlenmediğinde saçta kalıntı oluşturarak saç tellerinde zayıflama ve kırılmalara neden olabilir.

Hergün yıkamak saça zarar verir
Saçlar gün aşırı ve ılık su ile yıkanmalıdır. Ayrıca ikisi bir arada ürünler yerine şampuan ve saç kreminin ayrı ayrı uygulanması daha doğru olacaktır. Saç kreminin saç uçlarına sürülmesi yeterlidir.

Sıcak fön kullanmayın
Saçların kaba ve sert bir biçimde taranması saçları yıpratabilir. Eğer kuru ve zor taranan saçlara sahipseniz durulanmayan bakım ürünlerini kullanarak saçlarınızı koruyabilirsiniz. Ayrıca saçlar kurutulurken ve şekillendirirken çok sıcak uygulamalardan kaçınılmalıdır.

Saçınızı sıkı toplamayın
Özellikle alın bölgesinde bant şeklinde görülen saç dökülmelerinin en sık sebebi sıkı toplanmış saçlardır. Bu tarz uygulamalar, zaman içerisinde kıl köklerinin zarar görmesine ve saç kayıplarına neden olabilir.

Hanımlara şık görünme tüyoları

28 Ocak 2013 yazildi.

Kadınlar, kıyafet seçimi yaparken genellikle şık görünme kaygısı içine girerler. Oysa rahatlık ve kendine güven hissi de şık görünmek kadar önemlidir. İşte size hem harika görünmenizi sağlayacak hem de performansınızı ve kendinize güveninizi artıracak öneriler…

Teknolojik kumaşları tercih edin
Şaşırtıcı bir gerçek ama spor salonlarında görülen en yaygın kıyafet kombinasyonu hâlâ sıradan bir penye tişört ve tayt… Oysa günümüzde kumaş teknolojisindeki yenilikler sayesinde performansı artıran, yapılan sporu kolaylaştıran birçok farklı özellikte giysi üretiliyor. Ancak beyinlerde hâlâ “sentetik” giysilere karşı bir önyargı var. Aslında bu son teknoloji ürünü kumaşlar hem daha fazla nefes alma özelliğine sahip, çok daha rahat ve spor yaparken diğer doğal kumaşların aksine şekillerini koruyabiliyorlar. Pamuklu kumaşlar ise hem teri gösteriyor hem de kurumaları zor olduğundan ıslak kalarak ciltte sürtünme sonucunda bazı rahatsızlıklara neden olabiliyorlar. Spor yaparken giyeceğiniz giysileri seçerken nefes alabilme özelliği olan sentetik ürünleri tercih edebilirsiniz.

İç çamaşırı seçimini doğru yapın
Sporcu sutyenleri, sıradan sutyenlerin aksine egzersiz sırasında göğüslere ekstra destek vermek ve rahat bir şekilde hareket edebilmeyi sağlamak için özel olarak dizayn ediliyor. Yanlış sutyen seçimi göğüslerde sarkmaya ve sırt ağrılarına neden olabiliyor. Öte yandan herhangi bir spor sutyeni 6 aylık düzenli bir kullanımdan sonra elastikiyetini kaybetmeye başlıyor. Ancak birçok kadın bu sutyenleri uzun yıllar boyunca kullanma yolunu seçiyor. Oysa yıkama ve kullanmanın etkisiyle özelliklerini yitiren sutyenler göğüsleri yeterince desteklemiyor. Ayrıca sutyen seçerken yapılan sporun ağırlık derecesini de göz önünde bulundurmalı. Örneğin koşu, basketbol, voleybol, binicilik gibi sporlar için yüksek korumalı sporcu sutyenleri kullanmak seçmek gerekiyor.

Kıyafetlerinizi alırken test edin
Spor yaparken eğilirsiniz, zıplarsınız, çömelirsiniz… O yüzden kıyafet seçiminde biraz tedbirli olmakta yarar var. Harika bir vücudunuz bile olsa spor salonlarında abartılı dekolte kıyafetler giymekten kaçının ve hareket ederken üstünüzdekilerin nasıl göründüğünü önceden test edin. Egzersize başlamadan önce soyunma odasındaki aynanın önünde birkaç esneme hareketi yaparak göbeğinizin, kalçanızın, göğüslerinizin nasıl göründüğünü kontrol edin. Böylece “Aman bir yerim açıldı mı, göründü mü?” kaygılarından uzak egzersizinizi rahatça yapabilirsiniz.

Taytların ağ kısmına dikkat edin
Eğer dar bir eşofman altı ya da tayt giyiyorsanız bel ile pantolon ağı arasının yeterli uzunlukta olup olmadığını kontrol edin. Çünkü taytınızı yukarı doğru gereğinden fazla çekiştirirseniz ağ kısmında istenmeyen bir görüntüye neden olabilirsiniz. Böylesine bir frikikten kaçınmak için bu tip ürünler alırken her zaman bel kısmının nerede durması gerektiğini satıcıya sorun.

Spor güneş gözlüğü alın
Eğer sıklıkla açık havada spor yapıyorsanız bir çift spor güneş gözlüğüne yatırım yapmanızda yarar var. Çünkü sıradan gözlüklerin aksine bu gözlükler son derece hafif, hareket ettiğinizde kaymıyor ve bir darbeyle karşılaştıklarında kırılarak tehlikeye yol açmıyor.

G-stringden uzak durun
İncecik bir ip parçasının normal günlerde kullanımının bile ne kadar sağlıklı olduğu tartışılırken, onu egzersiz sırasında kullanmak pek de doğru bir yaklaşım olmasa gerek. G-string iç çamaşırları egzersiz sırasında teri emmiyor ve tahrişe neden oluyor, bakterilerin dolaşımını kolaylaştırarak sistit gibi rahatsızlıklara neden oluyor. Bir de herkesin bildiği üzere pantolondan dışarı çıkarak nahoş bir görüntüye neden olmak gibi bir alışkanlıkları var! Bunun yerine, izsiz, nefes alan ve teri emen bir iç çamaşırı kullanın.

Ayakkabı alışverişine çıkın
Dansa gittiğiniz ayakkabılarla aynı zamanda koşuyor, incecik tabanlı babetlerinizle uzun yürüyüşlere mi çıkıyorsunuz? Ayaklarınızı yaptığınız spora uygun bir ayakkabı ile desteklemezseniz ayak sağlığınıza zarar verir ve kalça-diz eklemlerinde problemlere yol açarsınız.

Sertleşme sorunundan korkmayın

yazildi.

Sertleşme sorunu yaşayan hastaların tedavisi var. İlaç ve protez uygulayarak tedavi edilebiliyor.

Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Faruk Usta, sertleşme sorunu nedeniyle cinsel yaşamları son bulan erkeklerin artık bahaneleri nin kalmadığını belirterek, 'Sertleşme sorununuz var ise mutlaka tedavi ediyoruz' dedi.

Prof. Dr. Mustafa Faruk Usta, sertleşme sorunu yaşayan erkeklerin yüzde 86’sının bunu kimseyle konuşmadığını, yüzde 77’sinin ise tedavi için hiçbir şey yapmayıp kaderine razı olduğunu söyledi. Prof. Dr. Usta, "Günümüzde sertleşme sorunu sık rastlanan bir hastalık. 40 yaş üzeri erkeklerin yüzde 52’si belirli bir derecede sertleşme sorunu yaşamaktadır" dedi. Erkeklerin cinsel fonksiyon bozukluklarının ikiye ayrıldığını söyleyen Prof. Dr. Usta, "Yaşları 40 ile 70 yaş arasındaki erkeklerin 69.2’si erken boşalma ve sertleşme sorunu yaşamaktadır. Sertleşme sorunu yaşayan hastaların tedavisi var. İlaç ve protez uygulayarak tedavi edilen hastalar, mutlu bir şekilde yaşamlarını sürdürüyor" diye konuştu.

3 TEDAVİ YÖNTEMİ

Sertleşme sorununun nedeninin ortaya çıkartılmasının ardından mutlak tedavi edilebildiğini belirten Prof. Dr. Usta şunları söyledi:

"Ağızdan alınan ilaç, penisin içine enjeksiyon tedavisi, ya da penis protezleri hastaların imdadına yetişiyor. Ağızdan alınan ilaçlarla başarı oranı yüzde 50- 70 arasında değişiyor. Enjeksiyon uygulamasında zorluklar olmasına karşın başarı oranı yüzde 50. Penis protezinde ise başarı oranı yüzde 100. Bu yöntemle hastanın cinsel organı ve yumurtalıklarına cerrahi müdahale ile protez yerleştiriliyor. Böylece hastaya mutlu bir yaşam imkanı sunuluyor."

'PROTEZ HER YAŞA TAKILABİLİYOR'

Penis protezinin, gerekli ve uygun durumda her yaştaki hastaya takılabildiğini kaydeden Prof. Dr. Mustafa Usta, "Genel durumu seks için uygun olan her hastaya protez ameliyatı yapılmasında sakınca yok. Hiçbir parçası dışarıdan görülmez ve tamamı vücut içindedir. 24 saat içinde işlem biter. Hasta evine döner. Ömür boyu kullanılır. Hasta orgazm olabilir. Meni boşalması olur" dedi.

Diyeti önce beyninizde yapın

27 Ocak 2013 yazildi.

Pasta ve kekler size kendinizi iyi mi hissettiriyor? Düşünce şeklinizi değiştirdiğinizde bir daha asla bu yiyecekleri yerken iyi hissedemeyeceksiniz… Uzmanlar hayatınızı değiştirerek nasıl zayıflayacağınız hakkında birçok ipucu veriyor.

Araştırmalara göre olumsuz düşünceler yüzde yüz yemeğe yönlendiriyor. Bu nedenle ilk olarak her mutsuz olduğunuzda yememek için kendinize dışarıdan bakın. Beliniz ya da kalçalarınız giderek kalınlaşıyor mu? Bu sizi daha da mutsuz etmiyor mu? Burada yiyerek rahatlamayı bırakmak için beyin detoksuna ihtiyacınız olacak.

Aklınızdaki ağırlıklardan kurtulun
Ağırlıkları değiştirmek için gerçekten yapacak birşeyiniz yok mu? Kendi kendinize olmanız gereken kilonun çok üzerinde olduğunuzu söyleyin. Araştırmalar insanın inandığı şeyi tekrarlamasının motivasyon için çok önemli olduğunu belirtiyor. Yani kilolu olmanın kaderiniz olduğunu düşünüyorsanız kesinlikle öyle olacak.

Vücudunuzla ilgili aşağıdaki düşünceler defalarca aklınızdan geçebilir. Bunları aklınızdan çıkarın ve tam tersini düşünmeye ve en az 10 kez söylemeye başlayın.

1. Kolayca zayıflayamam
2. Metabolizmam yavaş
3. Kilo vermek için çok çalışmam gerek
4. Benim için kilo vermek imkânsız
5. Bu benim doğal halim

Belirtilenlerden en çok hangisi sizi anlatıyor? Unutmayın, bu tür negatif düşünceler sizi zayıflatmaz.

Aşırı yemeyi bırakın
İlk adımda negatif düşüncelerinizden kurtuldunuz. İkinci olarak yiyerek rahatlamanızın gerçek sebebini keşfedin. 5 dakikanızı ayırarak hayatınızda sizi en çok üzen şeyin ne olduğunu keşfedin. Ne olduğu, kaç yaşında olduğunuz hiç önemli değil sadece en çok üzüldüğünüz anları yazın.

Şimdi size en çok kilo aldıran sebebi belirleyin. O zamanlar nasıl hissettiğinizi düşünün ve bunun gibi bir cümle ile durumu özetleyin: “Büyükannemsiz korunmasız hissettim” ya da “Ali tarafından istenmediğimi hissettim”. Bu neden yiyerek rahatlamaya başladığınızı bulmanızı sağlar.

Yanlış alışkanlıklarınızı bırakın
Yiyerek rahatlama alışkanlığınıza sonsuza kadar veda edebilirsiniz. Nasıl mı? Duygularınızla yüzleştiniz ve bu alışkanlıktan kurtulmak için yolun yarısına geldiniz. Olumsuz anılarınızı geride bıraktınız buna rağmen bu 5 dakikalık ödevi de yapın. Aşağıdaki cümleyi tamamlayın.

Yeme alışkanlıklarımı kontrol edemiyorum çünkü…………………………..

(sizi mutsuz eden sebepten başlayarak düşüncelerinizi yazabilirsiniz ya da acı veren bir anınızdan yola çıkarak duygularınızı anlatabilirsiniz.)

Daha sonra yazdıklarınızı yüksek sesle okuyun ve ne kadar mutsuz olduğunuzu puanlayın.

“Bu sebepten mutsuzluğum 10 üzerinden………………………….. Ancak daha önce bu şekilde hissetmiş olsam bile kendimi çok seviyorum ve olduğum gibi kabul ediyorum” diye düşünün.

Sandy ve Amanda bunu defalarca yapmanızı öneriyor ve bunun sizi negatif düşüncelerinizden arındıracağını belirtiyor.

İnce düşünmeye başlayın
Şimdi artıl pozitif ve başarabileceklerinizi düşünmenizin zamanı geldi. Kendinizi çok sevin. Bedeninizin sağlıklı olması için yapmanız gerekenleri yapın. Kalorilerinize dikkat edin, düşük yağlı beslenin. Sizin formda kalmanızı sağlayacak “Mutlu, sağlıklı, aşk dolu, eğlenceli, yaratıcı, kibar, akıllı, anne, arkadaş, eş, koca, aşık, dinleyici, öğretmen..im.” gibi cümleler kurun.

“Kendini seven, motive eden, sonuca ulaşan, gülen, sağlıklı bir yaşam süren biri olmak istiyorum” cümlesini her gün, fırsat bulduğunuz her zaman yüksek sesle söyleyin. Bu sizi forma sokarken, formda kalmanızı, motive olmanızı sağlayacak.

Diyabetten Korunmak İçin 10 Tüyo

yazildi.

Ailesinde şeker hastalığı olanlar, kilolu olanlar, hareketsiz yaşayanlar ve yüksek tansiyon hastalarının diyabet riski yüksek. Peki diyabetten korunmak mümkün mü?...

Medical Park Acarkent Sağlık Söyleşileri’nin ikincisi Diyabet Haftası’nda Prof. Dr. Ziya Mocan tarafından gerçekleşti. Prof. Dr. Mocan, çağımızın hastalığı haline gelen ve ülkemizde 10 milyon kişinin mücadele ettiği diyabet hastalığının tedavisindeki yeni yöntemler ve korunma yolları hakkında Acarkentlileri bilgilendirdi. Acarkent Coliseum’da “Şeker Hastalığı ve Tedavisinde Yeni Yöntemler” başlığıyla gerçekleşen söyleşide, katılımcıların şekerleri de ölçüldü.

Kimler Risk Grubunda?

Prof. Dr. Mocan, “Ailesinde şeker hastalığı olanlar, vücut ağırlığı fazla olanlar, hareketsiz yaşantı sürenler, hamileliği süresince kan şekeri yükselmesi yaşayanlar ve yüksek tansiyon hastaları diyabete daha yatkın” dedi. Diyabet hastalığının belirtilerine de değinen Prof. Dr.  Mocan, “Çok susuyorsanız, çok sık idrara çıkıyorsanız, çok acıkıyorsanız, kilo kaybı yaşıyorsanız, yorgunluk çekiyorsunuz mutlaka şekerinize baktırın. Bunlar diyabet hastalığının en önemli belirtileri” diye açıkladı.

Diyabetten Korunmak İçin 10 Öneri

Prof. Dr. Ziya Mocan, Medical Park Acarkent Söyleşileri’nde 21. yüzyılın getirdiği yeni yaşam şekli dolayısıyla çağımızda hızla artan diyabet hastalığından korunmak için 10 öneri açıkladı:

1) Sağlıklı ve dengeli beslenin.
2) Düzenli spor ve egzersiz yapın.
3) Posalı gıdalar tüketin.
4) Fazla kilolardan kurtulun.
5) Sigarayı bırakın.
6) Bebekleri en az 6 ay emzirin.
7) Düzenli uyuyun.
8) Katı yağlardan uzak durun.
9) Kırmızı et tüketimini azaltın, özellikle balık tüketimini artırın.
10) Karbonhidrat alımını azaltın.

Erkeklerden kadınlara flört taktikleri

yazildi.

İlişki uzmanları erkeklerin tutumlarını 'kadınsal' bir düzeyde inceledi ve işinize çok yarayacak bir ilişki önerileri listesine çevirdi.

Komik olun

Kadınlar kendilerini güldüren erkeklerden hoşlanıyorsa, erkekler kendilerini güldüren kadınlara hemen aşık oluyor! Üstelik espri yapabilme yeteneği zekanın en büyük göstergesidir. Yani bir anda onun gözünde zeki ve komik kadın ünvanına kavuşmuş olursunuz.

Bu konuda erkekler arkadaşlarından çok etkilenirler. Kalabalık bir ortamda dikkatleri üzerinize toplayıp ortamın neşe kaynağı olduğunuz anda size vurulacaktır.

Cesur olun

Bir erkek sizinle ilgilendiğinde kendini geri çekmeye çalışmıyor, öyle değil mi? Siz neden öyle olmaktan kaçıyorsunuz? Cesur olmak ürkütücü görünse de ilişkinin başlangıcını kolaylaştırır. Karşınızdakine kendini rahat hissettirir, böylece onu çok daha açık, yalın, samimi ve hızlı bir şekilde tanımaya başlayabilirsiniz.

Çok 'atak' davranışlar karşınızdakini ürkütebilir. Bu yüzden öncelikle emin olmalısınız. Onun size yaklaşımını doğru analiz etmelisiniz. Emin mi, değil mi? Bazen de 'kitabına göre' oynamak ve kendinizi geri çekmeniz gerekir.

Özgüvenli olun

Bunu her fırsatta söylüyoruz. Hayatta istediğiniz her şeyi öncelikle kendinize inanarak başarabilirsiniz. Bazıları bunu ukalalıkla karıştırıyor. Hayır, kendinizi övmenizden bahsetmiyoruz. Bir örnekle açıklayalım: Size iltifat edildiğinde "Yok canım, abartıyorsun" gibi bir cevap vermek yerine sadece samimiyetle gülümseyin ve teşekkür edin. Bu 'evet güzel olduğumu biliyorum ve bunu senden duymak benim için çok önemli' demektir.

Oyuncu olun

Bu ne demektir? Onunla beraber eğlenebilmek demektir. İlkokulda sizden hoşlandığını saçınızı çekerek gösteren bir erkeğin büyüyünce çok değişeceğini zannetmeyin. Yukarıdaki üç maddeyi birleştirin ve yaratıcılığınızı gösterin. Belki hemen ona flörtöz bir cep telefonu mesajı çekmeyi deneyebilirsiniz.

Panikteyim panikte!

26 Ocak 2013 yazildi.

Panik atak nedir, nasıl anlaşılır? Panik atak olduğunuzu nasıl anlarsınız...

Panik bozukluk neden giderek daha yaygın hale geliyor? Bunun biyopsikososyal nedenleri nelerdir? Kişinin sürekli öleceği, kalp krizi geçireceği gibi korkularla yaşaması başkaları tarafından nasıl anlaşılabilir?  Aile ve yakın çevre ataklar geçiren kişiye karşı doğru davranışı nasıl geliştirebilir? Panik atakla ilgili tüm bilinmeyenleri Üsküdar Üniversitesi Feneryolu Sağlık Uygulama Araştırma Merkezi'nden Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Orhan Doğan cevapladı...

-Panik bozukluğu nedir? Nasıl ortaya çıkar?
Panik bozukluğu, aniden ortaya çıkan panik nöbetleri ve nöbetler dışındaki zamanda beklenti anksiyetesinin olmasıyla belirli bir bozukluktur. Panik nöbeti, aniden ortaya çıkan şiddetli anksiyete, onun fizyolojik ve bilişsel belirtilerinin yaşandığı, belirtilerin 10 dakika gibi bir sürede en üst düzeye ulaştığı ve sonra şiddetinin giderek azaldığı bir nöbettir.

-Panik bozukluk ile panik atak arasındaki fark nedir?
Panik bozukluğunda panik nöbeti vardır, ancak kişi bir kez panik nöbeti geçirip başka nöbet geçirmez ve beklenti anksiyetesi olmazsa, panik bozukluğu tanısı konmaz. Panik bozukluğu olan kişide işlev bozukluğu ortaya çıkar.

-Panik bozukluğun temelinde korku nasıl bir yere sahip?
Panik bozukluğunun temel belirtisi ani, beklenmedik ve şiddetli anksiyete duygusunun fizyolojik belirtiler de dahil şekilde yaşanmasıdır. Anksiyete görünür bir neden olmadan ortaya çıkabilirken, bazı gerçek veya hayali korkulu durumlarla karşılaşmayla da ilgili olabilir. Burada kişinin tehdit veya tehlike algısı önemlidir, gerçekten bir tehdit veya tehlike olması gerekmez. Panik bozukluğu olan kişilerde korku, anksiyetenin fizyolojik belirtilerinin yanlış yorumlanmasıyla ilgilidir. Burada stres kavramından da söz etmek uygun olur. Stres yaratan durumlarda insan kendisini bir tehdit veya tehlike altında hisseder. Strese verilen en temel yanıt "kaç veya savaş" tepkisidir. Anksiyete, korku gibi duygusal tepkiler strese karşı verilen uyuma yönelik tepkilerdir.

-Panik hastalarında en çok yaşanan korkular nelerdir?
Panik bozukluğunda nöbet sırasında en sık görülen korkular denetimini kaybetme, delirme/çıldırma, ölüm, kalp krizi geçireceği korkularıdır. Temel olarak kişinin beden duyumlarını algılaması ve değerlendirmesindeki bozukluk korkuya neden olur. Zamanla korkudan korkmaya kadar ilerleyebilir. Panik bozukluğu agorafobiyle birlikteyse, yalnız başına dışarıya çıkmaktan da korkabilir.

 -Panik bozukluğun bir ön evresi var mı?
Panik bozukluğunda anksiyete aniden ortaya çıkar. Bir ön evreden söz edemeyiz, fakat nöbetler arasında beklenti anksiyetesi sürekli vardır.

-Panik bozukluğun başlama yaşı nedir?
Panik bozukluğu genellikle gençlik ve genç erişkinlik dönemlerinde başlar. Bu dönemlerle kastedilen yaşlar yirmili yaşların hemen öncesi ve sonrasıdır. Çocukluk ve erişkinlik dönemlerinde de başlayabilir, yaşlılık döneminde çok nadirdir.

-Panik atakları ile panik nöbetleri aynı şey midir?
Evet, eşanlamlı olarak ikisi de kullanılmaktadır.

-Nöbetleri önceden fark etmek mümkün müdür?
Genel olarak panik nöbetlerinin ne zaman, nerede geleceği belli değildir ve tanım gereği aniden başlar.

-Yüksek kaygı ve panik arasında nasıl bir bağlantı kurulabilir?
Anksiyete terimi Türkçede kaygı olarak da kullanılır. Bu açıdan bakarsak, yüksek kaygı ile panik birbiriyle yakından ilişkilidir. Panik duygusu aniden ortaya çıkan şiddetli düzeydeki anksiyete anlamına gelir. Panik nöbeti geçirmeyen, fakat genel olarak kaygı düzeyi yüksek olan kişilerde panik bozukluğunun ortaya çıkma olasılığı diğer kişilerden daha yüksektir. Bir başka deyişle, kaygı düzeyinin yüksek olması panik bozukluğu için bir risk etkenidir.

-Cinsiyet farklılıkları açısından değerlendirir misiniz?
Panik bozukluğu tüm çalışmalarda ve tüm toplumlarda kadınlarda erkeklerden daha yüksek oranda görülmektedir. Çalışmaların çoğunda kadın/erkek oranı 2 civarında bulunmuştur.

-Panik bozukluğunda öğrenilmişlik söz konusu mudur?
Panik bozukluğunda öğrenmenin rolü konusunda hayvan deneyleri yapılmış olmakla birlikte, insanlardaki rolü konusunda fazla bilgimiz yok. Kaygı düzeyi yüksek olan anne-babaların çocuklarında panik bozukluğunun daha yüksek oranda görüldüğü saptanmakla birlikte, bu durum daha çok genetik etkenlere bağlanmıştır.

-Panik bozukluğu yaşayanlarda intihar eğilimleri görülüyor mu?
Panik bozukluğu olanlarda intihar eğilimi olabilmekle birlikte, intihar girişimleri çok düşük orandadır. Bunlar önceden planlanmayan girişimlerdir.

-Panik ataklarında yaşanan fiziksel durumlarda var değil mi? Kişide ataklar sırasında ne gibi değişiklikler gözlenir?
Panik nöbeti sırasında duygusal belirtilere anksiyetenin fizyolojik belirtileri de eşlik eder. Bunlar çarpıntı veya nabızda artma, nefes darlığı veya hava açlığı, titreme, uyuşma, terleme, bulantı, sıcak-soğuk basması, denge bozukluğu, baygınlık hissidir. Davranışsal olarak nöbet sırasında kişi ne yapacağını bilemez, amaçsızca dolaşabilir.

-Fizyolojik belirtileri aldık. Panik atakların psikolojik belirtilerini de alabilir miyiz?
Tabi. Panik nöbeti sırasında kişi yoğun bir sıkıntı, denetimini yitirme korkusu, delirme/çıldırma korkusu yaşanır. Fiziksel belirtilerle ilgili endişe, kalp krizi veya inme geçireceği gibi korkular, kendini ve çevresini farklı algılama, ölüm korkusu gibi belirtiler yaşayabilir. Bu belirtilerle birlikte çaresizlik, ne yapacağını bilememe duygusu da vardır.

-Atakların geldiği yerler kişiye göre farklılık gösteriyor mu?
Panik nöbetlerinin ortaya çıkma yeri agorafobi olup olmamasına göre değişir. Agorafobisiz panik bozukluğunda nöbet herhangi bir yerde gelebilir. Agorafobili panik bozukluğunda ise, nöbet kişinin kolayca kaçamayacağı veya yardım alamayacağı yerlerde örneğin, aşırı kalabalık ortamlar, uçak, açık alan, kapalı alan gibi yerlerde ortaya çıkar.

-Alkol ve maddenin panik bozuklukta yeri nedir? Başı çektiği söylenebilir mi?
Bağımlılık yapan maddeler panik bozukluğunun başlamasından çok, panik bozukluğuyla birlikte görülme açısından önemlidir. Aşırı kafein alma panik nöbetini ortaya çıkarabilmektedir.

-Atağı başlayan kişi neler yapmalıdır?
Panik nöbeti sırasında kişi mantıklı olarak düşünemez. Tedaviyle kişiler ne yapabileceklerini ve yoğun anksiyeteyi denetim altına alabilmektedir. Bozukluğun yeni başladığı kişiler güvenli buldukları bir yere oturup gevşeme ve solunum egzersizi yapabilir.

-Panik hastalarının temel karakteristik özellikleri nelerdir?
Panik bozukluğu olanlarda nöbetler dışında en belirgin özellik beklenti anksiyetesinin olmasıdır. Bu durum onların sürekli olarak normalden biraz daha anksiyeteli ve gergin olmalarına neden olur. Bazıları yalnız olarak evden dışarıya çıkamaz, bazıları çalışmıyorlarsa veya izindeler ise, en güvenli buldukları yer olarak hastanede zaman geçirebilir.

-Panik sorunlarında stres ne kadar önemli bir etkendir? 
Panik bozukluğunda stres hem bozukluğu başlatıcı, hem de bozukluğu sürdürücü olarak rol oynayabilir. Bu açıdan önemli bir etkendir.

-Kişilik ne kadar önemli burada? Panik bozukluğuna kişilik yatkınlığından bahsedilebilir mi? Hangi kişilik tiplerinde daha çok görülür?
Panik bozukluğuna yatkınlığı gösteren özgül bir kişilik bozukluğu yoktur. Bazı kişilik özellikleri panik bozukluğu açısından önemlidir. Bunlar anksiyete duyarlılığı, davranışsal engellenme, stresle baş etme yetersizliğidir. Bu özelliklerin genetik ve yetiştirilme biçimiyle ilgisi vardır.

-Biraz da ipuçları almak istiyorum şimdi sizden. Panik bozukluğu yaşayanlar bastırmak için ne gibi şeylere yönelirler?
Panik nöbeti sırasında yaşanan en önemli duygulardan biri çaresizliktir. Hastalar o anda hiç bir şey yapamayacak, düşünemeyecek gibi olduklarını belirtir. Panik bozukluğunun gidişi sırasında ise, kendi kendine telkin, öğrendikleri solunum egzersizi ve bilişsel tedavi tekniklerini uygulamaya çalışırlar. Bazıları olumsuzu duygu ve yaşantılardan kurtulmak için bazı maddeler kullanmaya başlayabilir. Bazıları çaresizlik içinde teslim olmuş gibidir.

-Başarı günümüzün temel kaygılarından birisi… Sürekli başarı beklentisini yüksek tutan bir ailenin hassas çocuğunu risk altında sayabilir miyiz?
Çocukta genetik bir temel varsa birinci derece akrabalarında panik bozukluğunun olması, bu durum riski artırabilir. Genetik temel yoksa, herhangi bir stres etkeni kadar önemli olabilir; tek başına önemli bir risk etkeni olarak düşünmek doğru olmaz.

-Sık duyduğumuz egzersizleri sormak istiyorum. Panik atağı yaşayanlarda nefes egzersizleri önemli bir yere sahip herhalde?
Solunum egzersizleri herkeste hem bedensel, hem de zihinsel bir gevşeme sağlar. Panik bozukluğu olanlarda solunum egzersizleriyle birlikte, diğer gevşeme tekniklerinin uygulanması yararlıdır.

-Seyri hakkında neler söyleyebilir siniz? Panik bozukluğunun gidişi ve sonlanması nasıldır?
Panik bozukluğu genel olarak inişli-çıkışlı bir gidiş gösterir. Hastaların yarıya yakını tam olarak düzelirken, geriye kalanlarda kronik bir gidiş görülebilir.

 -Tedavide neler yapılıyor?
Panik bozukluğunun tedavisinde en temel yaklaşımlar ilaç tedavisi ve bilişsel-davranışçı tedavilerdir. Bunlarla iyi sonuç alınabilmektedir. Bunların dışında özellikle anksiyetenin fizyolojik belirtilerine yönelik olarak biofeedback uygulanabilir.

İhanete uğrayınca hayata küsmek yanlış

yazildi.

Kocanızın size ihanet ettiğini öğrendiniz. Elbette bu durum her kadın için bir yıkımdır. Ancak sakın hayata küsmeyin ve sadece ne yapacağınıza karar verin.

Geç saatlere kadar uzayan toplantılar, cep telefonlarına gelen gizli saklı çağrılar, birden değişen alışkanlıklar… Tüm bunlar bir bunalımın işareti mi, yoksa ilişkinizde bir üçüncü kişi mi var? Hiç kimse kabul etmek istemese de, birçok kişi aldatan veya aldatılan olarak, ihanetin bir tarafında yer alır. Eğer aldatılan kadın tarafındaysanız, bunu hayatın gerçeklerinden biri olarak kabul etmeyi öğrenmeniz gerekiyor. Bunu kabullenmek istemezseniz, başına geldiğinde uzun süre acı çekmeye mahkûmsunuz demek.

