Kadın zevk almadan mutlu olamaz

20 Mayıs 2012 yazildi.

Cinsellik sizin için sadece eşinizi mutlu etmek için bir görevse, kadınlığını yaşayamayanlar kulübüne üye oldunuz bile.

Küçük kızınıza hiç düşünmeden söylediğiniz "Çok ayıp" kelimesinin tüm hayatını etkileyeceğini bilseniz yine söyler misiniz? Cevabınız ne olacak bilmiyoruz ama "Evet" ise vay o kadının haline... Hayatı boyunca yatağa girmekten korkacak olan o kadın, sevdiği adam mutlu olsun diye elinden geleni yapacak ama kendisi bir kere bile mutlu olamayacak. Sebep ise çoğu zaman sizin söylediğiniz o basit cümle olacak.

Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği'nden Psikolog Burcu Atatür, bunun nedenini şöyle açıklıyor: "Toplumumuz cinsellik konusunda sakatlanmış bireyler yetiştiren bir toplum. Kadınlarımız küçük yaşlardan itibaren cinsel duygu ve dürtülerini yok saymaya programlanıyor. Kendi bedenlerine dokunmaktan aciz, vajinalarını üçüncü bir şahıs kabul eden, bakmaya bile tahammülü olmayan kadıncıklar. Cinselliğin ayıp, yasak, günah ve pis bir şey olduğu inancıyla yetişen bir kadının da, evlendiğinde aniden tüm bu beyin programını silmesi ve eşiyle keyifli ve tatminkar bir şekilde, mekanik olarak değil, tam anlamıyla sevişebilmesi elbette mümkün olamıyor."

Özgür kadın, özgür cinsellik başta kadını korkutuyor. Üzerinde ahlakı yanlış yere konuşlandırmış olmanın verdiği büyük bir suçluluk duygusu bulunuyor. Cinselliği seviyor, istiyor, yaşıyor ve hatta zevk de alıyorsa, "Namussuz muyum, kötü kadın mıyım?" diye düşünmeye başlayabiliyor.

Vajinismus en önemli sorun
Kırsal, kentsel, her bölge ve coğrafyadan, kadınların çoğu kendilerine, bedenlerine, dişiliklerine yabancı oluyor. Üzerlerine giydirilmiş roller içerisinde boğulmadan hayatlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Evlat rolü, eş rolü, anne rolü, ev-iş kadını rolleri, tüm bunlar gerçekte öncelikle bir birey ve kadın olduklarını unutturup en temel hak ve özgürlüklerini onlardan alıyor. Bu en temel özgürlük ise bir kadın için varolma ve varetmek anlamına geliyor. Psikolog Burcu Atatür, "Psikolojik olarak bakarsak bu kadınların kendini gerçekleştiremeyen tüm bireylerin yaşadığı sorunları yaşama ihtimalleri var. Ancak cinsel açıdan bakıldığında öncelikle vajinismus sorunu görülüyor. Yani yıllarca büyük bir özenle korudukları kızlıklarından evlenince bir anda vazgeçemiyorlar, dolayısıyla zihinleri ve bedenleri bir korku refleksi şeklinde eşleriyle cinsel ilişkiye girmeyi reddediyor. Diğer en sık gördüğümüz sorun ise, orgazm olamama. Onun da altında, kendi bedenlerine bakmayı bile kadınlarımıza yasaklamış zihniyet yatıyor" diyor.

Korku ile utanç birleşiyor
Cinsellikle ilgili temel sorunlar, kadınların korku ve utanç duygularından kaynaklanıyor. Bilgilendirmeden yoksun yetiştirildiği, bildikleri de büyük ihtimalle yalan yanlış temellere dayandığı için cinsel terapistler, vajina deliğinin nerde olduğunu bilemeyen eğitimli genç kadınlarla bile karşı karşıya kalabiliyor. Korku duygusu vajinismustan cinsel isteksizliğe, orgazm olamamaya veya ağrılı cinsel ilişkiye kadar birçok sağlık sorununa yol açabiliyor. Öğrenilmesi ve geliştirilmesi gereken cinsellik saklandığında, potansiyelinin binde birine dahi ömür boyu ulaşamamış, duygu ve istekleri dondurulmuş, hazları engellenmiş kadınlar yaratılmış oluyor. Bu kadınlar da böyle bir yoksunlukla çocuk sahibi olup, o çocukları da aynı duygularla yetiştiriyorlar.