Son olarak derin bir nefret
İhanete uğradığını öğrenen kadınlar genelde benzer tepkiler verir. Önce büyük bir öfke, ardından hayal kırıklığı ve son olarak derin bir nefret hisseder. Çoğu zaman diğer kadının tanıdık olması, eşinin ilişkisinin herkes tarafından biliniyor olması ya da uzun süredir devam etmesi, durumu ağırlaştıran faktörlerdir. Yaşananlar ne kadar acı olsa da, önemli olan artık karar vermeniz gerektiği gerçeğidir. Ya ilişki sürecek, ya da bitecek. Seçim hangisinden yana yapılırsa yapılsın, öncelikle sakin davranmalı ve çözüme yönelik çareler aranmalı.

Kesinlikle baskı yapmayın
Ayrılmak istemiyorsanız, partnerinizin ve kendinizin hatalarını gözden geçirin. İleride neyi daha iyi yapabileceğinizi konuşun. Tüm süreç boyunca sakin kalmaya çalışın. Eşinizle yakın olmaya özen gösterin. Onu hala sevdiğinizi ve ona ihtiyacınız olduğunu bilmesine izin verin. Ona baskı yapmayın. Dostu olduğunuzu ve geçmişte yaşanan güzel günlere geri dönebileceğinizi ona hissettirin.

Kadınlar neden ayrılmaz?
Birçok kadın eşinin ihanetine rağmen ilişkisini sürdürmeyi tercih ediyor. Özellikle maddi bağımlılık, çoğu zaman kadınların boşanmamalarının en önemli nedenleri. Bunun dışında etkili olan sebepler ise:
- Çocukların geleceği ile ilgili kaygılar.
- Eşinden bağımsız bir kişiliğe sahip olamama.
- Sosyal statüyü kaybetmeme isteği.
- Aile veya çevre baskısı.
- Her erkek yapar düşüncesi.

Tehdit etmek çok yanlış
Barışmak niyetinde olan birçok kadın, öfkesine yenik düşüp, duyduğu kızgınlıkla eşini çeşitli araçlar kullanarak tehdit eder. Bunların başında çocuklar gelir. “Çocukları bir daha göremezsin” gibi tehditler size dönmek isteyen bir erkeği daha çok uzaklaştırabilir. Çocuklarınızı veya çevrenizi eşinize karşı kışkırtmayın. Bu durum hem eşinizin dönmesini zorlaştırır hem de ileride ilişkiniz düzeldikten sonra sizi rahatsız eder. Kendinizi biraz geri çekin. Kartlarınızı açık oynayın ama gizemli bir yanınızın kalmasına dikkat edin. Erkekler meraklıdır ve keşfetmeye bayılır. Geçmişe, sevginize veya çocuklara rağmen kararınız ayrılmaktan yana ise, mal paylaşımı ve varsa çocukların velayeti konusunda anlaşmaya çalışın.

Bahaneler var, açıklama yok
Psikiyatri uzmanlarına göre ilişkinin kötü gitmesi aldatma nedenlerinden sadece biri. Çünkü erkekler mutlu oldukları halde ihanet edebilirler.
- Erkek hiperseksüel olabilir ve bundan dolayı sürekli eş değiştiriyordur.
- Bağımlılık yaratan maddelerle sıkıntılarını aşmaya çalışanların yanı sıra, bunu çapkınlıkla da yapanlar var.
- Hayatının genelinde başarısız olan kişiler, eşlerini aldatarak kendilerini bu şekilde avutmaya çalışabilir.
- Manik hastalıklar cinsel istek üzerinde etkili olup, aktif davranışlara itebilir.
- Başkalarına duyulan özenti ihanete neden olabilir.
- Yaşın ilerlemesi ile birlikte andropoz döneminde aldatmaya meyil artabilir.

Kadınlarda cinsel arzuyu söndüren 8 psikolojik neden

yazildi.

Biz kadınlar neden bazen partnerlerimizi daha az çekici buluruz? Partnerin fiziksel görünümündeki değişiklikten mi, yoksa seksteki başarısızlıktan mı? Peki ya sağlık sorunları ya da ilişkideki sorunlar? Hangisi arzuyu azaltır?

Dünyanın önde gelen kadın cinselliği araştırmacılarından Cindy M. Meston ve evrim psikolojisi alanının kurucularından David M. Buss, ortaklaşa kaleme aldıkları “Kadınlar Neden Seks Yapar?” adlı kitapta, araştırmalardan yola çıkarak, kadınlarda cinsel arzuyu söndüren psikolojik davranışları açıklıyorlar. İşte, o kitaptan derlediğimiz, kadınlarda cinsel isteği azaltan 8 psikolojik neden..

Fiziksel değişim
Çoğu kişi cinsel olarak çekici bulduğu fiziksel özellikler konusunda güçlü bir tercihe sahiptir. İlişkinin seyri sırasında partnerin fiziksel görünümü değişirse erkekler için olduğu kadar kadınlar için de cinsel çekicilik azabilir. İnsanlarda yaşlandıkça en sık görülen fiziksel değişiklik kilo almaktır. Bu durum bazen çekim düzeyini etkilemez ama partnerinin önemli oranda kilo alması birçok kadına cinsel açıdan itici gelebilir.

Kötü hijyen
Kötü hijyen pek çok kadın için cinsel arzuyu söndüren bir etmendir. Kişi sürekli olarak terliyse, kirliyse, kokuyorsa, tıraşsız ve hırpaniyse, sigara kokusu üstüne sinmişse ya da ağzı kokuyorsa, seks yapacak kadar yanına yaklaşmayı kim ister?

Statü değişikliği
Statü ve zenginlik de pek çok kadın için cinsel çekim kaynaklarıdır ve zamanla partnerin statü ya da zenginliğinin azalması durumunda kadının ona duyduğu çekim azalabilir.

Sekste başarısızlık
Cinsel beceriden yoksun ya da zaman içinde öğrenmeye isteksiz bir partnerle birlikte olmaz bıkkınlık yaratabilir ve seks yapma arzusunu azaltabilir. Kimi erkekler hemen işe girişip şevkle kadının klitorisini uyarmaya başlamakla en özverili aşık olunacağını sanırlar. Ama çoğu kadın için ön sevişme, asıl sevişmeden çok önce başlar.

Rutin seks
Uzun süreli bir ilişki yaşayan kadınların en çok yakındıkları şeylerden biri de seksin rutin, tahmin edilebilir ve daha az zevkli hale gelmesidir.

Yaşlı partner
İleri yaşta bir erkekle evlenme ya da uzun süreli ilişkiye girme söz konusuysa yaşlanan partnerlerinin cinsel ve diğer sağlık sorunlarına, kendileri aynı sorunlarla yüz yüze gelmeden önce uyum sağlamak zorunda kalıyorlar. Partnerin cinsel işlevlerindeki değişimler kadının seks yapma arzusunu birçok açıdan azaltabilir.

Örneğin, partnerinde erken boşalma sorunu başlamışsa ve cinsel birleşme öncesinde ya da hemen sonrasında boşalıyorsa, kadın bu durumun yarattığı bıkkınlık yüzünden sekse olan ilgisini kaybedebilir. Aynı şekilde erkekte sertleşme ya da sert kalamama sorunu başlamışsa, kadının onunla seks yapma arzusu sönebilir.

Çatışmalı ilişki
Partnerle kavga etmek bazen cinsel uyarılmayı artırıp çiftin yeniden bağ kurmasına yardımcı olabilir. Ama bitmek bilmez kavga ve tartışmalar pek çok çifti zaman içinde yıpratır. Çoğu zaman nedenle sonucu birbirinden ayırmak zordur: Cinsel ilginin azalması mı bitmeyen kavgalara neden olmuştur, yoksa kavgalar mı cinsel ilginin azalmasına? Çoğunlukla ikisi de doğrudur.

Kimi zaman kavga kendi başına seksin değil, cinsel olmayan yakınlık gereksinimindeki farklılıkların etrafında döner. Birçok kadın partneriyle seks yapmayı istemek için kendini onun yanında iyi ve ona yakın hissetmesi gerektiğini söylüyor. Yakın hissetmek için de yalnızca ön sevişmeye değil, samimi sohbetlere ya da birlikte kaliteli zaman geçirmeye gerek duyulabilir.

Farklı cinsel yönelim
Pek sık olmasa da kadının erkek partneriyle seks yapma arzusu farklı cinsiyetten kişileri daha çekici bulduğunu fark etmesiyle azalabilir. Ya da belki cinsel yöneliminin partnerininkiyle uyumlu olmadığını baştan beri bildiği halde, ilişki ilerleyene dek bunu bildirmek istememiş ya da bilinmesinden korkmuş olabilir.

Kaynak: pudra

Her erkeğin istediği gizli 10'lu

25 Ocak 2013 yazildi.

Bazıları açıkça istediklerini söyler, bazılarının istekleri gizlidir! Erkeklerin içlerinden geçenleri araştırdık.

Erkekler kendi kendini tahrik edebilen kadın ister

Bunun bir aktivite ya da zorunluluk olması gerekmiyor. Ateşli ve arzulu bir kadın bir erkeği anında canlandırabilir! Seks kimliğini tanıyan, kendi arzularının farkında olan ve orgazmı yaşamaya kararlı bir kadın bir erkeğin hayalidir.

Erkek seksin eğlenceli olmasını ister

Cosmopolitan dergisinin yaptığı bir araştırmada bir erkeği en çok tahrik eden şeylerin başında seks sırasında gülen bir kadın olduğunu biliyor muydunuz? Seksi hayatın bir parçası olarak kabul ederek yatak dünyasını eğlenceli hale getirmek gerekiyor. Oyunlar oynayın, birbirinize dokunurken şakalar yapın. Ona komik ve seksi mesajlar çekin.

Erkek yardım ister

Ona ne istediğinizi anlatın. Bunu yaparken de ateşli olun. 'Beni böyle öpmene bayılıyorum' gibi ipuçları verin. Bazen de onu siz yönlendirin. Seks çift taraflı bir aşk oyunudur. Onun zevki kadar sizinki de önemlidir. Bunu ona da hissettirin.

Erkek izlemek ister

Ondan kaçmayın. En seksi özellik özgüvenli olmaktır. Vücudunuzu yatakta gizlemeyin. Sizi seyredebilmesi için imkan tanıyın. Örneğin iç çamaşırlarınızla mutfağa gidin, sonra yatağa, onun yanına gelin. Örtülere değil, ona sarılın.

Erkek hareketli kadın ister

Erkekler genelde baskın taraf olmak istese de , yatakta 'işi' kendilerine bırakmayan kadınlara da bayılırlar. Arzulu tavırlarınız ve onu yönlendirmenizden büyük zevk alabilirler. Öneriler sunun, onu bir yatak oyunu hazırlayarak şaşırtın. Hatta eşiniz için striptiz ya da kucak dansı yapmaktan çekinmeyin. Seks hayatınızı böyle renklendirebilirsiniz.

Erkek 'Bu da neydi?' demek ister

Bir önceki maddeyi hatırlayın. Erkeği şaşırtan bir cinsel deneyim asla unutulmayacaklar arasına girer. Örneğin tam sizi istediği anda ondan kaçabilirsiniz, beklemediği bir anda bu kez siz ona gidebilirsiniz. Ya da öpmek yerine vücudunu dudak ve dilinizin ucuyla gezebilir, artık ikiniz de sabırsızlanmaya başlayınca ilk hamleyi siz yapabilirsiniz. Partnerinizi siz tanıyorsunuz, yaratıcı olun!

Erkek aynı anda birkaç şey ister

Bir pozisyon denemekten vazgeçin. Yeniliklere açık olun ve sınırlarınızı keşfedin. Romantizm ve erotizmi birleştirin. Hem fiziksel, hem d eruhsal bir doygunluk için bu çok önemlidir. Sevişirken kulağına bir şeyler fısıldayın. Aynı anda da onu ne kadar istediğinizi gösteren bir hamlede bulunun.

Erkek sıkıntı değil, seks ister

İlişki Uzmanı Joel Block, "Bir erkeği sıkıntılı bir zamanında seksle kendine getiren kadın gibisi yoktur", diyor. Elbette sizinle konuşmak ya da yalnız kalmak isteyeceği durumlar olabilir. Ama ona yeniden enerji veren ve özgüvenini tazeleyen bir kadın dokuşu da bazen çok etkili olabilir. Bunun için cinsel birleşmeye bile gerek yok! Sevdiği tarzda bir gecelikle karşısına çıkıp uyurken ona sarılmanız bile yeterli olacaktır.

Erkek sahiplenmek ister

Bu erkeklerin çocukluklarından gelen ve asla değişmeyen bir özelliktir. Erkek beğendiği her şeyi sahiplenmek ve 'benim' demek ister. Ona 'onun' olduğunuzu hissettirin. İlginizle, sözlerinizle bunu hissettirebilirsiniz. Arada bir kıskançlık oyunları oynamak zararlı değildir, fakat sınırı bilmek gerekiyor.

Bazen erkek hiçbir şey yapmak istemez

Bu gerçek bir erkek fantazisidir. Daha önce bahsettiğimiz gibi egemen olmak isteyen erkekler konu seks olduğunda 'bazen' tembelliği tercih edebiliyor. Sadece uzandığı yerden onun için deli olan güzel bir kadını izlemek ve o zevki sadece kadının hamleleriyle yaşamayı her erkek ister. Enerjinizi topladığınız bir gün denemeye ne dersiniz?

Doğal yollarla ergenlik sivilcesi tedavisi

yazildi.

Ergenlik sivilceleri, kız ve erkeklerde buluğ çağında hormon dengesinin bozulduğu yıllarda görülür. 

Yine bu yaşlarda ve ileriki yaşlarda, bağırsak bozukluğuna, karaciğer sorununa, cinsel hormon bozukluğuna ve buna benzer birçok sebebe bağlı olarak sivilceler oluşur.

Ergenlik sivilcelerinin oluşumunda, beslenme alışkanlıklarının da etkisi vardır. Bol sebze ve meyve tüketen kimselerde sivilce görülmez. Görülse bile derin izler bırakmaz.

Ergenlik sivilceleri buluğ çağına girince 1-2 yıl içinde geçse de bazı kimselerde 30 yaşa kadar geçmez. Sivilceler genellikle toplu iğne başı gibi veya nohut büyüklüğüne kadar olabilir. Kaşıntı yapabilir, kızarık ve ağrılı olabilir.

Ergenlik sivilceleri daha çok alın, boyun, çene ve zaman zaman sırt bölgesinde görülür. Bu gibi durumlarda bol sebze ve meyve tüketilmelidir.

Ergenlik sivilceleri için alınabilecek önlemler şunlar:

- Protein ihtiyacı yumurta, süt ve süt ürünleri ile karşılanmalı, et ve hayvani gıdalar az tüketilmelidir.

- Soğan, şalgam, tere, sarımsak bolca tüketilmeli.

- Taze üzümün, mevsimine göre kürü yapılmalı. Sabahları beyaz üzüm suyu içilmeli. (İki bardak)

- Kabızlık da sivilceye neden olabilir.

- Cilt her zaman temiz tutulmalıdır.

- Karaciğer rahatsızlığı varsa hemen bir uzman doktora görünmeli ve bu rahatsızlık tedavi edilmeli.

- Sabahları kahvaltıdan önce 1 bardak sıcak suya 1 tatlı kaşığı menekşe yaprağı konulup 10-15 dakika demlenip içilmeli. Akşamları da 1 bardak suya 3 tatlı kaşığı kuşdili koyup 10 dakika demlenip içilmelidir. Bu iki çay kanı temizler ve karaciğeri çalıştırır.

Ben hallederim...

yazildi.

Tamirci çağırmak gerer insanı. Çünkü tamirciler, çocukken evde bozulan her elektronik alet karşısında “sen mi oynadın len bununla?” diye kükreyen baba edasıyla insana kendini suçlu hissettirirler!.. 

“Nasıl bozdunuz bunu?.. Zıttırı vıttırısıyla oynamışsınız bunun!.. Uhuu uuu, komple değişmesi lazım!.. Motorunu yakmışsınız! masraftan kaçarsanız böyle olur...” Klozetin başına çökmüş, suratınıza “Nassıl becerdiniz bunu beah?!” diyen gözlerle bakan tesisatçıya “çocuklar ne attıysa artık, yaramazlar... keh, keh, o kadar da porçöz attık, kusura bakmayın...” demek ömürden ömür götürür... Zaten genelde de, ‘yahu iki vida sıkamayacak mıyım, yaparım ben onu, ne gerek var bir sürü para vermeye şimdi’ zihniyeti hakimdir.

Kendi işini ‘kendi’ halletmeyi seven Türk insanının pratik zekâsı ve ‘ver oradan iki tornavida bir pense, portakal sandığından bilgisayar yapayım!’ özgüveni kendi tamir tekniklerini geliştirmesine yol açmıştır... İlk akla gelen tamir tekniği, üflemektir. Çok eskilerden gelen bir huydur. Tokatlamadan bir önceki evredir. Kaynağı okuyup üflemek midir bilinmez ama işe yaramaktadır. Aletin parçaları sökülür... üflenir... takılır...

Tüm parçaları söküp tekrar takmak bilgisayar, çamaşır makinesi, elektrikli süpürge her alette işe yarar. Muhakkak parça artar, onlar da etrafa saçılır, bakıp bakıp ‘onlarsız da çalıştırabildim’ diye sevinilir, hava atılır.

Yirmi birici yüzyılda dahi popülerliğini yitirmeyen diğer bir tamir yöntemi; temassızlığı aleti tokatlayarak gidermektir. Karıncalı gösteren televizyonun tokatlanmasıyla başlamıştır. Alet edevatın aklı başına gelir, toparlanır düzelir. Yeşilçam filmlerinde de ilişkiyi tamir etmede kullanılan yöntemdir. “Seviyorum huleyn seni! Şrakkk!”

Kapatıp açmak. Elimizdeki en iyi tamir yöntemlerinden bir tanesidir kapatıp açmak, ya da bir süre kendi haline bırakmak ve daha sonra tekrar denemek...

Çalışmayan uzaktan kumandayı önce hafiften silkelemek, olmadıysa dize tıklatmak, olmuyorsa, pil ve pil yuvası kurcalamak, hâlâ olmadıysa diğer elin desteği ile şiddetli vuruşlarla kumanda dağılana kadar uğraşmak.

Anahtar dürtmek. Her derde devadır anahtar. Parça sıkışmış; anahtar, televizyonun düğmesi bozulmuş; anahtar, bankamatik kartı yuttu; aha sana anahtar...

Televizyona çatal, kaşık, bıçakla anten yapmak. Arabanın kopan motor kayışını kadın çorabıyla bağlamak... Laçkalaşmış pil kapağını, paket lastiğiyle tutturmak. Topallayan eşyanın ayakları altına gazete kağıdı sıkıştırmak. Ve... Ağızda sigara ile tüpün havasını almak. Bambaşka olmak, pırıl pırıl kalmak!..

* Halime Gürbüz 

© Copyright, Sağlık TV özel haberidir, izinsiz kullanılamaz.

karne günüüüü

yazildi.

bugün karneler alındı. hem çocuklar için hem bizim için heyecanlı bir gündü. karneler dağıtıldı, başarı belgeleri verildi ,pastalar kesildi, tebrikler iyi tatil temennileri ve sevgi dolu kucaklarşmalar ile yarı yıl tatiline girildi.
tüm öğrencilerin karnelerini kutluyor iyi tatiller diliyorum.


Kış uykusuna çekilmeyin ama

24 Ocak 2013 yazildi.

Uzmanların kış için yaptığı tavsiyeleri uygularsanız, güneşli günleri mutlu ve sağlıklı bir şekilde karşılayabileceksiniz. İşte uzmanların kıştan etkilenmemek için önerileri…

1. Mutluluk şapkasını asla unutmayın
Uzmanlara göre insan vücudu 18 derecenin üzerindeki sıcaklıklarda kendini iyi hisseder. Hava sıcaklığı 18 derecenin altına iner inmez ise; ilk sinirlilik işaretleri ortaya çıkmaya başlar. Soğuk havalarda mutlu hissetmenin sırrı sıkı giyinmektir. Kışın asla şapkasız dışarı çıkılmamalı; çünkü insan vücudu en çok başından sıcaklık kaybeder.

2. Korunduğunuzdan emin olun
Uzun gecelerde aşka daha fazla vakit ayırmak ve hamile kalmak istemiyorsanız, doğum kontrol yöntemlerini titizlikle uygulayın. Kıs yılın en doğurgan dönemidir. Daha uzun süren karanlık, yumurtlamayı canlandıran hormonların seviyesini arttırır. Sonuç? Daha düzenli bir yumurtlama, daha büyük ve sağlıklı yumurtalar… Aynı şekilde erkeklerin spermleri de kışın daha kuvvetlidir. Doğurmaya niyetiniz yoksa, aralık-şubat dönemine dikkat: Hamilelik olasılığı bu aylarda oldukça yüksek.

3. Erken yemek yiyin
Yapılan araştırmalara göre; sabah kahvaltısını atlamazsanız, kışın hasta olma riskiniz yarı yarıya iner. Sabahları on dakikayı kahvaltıya ayırmak sizi kötü sürprizlerden korur. “Minide Foods” (Sihirli Yiyecekler) adlı kitabın yazarı Anna Selby ise; sağlıklı bir kış geçirmenin formülünü bulmuşa benziyor: “Mascarpone peynirine bal ve rendelenmiş limon kabuğu karıştırın. Elde ettiğiniz karışımı bir dilim ekmeğe sürün ve her kahvaltıda onu mutlaka yiyin.”

4. Ellerinizi yıkayın
Pennsylvania Üniversitesi’nde yapılan araştırmalara göre; kışın elleri sık yıkamak grip ve soğuk algınlığına neden olan mikroplara karşı oldukça etkin bir yöntem. Ellerinizi yıkamayı unutmamak için işyerinizde ufak hatırlatma notları yapıştırabilirsiniz. Ihlamur özlü sabunlar ve bazı mikrop öldürücü sabunlar kış hijyeni için daha etkilidir.

5. Kış uykusuna çekilmeyin
“Be Yourself (Kendiniz Olun) adlı kitabın yazarı Lynda Field’e göre; kışla ilgili yapılan en büyük hata, kışı bir dinlenme mevsimi olarak görmektir: “Doğada kış bir uyku değil, tam tersi, bir hazırlıktır. İnsanlar için de kış bir hazırlık anlamına gelmeli. Yeni yıl için planlar yapılmalı, değişimler için ilk adımlar atılmalı.”

6. Şekere dikkat
Psikologlar, aşırı şeker tüketimine eğilim gösteren kişilerin kış depresyonuna yakalanma riskinin daha fazla olduğunu belirtiyor. Aşırı şeker tüketimi, insanın enerji seviyesini düşürmekle kalmıyor, aynı zamanda bağışıklık sistemini olumsuz etkiliyor. İdeal bir şeker tüketimi, günlük 40 gramı aşmamalı. Bu dengeyi aşmamak için, şeker ihtiyacı duyulduğunda, kek ve bisküvi yerine doğal şeker içeren meyvelere yönelmeli.

7. Duruşunuzu kontrol edin
Soğuğun etkisiyle, kışın vücut duruşunu sık sık bozarız. Soğuktan korunmak için omuzlar iner, sırt kamburlaşır, baş omuzlar arasına gömülür. Bu yanlış pozisyon boyun ve sırt için son derece zararlı ve oldukça şiddetli ağrıları da beraberinde getirir. Vücut duruşunuz her bozulduğunda, omuzlarınızı geriye çekip, duruşunuzu düzeltin.

8. Mutlu kalın
Yapılan son araştırmalar, mutlu kişilerin grip ve soğuk algınlıklarına daha az yakalanmakla kalmayıp hastalıkları da daha hafif atlattıklarını gösteriyor. Sizi mutlu eden üç faktör belirleyin ve bunları asla aklınızdan çıkarmayın.

9. Spor yapın
Egzersiz yapmayı kışın bir alışkanlık haline getirmelisiniz. Egzersiz yaparsanız, kendinizi daha enerjik hissedersiniz, bağışıklık sisteminiz daha iyi çalışır, soğuğu daha az hissedersiniz. Günler kısaldıkça, egzersize ayrılan vakit de kısalır ve insanlar yağlı besinlere yönelir. Programınızı yeniden yapılandırın ve kış için sporu bir alışkanlık haline getirin. Sloganınız: “Salona gitmeden, eve gitme” olmalı.

10. Cildinizi nemlendirin
Soğuk hava ve merkezi ısıtma sistemlerinin etkisiyle cilt kışın doğal nemini kaybeder. Cildinizin kurumasını engelleyen bir nemlendirici kullanmalısınız. Aynı zamanda, evin belirli yerlerine suyla dolu kaplar yerleştirerek, havanın nemini yeniden kazandırmalısınız.

11. Güneşi arayın
Kışın güneş ışığının daha az olması, insanın sağlığını olumsuz etkiler. Duygusal rahatsızlıklarla birlikte, insanların çoğu enerji eksikliğinden yakınır. Işık yetersizliği, beyindeki bazı hormonların aktivitesini etkileyip, insanların enerji seviyesini düşürür. Kışın enerjinizi kaybetmek istemiyorsanız, öğle saatlerinde dışarı çıkmalısınız. Kapalı yerlerde kalmak mecburiyetindeyseniz, cam kenarlarında oturun ve perdeleri açın.

12. Pozitif insanlarla takılın
Negatif insanlar sizin de ruh sağlığınızı bozabilir. Bioenerji uzmanı Fiona Slatter, “Biriyle konuşurken, size negatif enerji verdiğini hissediyorsanız, elinizi göğsünüzün ortasına koyun. Negatif enerjinin size geçmesini engelleyeceksiniz” diyor.

13. Arı gibi olun
Bir kaşık bal her zaman iyi gelir. İçerdiği glukoz ve fruktoz kan dolaşımına hızla geçip, enerji kaynağı oluşturur. Nemi çekip, muhafaza ettiği için, bal cilt kuruluğuna da çok iyi gelir (Madonna da, Kylie Minogue da bunu uyguluyor). Kış için ideal bir maske hazırlamak istiyorsanız, bir çorba kaşığı bala, bir yumurta akı ve 1-2 çorba kaşığı gliserin ekleyip, çeyrek bardak unla karıştırın. Cildinize uyguladıktan sonra, on dakika bekletin ve ılık suyla durulayın.

14. Kötü bir ev sahibi olun
Dirençli bir vücut virüs ve mikroplara iyi ev sahipliği yapmaz. Sağlıklı ve dayanıklı bir vücut için kalsiyumu ve magnezyumu unutmamalısınız (yeşil yapraklı sebzelerde, balık ve süt ürünlerinde bulunur). Bu iki mineral hücreleri virüslere karşı güçlendirir. A vitamini de çok önemli (ciğer, havuç, portakal ve sarı renkli sebze ve meyvelerde bulunur).

15. Aynaya bakın
Bağışıklık sistemi sorunları, yüzden kolayca okunabilir. Gözlerin burunun yanındaki köşelerinde oluşan mavi/siyah renk, zayıf bir bağışıklık sistemine işaret eder. Bu işareti fark ederseniz, meyve ve sebze tüketimine ağırlık verin, dinlenin ve stresten uzak durun.

16. Sevişmeyi ihmal etmeyin
Uzun kış gecelerinde sevişmekten daha yararlı yapılacak ne var? Haftada en az bir kez seks yapan insanlarda ‘Imunoglobin A’ denilen ve enfeksiyonlara karşı koruyan bir madde daha çok oluyor. Hiç seks yapmayan veya haftada 3 defadan fazla yapan kişilerde, bu madde düşük seviyelerde seyrediyor. Yani, sevişin, ama dozu kaçırmayın!

17. Hayal edin
Ruhunuzu ısıtacak hayaller kurun. Kendinizi bir sahilde hayal edin. Hafif bir rüzgar saçınızı okşarken, güneş vücudunuzu ısıtıyor ve huzurlusunuz.

18. Sisteminize yardım edin
Hasta olmayıp, devamlı üşüyorsanız, sorununuz hatalı bir dolaşım sistemi olabilir. Dolaşım sisteminin en iyi dostu zencefildir.

19. Bir hedef belirleyin
Kariyerle, aşkla veya sporla ilgili, hedefiniz ne olursa olsun, gerçekçi olmalı. Planınızı iyi yapın ve onu adım adım uygulayın.

20. Yünden kaçının
Alerjik biri misiniz? Avustralya’da yapılan araştırmalar, yünde bulunan ve alerjileri tetikleyen bazı maddelere dikkat çekiyor. Sorununuz hayvan tüyüyse, yünden uzak durup, pamuklu giysileri tercih edin. Yoksa, bütün kışı burnunuzu çekerek geçirme ihtimaliniz yüksek!

21. Sosyal bir kelebek olun
Ne kadar sosyal olursanız, o kadar az hasta olursunuz (arkadaşlık stresi azalttığından olmalı). Soğuk algınlığı virüsü bir grup kişiye verilerek yapılan bir araştırmaya göre, arkadaşlarla ve aile mensuplarıyla daha sık görüşen kişilerde hastalık belirtilerinin daha az görüldüğü ortaya çıkmış.

22. Magnezyuma dikkat
Magnezyum enerji seviyesini ve ruh sağlığını ayakta tutan bir mineraldir. Besinlerden enerji alınmasını sağlar. Bağışıklık sistemini kuvvetlendirir ve kan basıncını ayarlar. Ne yazık ki, yedi kadından birinde magnezyum eksikliği var. Magnezyumu yeterli miktarda bulundurmak için, beslenmenizde yeşil sebzelere, ceviz, balık ve deniz ürünlerine, çekirdek, kuru ve taze meyvelere yer verin.

23. Saçınıza özen gösterin
Soğuk havanın, sürekli taktığınız şapkanın saçlarınızı kötü etkilemesine izin vermeyin. Saçınıza bakım yapacak, canlı, parlak ve sağlıklı olmasını sağlayacak bakımlar uygulayın.

24. Bahçıvanlığı unutmayın
Sırf kış olduğu için bahçenizi unutmayın. Eldivenlerinizi takın ve arada sırada bahçenize inin. Son araştırmalar, toprakla, çiçeklerle uğraşmanın kan basıncını düşürdüğünü ve beyin aktivitesini hızlandırdığını gösteriyor. İşte kış depresyonuna ideal panzehir!

25. Bir parti planlayın
Hiçbir madde size hitap etmiyorsa ve hâlâ kıştan nefret ediyorsanız, kışın beraberinde getirdiği bazı güzel anları düşünün (yılbaşı, sevgililer günü vs). Güzel bir parti organize edip, hem eğlenin hem enerji kazanın.

Tek eşlilik mi, çokeşlilik mi?

yazildi.

Psikologlara göre ‘Sınırsızlık mutsuz eder, tekeşlilik insana huzur verir’.

En fazla cinsiyetin kadın ve erkek arasında işlendiğine dair bir çalışma olduğundan haberim yok, öncelikle onu söylemek lazım. Hiç duymadım böyle bir araştırma. Kadınerkek arasındaki cinayetlerin sebebi erkeğin poligamisiyle ilgili olabilir. Vassaf kendi tezini savunma adına monogamiye atmış suçu ama böyle bir şey yok. Batı kültüründe de monogami esastır.

Erkek, yapısı itibarıyla, doğası itibarıyla poligamdır. Bunu zamanında Başbakan Prof. Dr. Sadi Irmak söylediğinde yer yerinden oynamıştı, bu yeni bir görüş değil. Erkek poligamdır ama monogaminin de cinayete, şiddete neden olduğunu söylemek spekülasyondan başka bir şey değil. Batı dünyası, poligamiyle oluşan psikolojik ve fizyolojik bunalımları aşmak için monogamiyi teşvik ediyor.

Erkeğin yapısı poligami ama yüzyıllar içinde dinsel ve kültürel yapılarla beraber bu yönünü bastırıyor. Toplumların monogamiye zorlanmasının nedeni biraz da kişilerin ruh sağlığını ve beden sağlığını korumak. Bunun için var monogami. Öbür türlü baktığınız zaman, sınırsızlık insanı daha da mutsuz kılan bir şeydir. Sınır, insanı huzurlu kılar. Belki de bu yüzden monogamiyi desteklemek lazım.

‘Şiddet poligamide de varmonogamiyle ilgisi yok' 

Bahçeşehir Üni. Sosyoloji Böl. Bşk. Prof. Dr. Nilüfer Narlı
Tekeşliliğin insanları şiddete ve cinayete sürüklediğini iddia etmek çok güç, bu çok büyük bir iddia. İnsan ilişkilerinde şiddetin kökenine baktığımız zaman sadece öldürme değil, her boyutta, her türlü şiddet- en önemli neden olarak beklentilerin karşılanmaması, kişilerin birbirlerini aşağılaması, kıt kaynakların paylaşımı yüzünden çıkan tartışmaları görüyoruz. İnsanlık tarihine baktığımız zaman tarım toplumuna geçişle birlikte tekeşliliğin daha fazla kurumlaştığını görüyoruz. Tekeşliliğin hayatımıza girmesi çok uzun bir geçmişe dayanıyor, çok köklü bir geçmişi var. Tekeşlilikte ilişki yürümüyorsa çiftler ayrılabilirler. Tekeşlilik şiddeti körüklemek zorunda değil, ayrılık da bir çözüm. Erkeğin çokeşliliğini kanunlaştırmış ya da dini normlarla meşrulaştırmış toplumlar var. Ama poligami, monogamideki arızaları yok etmez. Arızanın nedeni monogami kavramının kendisi değildir zaten, kişiler arasıdır. Poligamide de şiddet çıkar, anlaşmazlık çıkar. Birçok kadınla ilişkisi olan erkeğin hoşgörülme nedeni ekonomiktir, mecburidir. Mutlu ve huzurlu olunduğundan değil.

‘Tekeşliliği iyi sandığımız için cinayet işleniyor’

Oyuncu Lale Mansur
Ülkemizde bir cinayet salgını yaşanıyor. Kocasından ayrılmak isteyen kadınlar, kocaları tarafından öldürülüyor, çünkü erkekler kadınları kendilerinin bir uzantısı, bir organı gibi görüyor, böyle algılıyorlar. Onların bir başka birey, bir başka insan olduğunu, kendileriyle yaşamak istemeyebilecekleri gibi bir şey kafalarında yok. Bu kadar çok erkek deliriyorsa, bu kadar cinayet işleniyorsa bunun elbette ki bugüne kadar “iyidir” diye bilinen birtakım fikirlerle, kavramlarla ilişkisi var. Tekeşlilik de bunlardan biri.

‘Çokeşli yaşıyor tekeşlilikte karar kılıyoruz’

Yazar Sinan Akyüz 
İnsanlar çokeşliliği yaşar ama tekeşlilikte karar kılar. Tekeşlilikte cinayet işleniyor, çünkü içinde aşk var. Aşk dönem dönem insanlarda hastalıklı bir yapıya neden olabiliyor. İnsanlar şiddeti en yakınlarına yaşatıyorlar. Sadece monogamiden çıkmıyor şiddet, kız kardeşe, anneye de şiddet uygulanıyor. Çokeşli de yaşasalar bir gün tek aşka, tekeşliliğe döner bütün insanlar. İnsanoğlunun fabrika ayarlarında kıskançlık var. Bu anormal de değil, aşkın gücü. Zaman zaman sevgiden boğabilirsiniz, bazen canından edebilirsiniz. Bu, monogami ruh sağlığına iyi gelmiyor demek değildir. Monogami zorunlu bir yol aslında. Çokeşli yaşıyoruz ama sonunda monogamiyi seçiyoruz.

Psikiyatr
Prof. Dr. Mansur Beyazyürek

Kaynak: HT Hayat

İlişkinizde bunlara dikkat etmelisiniz

yazildi.

Aşırı kıskançlık, sürekli arayıp nerede olduğunun sorulması, aşırı üstüne düşmek en sık yapılan hatalar kuşkusuz… Ancak dikkat edilmesi gereken başka konular da var.

Sevgiliniz fazla konuşmayı sevmeyen ve sakin yapıda biriyse sürekli üzerine giderek “bir derdin mi var? Niçin konuşmuyorsun” gibi sözlerle onu bunaltmayın. Böyle davranmakla aslında iyilik yapılmadığını vurgulayan uzmanlar, erkeklerin, kadınlar kadar çok konuşmayı sevmediğine ve tek başlarına da çok mutlu olabildiğine dikkat çekiyor.

Onu çok seviyor ve merak ediyor olabilirsiniz ama bu onu günde 10 kez aramanızı gerektirmez. Özellikle işyerinden saat başı sevgilinizi arayıp onu kontrol etmeniz onu oldukça sıkabilir. Eğer aramadan duramıyorsanız, en azından vakti olup olmadığını sorun.

Hesabı genelde erkekler öder ancak bırakın bunu içinden geldiği için yapsın. Eğer her zaman hesap ödeme görevini ona bırakıyorsanız, kendilerini kullanılmış gibi hissederler. Zaman zaman siz de hesap ödemeyi teklif edin.

Bir tartışma sonrasında erkeklerin, hatalı olsalar da, ya hiçbir şey söylemediğini veya çok doğal şekilde özür dilediğini kaydeden uzmanlar, şöyle devam ediyor:
“Sizden taş gibi duygusuz olmanız beklenmiyor, yeter ki tartışmalar sırasında duygularınıza hâkim olup bir yetişkin gibi konuşun. Erkekler gözyaşlarından etkilenir ve hiçbir erkek bir kadını ağlatmak istemez. Ne var ki, her şeye ağlarsanız, sizinle doğru dürüst konuşamayacak ve söylemek istediklerini söyleyemeyecektir.”

Erkeklerin, içlerinden geldiği gibi davranmayı sevdiğine ve sürprizlerle dolu bir hayat istediğine dikkat çeken uzmanlar, şunları kaydediyor:

“Siz cumartesi akşamlarının programını 3 hafta önceden yaparsanız, çok sevdikleri sürprizleri yaşayamazlar. Fazla üstlerine düşerseniz, hareketlerinin kısıtlandığını düşünürler. Uzun zamandır biriyle birlikte olan bir erkek bile özgürlüğünden kolay kolay vazgeçmez.

Eğer siz de planlama huyundan vazgeçemiyorsanız, en azından havayı yumuşatın. Ona öneri yapın, emir vermeyin. Böylece kendine de söz hakkı verdiğinizi düşünür ve rahatsız olmaz.”

Psikolojik rahatsızlık: Kendini beğenmişlik

23 Ocak 2013 yazildi.

Başkalarına empati yapamayan, karşısındaki kişileri her zaman ezen ve küçük düşüren egosu yüksek kişileri tanımak ister misiniz? Psikiyatri Uzmanı Dr. Oğuz Tan sizin için anlatıyor  

Narsisist kendisini fazla beğenen, üstün gören, hep takdir ve ilgi bekleyen, imtiyazlı olduğuna inanan, özel muamele bekleyen kişidir. Narsisist kişiliğin altında, paradoksal olarak, derin bir kendine güvensizlik yatar. Nitekim bu kişiler çok alıngan, eleştiriye oldukça tahammülsüz insanlardır.

Bu insanları şuuraltı kendine güvensizliği bastırarak egosu yüksek insanı üretir. Narsisistler ayrıca empati kuramayan, başkalarının duygularını anlayamayan kişilerdir. Kendine güvensizlikle başkalarını anlayamama birleşince, narsisistik kişilik gelişir.

Narsisist davranışların eğitim ile bağlantısı var mıdır?

Narsisistler övgüyle beslendikleri için, çok çalışırlar. Dolayısıyla hayatta başarı kazanma, iyi bir yere gelme ihtimalleri yüksektir. Başarı, kendini beğenmişliklerini iyice besler, böylece narsisistin yakın çevresiyle ilişkisi iyice bozulur.

Parlak bir statüsü olan, ama yalnız bir insan vardır tepelerde bir yerde. Çalışkan olmayan, başarı kazanamayan narsisistlerin de hayatları kötüdür, çünkü çok ihtiyaç duydukları övgüyü bir türlü elde edemezler.

Narsisistler elitist davranışa eğilimlidirler. Statüsü yüksek arkadaşlar edinmek, iyi yerlere gitmek, iyi arabalara binmek isterler. İnsanları ezmekten çekinmezler, kendileri en üstün oldukları için, başkalarını ezmek doğal davranışlarıdır.

İzleri ergenlik, hatta çocukluk yıllarına kadar uzanabilir, ama asıl 18 yaşından sonra belirgin hale gelir. Narsisistler, genellikle narsisist olduklarını fark etmezler; söyleseniz de kabul etmezler; kabul etseler bile kolay kolay değiştiremezler.

Narsisist kişiler çevresine zarar verirler mi?

Önemli özelliklerinden biri empati eksikliğidir. Başkalarının duygularını anlayamazlar. Zaten başkalarını önemsemezler. Başkaları, ancak kendilerini övmek, onaylamak için vardır. Bu yüzden yakın ilişkileri; evlilik ve yakın dostlukları sürdüremezler.

Fedakarlığı hep başkalarından beklerler, çünkü onlar uğruna her türlü fedakarlığın yapılacağı insanlardır. Vermezler, alırlar. Aşkta bile, beğenilmek için vardırlar. Başkalarının hakkını çiğnemekten çekinmezler, hatta hak çiğnediklerinin farkına bile varmazlar, zaten her şeyin kendi hakları olduğuna inanırlar. Çıkarcıdırlar.

Hepimiz narsisistik savunmalar yaparız. Çünkü hepimiz kendimizi iyi görmek isteriz. Ama narsisistlerin problemi kendilerini iyiden de öte imtiyazlı görmek ve başkalarına değer vermemektir.

Narsistiklerin tedavi edilmesi gerekir mi? Ya da bu kişilikler tedaviyi kabul eder mi?

`Ben narsisistim` diye diye tedaviye gelmezler. Genellikle depresyon yüzünden başvururlar. Çünkü narsisistler sık hayal kırıklığı yaşarlar. Çünkü hep sevilme, övülme beklentilerinin hayat boyu devamlı karşılanması mümkün değildir.

Kaynak: elmaElma

Anne sütünü sağma ve saklama

yazildi.

Anne sütünü sağma, ya elinizle, ya da manuel (elle) veya elektrikle çalışan bir pompa yardımı ile, memenizdeki sütü alma işlemidir.

Anne sütünü sağma, ya elinizle, ya da manuel (elle) veya elektrikle çalışan bir pompa yardımı ile, memenizdeki sütü alma işlemidir. Süt sağma, şu durumlarda bir gereksinim olabilir:

Memenizdeki doluluk sizi rahatsız ediyor: Sütü sağmak, doluluk hissini azaltacak ve bebeğinizin memenizi almasını kolaylaştıracaktır.

Bir başka kişinin sizin sütünüzü bebeğinize vererek, sizin bir süreliğine bebekten uzaklaşmanızı veya işinize geri dönmenizi sağlar.

Bebeğiniz iyi beslenemiyor (örneğin bebeğinizde çatlamış dudak ve yarık damak var ise).

Bebeğiniz erken doğduysa, memeden emebilecek olana kadar(eğer sağlıklı bir bebekse, 32 hafta süresinde) sütünüzün gelişini hızlandırmanız gerekir. Sütünüzü nasıl sağacağınızı bilmek, yararlıdır. Bu işlemi ya sizi rahatlatmak adına, ya da saklayıp daha sonra bebeğinize vermek için yaparsınız. Böylece, bebeğinizin, besleyici ve sağlıklı anne sütünüzden yararlanmaya devam etmesini sağlamış olursunuz. Bazı anneler, hamilelik dönemlerinin son dönemlerinde ‘kolostrum’ (karbonhidrat, protein ve antikor açısından zengin ilk süt) çeker ve bunu damlalıklara doldurarak dondururlar. Bunu amacı, kendilerinin veya bebeklerinin doğum sonrası dönemde yaşama olasılıkları olan emzirme zorluklarına karşı bir tedbir almaktır. Bu annelerin sağlıklı ve hamilelik dönemlerinin de iyi gidiyor olmaları gerekir.

Elle sütünüzü sağma
Emzirme süresince, memeden elle süt sağmak, faydalı bir yöntemdir.

Önce, ellerinizi iyice yıkamalısınız. Biraz öne eğilip, memenizin rahat bir konuma gelmesini sağlayın. Sanki bir meme muayenesi yaparmış gibi, memenizi hafifçe okşayarak ve masaj yapın.

Oturun ve elinizi (herhangi biri olabilir) memenizin üstüne yerleştirin; parmaklarınızla ve başparmağınızla, meme ucundan 3 cm. uzak bir bölgede bir C harfi çizer gibi, genelde meme ucunun kahverengi bölümünün (areola) etrafında çevirin.

Başparmağınızla ilk iki parmağınızı yavaşça birbirlerine yaklaştırın ve göğüs duvarına doğru bastırın. Sonra da meme ucuna doğru ilerleyin. Genelde parmaklarınızı meme üstünde kaydırmak yerine yuvarlayarak meme ucuna getirmek, size daha rahat gelecektir. Bu hareket, meme kanalarına baskı yapacak ve kısa bir zaman sonra, meme ucunuzdan birkaç damla süt geldiğini göreceksiniz. Bir zaman sonra bir fışkırma olabilir ve bu sütü steril bir kaba doldurabilirsiniz. Süt akışı yavaşlayınca, elinizi, koyu renkli bölgenin etrafında gezdirin ve ritmik hareketlerle, sütünüzü çekmeye devam edin. En az iki kere meme değiştirerek, toplamda 20-30 dakika süresince memenizden süt çekin. Eğer bebeğiniz, memenizi almakta ve emmekte zorlanıyorsa, bu şekilde süt sağmaya hemen başlamanız ve bebeğiniz acıktıkça devam etmeniz önerilir. Bu da ilk günlerde, 24 saatlik zaman içinde 8-12 kere demektir.

Eğer doğumdan çok kısa bir süre sonra, ilk sütü- kolostrumu sağarsanız (rengi koyu turuncudan açık sarıya değişebilir), bunu 12 saat boyunca, 32ºC ye kadar olan ısı düzeninde saklayabilirsiniz. Çok kısa miktarlarda çekme yapabileceğiniz beklenendir; örneğin, ilk birkaç günde, sadece bir çay kaşığı kadar. Bebeğinize bunu, sizden başka bir kimse daha da rahat verebilir; bunun için bir damlalık, emzik, kaşık veya fincan kullanılabilir.

Memeden Süt Sağmak, Öğrenilen Bir Sanattır
Anne sütünü çekmek, öğrenilen bir beceridir. Bu nedenle, ilk başlarda sütünüzü sağamazsanız, hayal kırıklığı yaşamayın. Bebeğinizin doğumundan 3-5 gün sonra, memeniz ‘olgun süt’ üretmeye başlayacaktır. Kolostrum ise, az miktarda, iki hafta süresince, bu olgun sütte de var olmaya devam edecektir. Memenizin ürettiği süt miktarı ise, gittikçe artacaktır. ‘Olgun süt’ memeye dolmaya başladığında, birçok anne, elle veya elektrikle çalışan pompalarla memeden süt sağmayı tercih ederler. Elle süt sağma işlemi bazı zamanlar için rahat ve kolaysa da, pompa yöntemi genellikle daha hızlıdır. Kullandığınız pompanın ağız kısmının, meme ucunuza rahatça yerleşecek kadar geniş olmasına dikkat edin. Bazı pompaların birden fazla ağız genişliği seçenekleri vardır; eğer meme uçlarınız küçük değilse, bu tip pompaları tercih edin.

Pompalar, meme ucunu emerek ve serbest bırakarak çalışır ve böylece memeden süt çekerler. Elektrikle çalışan bazı pompalar, sizin rahatınıza uygun olarak, emme seviyesini ayarlarlar. Bazıları da sağma işlemi esnasında, size hareket izni verir. Bir elinizle rahatça kullanabileceğiniz bir pompa, size daha yararlı olacaktır. Özellikle bir memeden süt çekerken, diğer memeden bebeğinizi emziriyorsanız, bu önemlidir. Elle çalışan pompaların biçimi ya silindir şeklindedir, veya elinizle sıkmak yoluyla işlev görür. Pompanın her bölümünün çok temiz olması gerekir; bazı çalışan anneler yanlarında yedek parçaları da taşırlar ve bunları sonra evde tekrar yıkarlar. Pompanızı temiz ve kurulmuş olarak muhafaza ederseniz daha rahat sağım yapabilirsiniz. Stresli olmak ve düşük vücut ısısı gibi faktörler, sütün akma refleksini engelledikleri için, sağma işleminin üretkenliğini düşürür. Bu zamanlarda ılık kompres deneyebilirsiniz; memeye masaj yapabilirsiniz ve gevşeme teknikleri uygulayabilirsiniz. Bebeğinizin bir resmine bakmak, yakın zaman önce giyindiği bir giysiyi koklamak ve onun kokusunu anımsamak da yararlı olacaktır.

Sağılmış sütü saklamak
Buzdolabına konulmuş veya dondurulmuş anne sütü, sert kenarlı plastik kaplarda, ağzı sıkı sıkı kapalı cam kaplarda veya özellikle anne sütü için üretilmiş, anne sütü saklama torbalarında saklanabilir. Bir kullanımlık ve atılabilen şişe torbalar önerilmez.

Aşağıda ‘olgun’ anne sütünü saklamak için bilmeniz gerekenler sıralanmıştır:
Isı Saklama süresi
Oda ısısı (19-26ºC) 6 saate kadar

Buzdolabı (<4ºC) 72 saate kadar

Buzluklu ve tek kapılı buzdolabı Buzluk bölmesinde 2 haftaya kadar

İki kapılı buzdolabı / buzluk Buzluk bölmesinde 3-4 kadar aya

Sabit olarak 0ºF (-18ºC) derecede 6 ay tutulan derin dondurucuda

Eğer sakladığınız anne sütü ile ilgili bir şüpheniz varsa, sütü atın ve bebeğinize vermeyin. Eğer anne sütünün doğru saklanması konusuyla ilgili sorularınız varsa, sağlık profesyonellerine danışınız. Meme pompası ile süt sağan ve bunu işyerlerinin ortak buzdolaplarında saklayan çalışan anneler, sütlerini, kendi isimleri yazılı etiketlerle ayırdıkları torbalara yerleştirirler - amaç, inek sütü ile kendi sütlerinin karışmamasıdır. Sütünüzü derin dondurucu poşetlerine aktarıp saklayabilirsiniz. Amaç hem sütü korumak, hem de donmasını önlemektir.

Anne Sütü Nasıl Ilıtılır
İdeal olan, donmuş sütün buzdolabında çözülmesini beklemektir.

Eğer süt buzdolabında erimişse, 24 saat süresince tutulmak üzere ve kabın ağzı açılmadan tekrar buzdolabına konulabilir.

Eğer ısıtma gerekiyorsa, kabı veya torbayı, ya sıcak su dolu bir kaba daldırın veya sıcak akan çeşme suyu altına tutarak, sütü ılıtın.

Sütün ısısını asla kaynama noktasına getirmeyin. Donmuş süt çözülme aşamasında ekşi kokuyorsa, sütü dondurmadan önce, kabı sıcak buhar veya sıcak su altında haşlamak tavsiye edilir. (İçinde yüksek Lipaze bulunan anne sütü dondurulduktan sonra ekşi kokabilir. Süt kabını, sıcak su veya buhara tutmak, bu ekşi kokuyu engeller).

Isısını ölçmeden önce, anne sütünü, kabı içinde hafifçe döndürünüz, çalkalayınız. Üstte biriken kaymak kısmı, bunun sonucunda bütün süte dağılacaktır. (Saklanan sütün kaymak ve sıvı süt olarak ayrışması normaldir.) Kabı çok hızlı ve kuvvetli şekilde çalkalamayınız. Bu, anne sütünün içinde var olan değerli ve gerekli bir takım canlı maddeleri zedeleyecektir.

İçindeki yararlı besinler yok olacağı için, asla mikrodalga fırın kullanmayın. Bu tip bir ısıtma, sütün içinde çok sıcak bölümler yaratabilir; bu nedenle de tavsiye edilmez.

Eritilen anne sütü tekrar dondurulamaz

Kaynak: HT Hayat