Günümüz kadını da zor durumda
Günümüz modern kadınının cinsellik konusunda daha iyi durumda olduğu düşünülse de Psikolog Burcu Atatür bunun böyle olmadığını söylüyor ve "Gözlemlerime dayanarak, günümüz modern kadınının neredeyse daha fazla cinsel sorun yaşadığını söyleyebilirim" diyor.

Kadın kadına engel oluyor
Çoğunlukla kadını engelleyenlerin başında yine kadın geliyor. Kısıtlanmış kadın, kendinden sonra gelen kadınlara da aynı tarzda davranıyor. Engellenen kadın engelliyor, hatta daha büyük bir hırsla. Yargılanan kadın yargılıyor ama hep hemcinsini.

Cinsellik bir bütün olmalı
Psikolog Burcu Atatür, "Kadın her şeyden önce doğası gereği üretici,yaratıcıdır.Çok büyük bir sevgi kaynağıdır. Kadın yarattığı zeminde erkek var edebilir. Yani biri ortamı sağlar diğeri o ortama yaşam kurar. Cinsellik ise tüm bu olayların çekirdeğinde yer alıyor. Ama bedensel değil, ruhsal bütünlük içindeki cinsellik önemli. Bunu tam anlamıyla yaşayabilmek için en başta kadının kendini, bedenini, arzu ve isteklerini bilmesi, bulması, tanıması ve ifade edebilmesi gerekiyor" diyor.

MUTLU OLMAK İÇİN NE YAPMALI?
"Cinsellik bir yere kadar dürtüsel olsa da, bir noktada öğrenilebilen ve geliştirilebilen bir davranış. Daha kendine dokunamayan, kendisiyle sevişemeyen bir kadından partneriyle sevişip mutlu olabilmesini, zevk alıp zevk verebilmesini beklemek yanlış olur. Bu konuda günümüzde yazılı ve görsel bilgilendirme materyali gitgide artıyor. Birçok dernekle birlikte, hastanelerde veya özel olarak çalışan cinsel terapistler, psikiyatristler, psikologlar bu kişilere yardım edebiliyor. Ancak buradaki önemli bir sorun, kişilerin bu konuda rahatlıkla gidip yardım alamayacak zihinsel, ruhsal ve sosyolojik yapıda olmalarıdır. Kadın kendine sanki ilk defa karşılaşıyormuş gibi en baştan, meraklı, özgür ve tanımaya açık gözlerle yeniden bakmalı. Aynanın karşına geçip kendini ilk defa görüyorlarmış gibi incelemeli. Cinsellik en başta dokunmaktan geçiyor. Çiftler gerek kendi bedenlerine, gerek birbirlerinin bedenlerine, acelesiz, şefkatle, özenle, merakla, istekle, tutkuyla dokunmalı ve tecrübelerini, hayallerini birbirlri ile paylaşmalılar.

Psikolog Burcu Atatür, "Bence hepimizin kafası çok karışık, gerçekten arada sıkışıp kalmış bir halimiz var. Kadınlarımız da, yanlış bir şey yapmış küçük kız gözleriyle, kendi bedenlerini hem keşfedip yaşamaya hem de iç sıkıntısı duymaya devam ediyorlar. Kendileri bile kendilerinden ve namuslarından şüphe ettiklerinde ne haklarını koruyabiliyor ne de fikir ve duygularını ifade edebiliyorlar. Yine sonuçta mutsuz evlilikler, renksiz cinselliklere razı olup, çerçeveden çıkmamaya çalışıyorlar" diyor.

Kadınların eğitimli olmaları ve modern hayatlar yaşamaları, cinsel problemlerini dile getirmelerini engelleyebiliyor. Sevişme esnasında zihinleri çok meşgul oluyor ve kendilerini akışa bırakmaya izin vermiyorlar. Çok fazla kontrol dürtüsü, hepimizin içinde olan uyumlanma becerisi ve arzuların ifadesini sınırlandırıyor hatta bastırıyor. Diğer bir deyişle kendini sürece koyuveremiyor. Eğitimli ve bu işi beceremiyor da diyemiyor. Böylece bir kısır döngü içerisinde, gitgide tatminsiz, mutsuz, huzursuz bireyler olarak yalnızlaşmaya devam ediyorlar.

Orgazm öğrenilmeden mutlu olmak zor!
Hayatında hiç orgazm olmamış bir kadının hiç mutlu olmamış olduğu söylenemez ancak hayatında hiç gerçek bir orgazm yaşamamış bir kadının, gerçek potansiyeline ve varoluşuna ulaşamadığı söylenebilir. Yıllardır bastırılmış, saklanmış, ayıplanmış, günahla karıştırılmış bu konu, ne kadar gün yüzüne çıkarılır, öğrenilir, öğretilirse birey, kadın, çocuklar ve toplum o derece sağlıklı olur.

Tedavi
Bu tür terapilerin temeli cinsel bilgilendirme oluyor. Cinsel terapinin bir diğer püf noktası da "çift bilinci". Cinsel problem, genellikle kişinin problemi olmaktan çok çiftin problemi oluyor. Elbette kişisel problemler, psikolojik yapılanma, ailesel-çevresel problemler, çocukluk travmaları da büyük rol oynuyor ama sonuçta cinsellik çift kişilik bir olgu. Cinsel birleşme, iki ayrı kişinin ruhsal, zihinsel, bedensel bir bütün olma hali. İki kişiden birinde yaşanan bir sorun büyük ihtimalle bu bütünlenme aşamasında bir veya birkaç yerde yaşanan tıkanıklıkla ilgili oluyor. Sonuç olarak cinsel problemlerle uzmana başvuran kadınlara, düzenli bir partnerleri varsa, beraber gelmeleri öneriliyor. Ardından, çift, kadın ve erkek yapısı hakkında bilgilendiriliyor, kendilerini keşfetme yolları gösteriliyor, aralarındaki iletişim ve sevgi akışı iyileştiriliyor ve çifte ihtiyaç duydukları noktalarda destek veriliyor.

ERKEKLER BU KONUDA NASIL DAVRANMALI ?
Psikolog Burcu Atatür, "Erkekler öncelikle bilgisizliklerini kabul etmeliler. Sormaya başlamalılar. Erkeklerin üzerindeki yük de çok ağır. Çünkü kadınların bekaretine bu kadar önem verilen bir ülkede evli çiftin cinsel tatmininin sorumluluğu doğal olarak erkeğin omuzlarına kalıyor. Ancak erkeklerin de bu konuda pek bilgi sahibi olmadıklarını görüyoruz. El yordamıyla bir şeyler öğreniyorlar. Kendilerini eşlerine saklayanlar da var. Hele öyle bir durumda, her iki taraf da gözleri kapalı birbirlerini bulmaya çalışıyorlar. Bilmediğini kabul etmek ve yardım istemek, destek istemek bu kadar zor olmamalı. Artık ulaşılabilecek kaynaklar var ve gün geçtikçe de artacak. Yeter ki erkekler, bilgisizliği başarısızlığa denkleştirmesinler. Özellikle kadın bedeni ve cinselliği ile ilgili bilgiler, bilim çevrelerinde her geçen gün yenileniyor ve çeşitlendiriliyor" diyor.

Formsante

0 yorum: